- 503 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DÜŞÜNSEL BİR GEZİNTİ ALANI: "GEZİ PARKI"
Ben, içimizi acıtan sonuçlarıyla ülke gündemini meşgul eden ve giderek devlet otoritesiyle "inatlaşma" algısını pekiştiren bir itirazın, "itaatsizlik"e evrilen tutum alışını irdelemek, sizi de bu "düşünsel gezi"ye davet etmek istiyorum. Ama bunu yaparken, yönteme ilişkin ilkelerim olacak! Öncelikle "anlayan" değil, "anlamaya çalışan" , "peşin kabulleri olan" değil de, "yansız sorgulayan" bir yaklaşımı benimseyeceğim.
İTAATSİZLİK VE SEBEPLERİ:
Her itaatsizliğin en az iki tarafı vardır. Taraflardan biri "mutlaka" otorite ise, diğeri de "itiraz"ı olandır. Otorite, kendi varlık sebebini elindeki "hak ve yetkiye" dayandırır. Bu hak ve yetkinin kendisine veriliş tarzı, koşulları "meşru" ise, otorite de "meşru"dur! İtirazı olan, iki şeye itiraz edebilir: 1. Otoritenin uygulamalarına, 2. Otoritenin kendisine. İtirazı olan, otoritenin uygulamalarına karşıysa; neye-nelere, niçin ve hangi yönlerden itirazı olduğunu "açıkça" beyan edebilmeli, otoritenin uygulamalarına muhalefet kanalları açık tutulmalıdır. Muhalif, "meşru ve açık kanalları" kullandığı sürece, muhalifliği "meşru"dur! Her "meşru" iktidar, meşruiyetini devam ettirebilmek için, muhalefetin "muhalif olma" bilincini ve itiraz ettiği olguyu dillendirebilme hak ve yetkisini tanımak, onu ve ona ait olanı gözü gibi korumak zorundadır. Yok, itiraz olunan "otoritenin kendisi" ise, otoritenin veriliş tarzı ve koşulları yeniden oluştuğunda (seçme-seçilme hakkı) hem itirazı olanlar hem de itirazı olmayanlar birlikte-eşit hak ve şartlarda, kendilerine yasalarla verilmiş ve güvence altına alınmış bulunan "otoriteyi değiştirme-yeni bir otorite tayin etme" hak ve yetkisini kullanırlar. İtiraz, ancak bu sözünü ettiğimiz "otorite" olma ve "yönetme" meşruiyetinin ortadan kalktığı koşullarda "itaatsizlik"e dönüşebilir veya bu itaatsizlik, böyle bir ortam doğmuşsa, "meşru" sayılabilir ( Mustafa Kemal’in Samsun’dan başlayan büyük yürüyüşü gibi!) Şimdi soralım: BU SON İTAATSİZLİKTE, İTİRAZIN İTAATSİZLİĞE DÖNÜŞMESİNİN ŞARTLARI OLUŞMUŞ MUDUR?
İTİRAZ EDENLER-İTAATSİZLER:
"Öncü ve örnek" demokrasi algısı, bu bilince erişmiş her çağdaş toplumda "itiraz edenler"i ve "itirazı" saygın ve önemli görür ya da görmek zorundadır. Çünkü, toplum adına ve toplumun tamamının hukukunu gözetmek üzere devlet erkini elinde bulunduran otoritenin meşruiyeti, "kör, sağır ve dilsiz" bir temele dayandırılamaz. Sistemin doğru işlemesinin ve sürekliliğinin teminatı; muhalefetin sesinin kısılmasında değil, tam tersine, bu sesin "duyulur" olmasındadır. İtirazı olanların sesi kısılmış, gizli-açık baskı ve şiddet tatbikiyle itirazını dillendirmek isteyenlerin tutacakları bütün yollar tüketilmiş, insanlar umarsız mı bırakılmışlardır? Genel ve yaygın bir memnuniyetsizlik, baskı, çözümsüz sorunlar, ekonomik darlık, örgütlü bir yolsuzluk ve suiistimal falan mı vardır da, dert çareyi aşmıştır? Yönetimi elinde tutanlar, seçme-seçilme hak ve yetkisini halkın önüne koymaktan kaçınmakta mıdır? Zamanı gelince seçime gitmeyelim mi demişlerdir? Olayların çıktığı günlerde üç seçimin bir arada yapılmasının tartışılması suni bir gündem midir? Toplum ne için, hangi odaklar marifetiyle itirazdan itaatsizliğe doğru savrulmuştur? Bu ayrımı zamanında ortaya koyamayan devlet otoritesinin içinde teşhis ve yöntemde basiretsiz ve liyakatsiz görülenlerin mevcut görevlerden uzaklaştırılması hükümetin "iç düzenleme"siyle olmalı ve olacaksa, bu şikayeti dile getirmek ile devlete bunu dayatmak ne anlama gelir, ya da bu "itiraz şekli" nasıl anlaşılmalıdır ? EVVEL EMİRDE BEKLENEN ODUR Kİ; İTİRAZI OLANLAR, HAKLI BULDUKLARI İTİRAZLARINI, MEŞRUİYETLERİNE VE TEMİZ NİYETLERİNE YAKIŞIR BİR OLGUNLUKTA, İTİRAZ EDİŞ YÖNTEMLERİNİ GÖZDEN GEÇİREREK YENİDEN DEĞERLENDİRMELİ VE GERÇEKTEN İŞBİRLİKÇİ, FIRSATÇI, ANARŞİST RUHLU, KAYBEDECEK BİR ŞEYİ KALMAYAN "İTAATSİZLER" İLE ARALARINDAKİ TEMEL FARKI SOMUTLAŞTIRACAK ADIMLARI ATMALIDIRLAR. Nitekim benim de "itiraz edenlerin itiraz ediş tarzları"na "itiraz"ım vardır ve en çok da bunadır!
SONUÇ:
Bu ülke; "son itirazlarını haklı bulun veya bulmayın" itiraz edenlerin "söylenmek"ten "söyleyen" konumuna geçtiği, demokratik düzenlemelerle "çağdaşlaşma" hamlesini başaracak bir ivme kazanmıştır. Buna sevinmeliyiz. Bu ülke; hiç şüphesiz, itiraz edenlerin arasına karışan, karışacak olan "itaatsizler"in de ülkesidir! Onlar da-birlikte yaşamak zorunda olduğumuz- bizim kardeşimiz, komşumuz, mesai arkadaşımızdır! Lakin, demokratik yönetimlerin ve toplumların güzel tarafı; onların "kafasını ezmek"le değil, niçin itaatsiz olduklarını (fırsatçı, işbirlikçi, anarşist ruhlu, kaybecek bir şeyi kalmayan...vb.)sorgulamakla işe başlamalarıdır! Çağdaş devlet otoritesi, şefkatini "itaatsiz"lerden esirgeyemez, esirgememelidir. Siz hiç, anasına-babasına asi olmuş çocukların aile ocağında nasıl tutulduğuna, esirgeyici ebeveyn yüreğiyle nasıl sarmalandığına tanık olmadınız mı?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.