- 1609 Okunma
- 10 Yorum
- 2 Beğeni
EVRİM VARDIR VE GERÇEKTİR.
Evrim Yok diyenlere Ord. Prof. Dr. Sami Biberoğullarından en bi ilmi cevap: Hem de din olayına hiç girmeden.
Efendim evrim denilen şey vardır bi kere. Yani özellikle insanoğlu bir takım dış etkenlerin tesiriyle evrim geçirebilir.
Bu dış etkenler nelerdir diye soracak olursanız? Sordunuz mu? Ha evet sordunuz. Hemen açıklıyorum: İki torba kömür ve de üç paket makarna ile insanoğlu evrim geçirebilir. Daha önce mütekamil bir insan iken bir anda bakmışsınız bidon kafalı oluverir. Bidon kafalı olunca da ne yapar? Tabii ki göbeğini kaşır. Yani o artık insan değildir. Bambaşka bir canlıya dönüşmüştür.Ancakkk..İş bununla kalsa iyi. Neticede bir takım insanların kafaları bidon olup göbeklerini kaşısalar da dışarıdan bakıldığında yine de insana benzer bir tarafları vardır.
2002 yılında bu ülkenin %34ü işte böyle makarnayla, kömürle evrim geçirir. Onlara bu evrimi geçirtenler ise dayarlar makarnayı, dayarlar kömürü…2007de bir evrim daha yaşanır. Bu sefer insanlar koyun olmuşlardır, öküz olmuşlardır. Bu vatandaşların kapıları önüne yine paket pakat makarna ve kömür devrilmiştir ve memleket nüfusunun %47si koyuna , öküze, sığıra evrilmiştir.
2012 Yılına geldiğinde artık bu gidişe bir son vermek, bu zararlı evrim hareketinin karşısına geçmek için bilim adamları karşı devrim yapma kararı alırlar. Düşünürler, taşınırlar,eşinirler, kaşınırlar sonunda kendilerince çözüm üretirler:
Makarna ve kömüre karşı en etkili silah ne olabilir? Bahçeli evi artık kendisine dar gelen başbuğ otağından çıkar ve bağırır: ‘’ Ben herkese bir mavi kart …Pardon..Helal kart vereceğim. Bununla istediğiniz kadar makarna, kömür alırsınız. Hatta artık - hayatınızda hiç tatmadığınız- püskevit bile alırsınız’’ Bir diğer bilim adamı da kılıcını kından çıkarır:’’ Yetti len gariii…Öyle kartla kurtla olmaz bu işler. Ben her kadına 600 kaat veriyom kafadan. Bir paket makarna 1 Tl olduğuna göre bununla 600 paket makarna alırsınız. Bir torba kömür 50 Tl mi..Alın size 12 torba kömür…Yakın yakın ısının ‘’ Der. İlle velakin millet ne hilalli karta ne de 600 kaat paraya itibar etmez. Neden? Öküzlüklerinden tabii ki…Ulan geri zekalılar iki paket kömür, üç paket makarna mı daha karlı yoksa her istediğini alacağın Helal Kart mı? Ya da 600 kaat net maaş mı?
Kömür ve makarnayla beslene beslene milletin kafa sünger oldu ya..Artık hesabı kitabı bilmez olmuştur her birisi ve 2012 de %47 oranı, % 50 ye gelir dayanır. Öküze, sığıra, koyuna evrilmiş olan canlılar yine makarna ve kömür yüzünden bu sefer balık ve ahtapota evrilmişlerdir.
Ancaaakkk.
Bu evrim sadece makarna ile beslenip kömürle ısınmak suretiyle olmaz. Ülkenin bir yarısı bidon kafadan ahtapota kadar çeşitli canlılara dönüşürken öteki yarısında da evrim kendini gösterir.
Ülkenin diğer yarısı makarna yiyemedikleri için yaşadıkları sazdan samandan sitelerde açlık sebiyle evrime uğrarlar. Yeterince karbonhidrat alamamak , yeterince ısınamamak gibi sebeplerle onlar da evrim geçirir. Onlar da aslana dönüşür.
Yani anlayacağınız bir taraf kömür ve makarna sayesinde öküz ve ahtapot gibi evcil ya da zararsız hayvanlara dönüşürken öteki taraf aslan gibi yırtıcı hayvanlara dönüşür kömürsüzlük ve makarnasızlık yüzünden.
Kömürsüz ve makarnasız sefil bir hayat yaşayan bu aç aslanlar görüntü itibarıyla aslan olsalar da kıllarını bile kıpırdatacak mecalleri yoktur. Burunlarının dibinde bomba patlatsan bile bana mısın demezler. İçlerinden bazıları ara sıra kükrese de bu kükreyiş hep ‘’ Dostlar alış verişte görsün .’’ Kabilindendir.
Yapılan araştırmalar ve ilmi çalışmalar göstermiştir ki evrim durağan bir olay değildir. Hele de zamanımızda bir günde bile gerçekleşmesi mümkündür. İşte bunu çok iyi bilen bilim adamları bir müddetten beri durgun bir seyir takip eden bu evrim olayına el atarak bir kısmı öküz, sığır, koyun, balık, ahtapot, öteki kısmı kahraman aslanlara dönüşmüş olan bu varlıklar üzeride yeni bir deney yapmaya, bu varlıklar için geliştirilen bir aşıyı nihayet kullanmaya karar verdiler:
Aşı kullanılmalıydı ancak bu öyle bildiğiniz aşılardan değildi. Tüm canlıların bu aşıyı olabilmeleri için önce serotonin hormonlarının yüksek seviyelere çıkması gerekiyordu ( Öfkeye neden olan hormon ) Öküzden aslana kadar tüm canlılarda bu hormonun yükselmesi için onlara ‘’ Ormanlarınız yok oluyor.’’ Dendi.
Aslanlar kükremeye başladı... İlginçtir ormanla uzak yakın ilişkisi olmayan öküzler, sığırlar, koyunlar, ahtapotlar, balıklarda da bir cevvallik başladı. Haydi senelerdir mideleri makarna görmeyen aslanlar neyse de tüm beslenmesi makarna üzerine olan koyunlara, sığırlara, ahtapotlara, balıklara ne oluyordu? Onlar içinde de serotonini tavan yapmış olanlar vardı.
Neyse efendim. Sıra artık aşının yapılmasına gelmişti. Dünden itibaren o aşı da yapılmaya başlandı.
Büyük Bilim Adamı Abdullah Öcalan’ın İmralı’da çok titiz bir şekilde hazırladığı B.D.P . aşısı onun asistanları ve doçentleri tarafından 31 Mayıs 2013 tarihinden itibaren doz doz uygulanmaya başlandı.
Bu aşının ilk sonuçları kömürsüzlük nedeniyle bu güne kadar hep tir tir titremiş olan aslan familyası üzerinde görüldü. Aşının meydana getirdiği yüksek hararet nedeniyle bol bol ısındılar. Bu arada evrim olayımızın baş aktörleri de ‘’ Ulan gözünüze dizinize dursun..O kadar makarna verdik yaranamadık…Haydi yine büyüklük bizde kalsın ‘’Diyerek bol miktarda Meksika biberi dağıttılar.
Bekliyoruz..Bakalım bu aşı ve biber olayından sonra nasıl bir evrim gerçekleşecek ve nasıl bir varlık çıkacak ortaya?
HAYDİ BİR DE KISA HİKAYE ANLATALIM.
Memleketin birinde semerci ustası ölmüş. Bütün genç eşekler başlamışlar bayram yapmaya, gülüyor, eğleniyor tencere, tavalara vurarak dans ediyorlarmış. Lakin bakmışlar eşeklerin en yaşlısı bu eğlenceye katılmıyor . Hatta göz yaşı döküyor ölen semerci ustasının ardından. Başlamışlar yaşlı eşeğe çıkışmaya:
-Bu gün bizim bayramımız. Herkes tencere, tava çalarak bayram ediyor. Sen ise somurtmuş oturuyorsun. Kalkıp bizimle oynasana.
Yaşlı eşek cevap vermiş:
-Ey benim genç ve saf eşeklerim…Siz semerci ustası öldü diye semerden kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz? Usta hiç olmazsa sırtımızı acıtmayan, derilerimizi delmeyen semerler yapıyordu. Şimdi çırağı yapacak o semerleri. O aceminin yaptığı semerleri taşıyacağız sırtımızda…Haydi şimdi varın oynamanıza devam edin.
BENDEN BU KADAR…
NOT: Üstteki resimde Büyük Bilim adamı Abdullah Öcalan’ın asistanlarından birini yaptığı aşılamadan sonra ortaya çıkacak evrimleşmenin sonuçlarını almak üzere laboratuvardan çıkarken görüyorsunuz.En öndeki siyah tişortluya dikkatinizi özellikle çekerim. Tişortunda Atatürk’ün imzası var. Kolkola yürüdüğü Apo’nun asistanı da tabii ki En büyük Atatürkçü(!)
YORUMLAR
Değerli Hocam...
Bu devrim olayı zaten kabul ediliyor. Maymunlaşan bir kavimden bahsedilir .
Ben ise bu devrilip evrilip değişen bir çok olaya şahit oldum.Bizim komşu bu yöntemle evrime uğrayıp "Kabak" oldu.
He valla bak...bildiğimiz Adapazarı Kabağı...yenge de hanımlar komisyonunda çalışıyodu zaten şimdi mutlular eskisi,nden daha çok. Yenge "Allah'tan sapı kalmış..." diyo Bir de çocuk yaparsak kabak mı olur,zürtleğen.Zürtleğen buralarda zürt zürt zürtleyen bir canlı var ona diyolar.ben de "yenge sizin çocuğunuz her halükârda yuvarlak olur..babaya çeker yani" dedim.,
Bir de bu "besle karganı öpsün ananı" proceleri sadece bazı kesimler tarafından uygulanmıyo ki..herkez makarna ile dayanıyo kapına...Bir kere de "başka derdin var mı?" diyen yok...
Tık..tık..Kim o biz partiden makarna getüdük...Yok ben almıcam ...bana başka bişi lazım diyosun anlamıyo ...Sarıyerde belediye dalgaya aldığı başka belediyeler gibi kapı kapı gezip koli dağıtıyo..
Artık Koliye oy yok...Benim bi arkadaşım var..Çerkez....Yok Adige değil Abaza..Ona gitmişler kapıyı açınca güzel bi hatun elinde bir torba...velhasıl söz gelmiş nerelisiniz ...olayına bu arkadaş Abazayım deyince ...partili bayan içerde başkası var mın diye sormuş...bu da yok deyince ....makarnanın nasılş hazırşanacağı ve furunda ne derece kızartılacağını bi güzel öğretmiş bizim arkadaşa...Sonra her gün bekliyo ki bi parti gelsin makarnamı yapsın..İyi vallabaşka işi yok partilerin ..
Bir de bu artık “Milli Mesele “oldu hocam…Orada iki tane ağaç sökülüyor ..Şindi elini nerene koyarsan koy söyle “Duyarsız mı kalak?”
O gezi parkı her türlü emekçinin,içsel dürtülerini açamayan aşk adamlarının ve sıkıntılardan bi fırttta kurtulmak isteyenlerin derdine derman olan bi yerdi..
Her türlüsünden travesti kardeşlerimiz orada hizmet veriyordu…toz,bez,kuru,ap,cız, her türlüsünden uyuşukluğu bulabileceğiniz ve akşam saatinden sonra girmek için baya bi “Döt” gereken parkımızın ağaçları süküldü..Duyarsız mı kalak?
Onun için polis arabasını devrime uğratıp ağaçları yaktık..
O ağaçlar faşist idi zati..
Yabancı memleketler de bekliyomuş bize destenk olmayı ne kadar içten davrandılar..Dost böyle dumanlı havada belli olur…
Buradan bütün Avrupalı travesti,eko travesi,homosexsüel,bisexsüel,pasosexsüel,neo sexsüel,lâ nörmale götoş,toyssexsüel,animalsexsüels,thwe doorsexsüels,umbrella sexsüels, pvssexsüels ve diğer ne kadar dyralı insan varsa hepisine teşekkürlerimizi sunarık..
O fotrafta ise toplumsal “Dayanışma” nın özetini görüyorsunuz…
Herkez de bir şeyler kapmaya çalışıyo bu karışıklıkta..Birileri “iyi adam” rolü yapıyo..Birileri “Tam Cunhurbaşkanına geçirilecek adam” numarası…
Hepsinin Kâhtalı Mıçı nın dediği gibi “damımıza mamımıza kar yağıyor “ demesi lazım..
Ki gidip damlarını mamlarını bir küreyek…
Selam ve saygı ile…
Milletini "bidon kafalı", "göbeğini kaşıyan adam", "kömürcü", "makarnacı" vb. gibi tanımlamalara layık görenleri her zaman kınadım. Fakat aynı şekilde yardıma muhtaç vatandaşlara yardım ediyorum kurnazlığı ile siyaset literatürüne "sadaka sosyalizmi" olarak çoktan geçmiş bulunan çarpık bir sistemi kendi siyasal emellerine alet edenleri de bir o kadar kınıyorum.
Bir iktidarın yapması gereken en önemli iş vatandaşlarının haysiyetleri ile yaşayabilecekleri bir işe sahip olmalarının yolunu açmaktır. Bu anlamda bakarsanız, "iş sahibiyim" diyen insanların dahi geliri ve hakları ortadadır. Zengin daha zenginleşirken, ücretler sürekli gerilemekte, insanlar göreli olarak daha da fakirleşmektedir.
Bir ikinci konu, bitmiş ve pes etmiş bir terör örgütü, verilen tavizler neticesinde yeniden hayat bulmakla kalmamış, ülkenin bir kısım insanı üzerinde tahakküm kurma ve Türkiye Cumhuriyetine ve onun değerlerine kafa tutma cüreti bulabilmiştir.
Evrimden kastınız buysa; "evet, hali hazırda böyle bir evrim vardır ve gerçektir" demek gayet mümkün!..
Yazını okudum ve beğendim. Bzı gerçekleride göz ardı etmemek gerekir. Ben Batıkentte oturuyorum. Burada ısınma doğalgazla sağlanır ama seçim zamanı Batıkent'e de kömür dağıtılan evler vardı. Kömür yakılmadığı halde de belediyenin kömürünü alanlar o kömürü sattılar. Batıkent gelir ve sosyal düzeyi AB olan bir semttir. Seçim zamanı kamyonlarla makarna, çay, şeker dağıttılaar ve bir paket makarna, yarım kilo çay için insanlar kuyruklara girdi. Ben bu olayları üzülerek ve acıyarak izlemiştim. İnsanların aç gözlülüğüne üzülmüştüm. Neden alıyorsunuz diye sorduğumda ise ''Belediyenin malı bizim paralrımızla onlar alındı ve bizim hakkımız''demişlerdi. Yazık bu zihniyete.
Başımdan geçen başka bir olay anlatmak istiyorum.
Bundan bir kaç yıl önce bir oto servisinde sekreter olarak bir kaç yıl çalıştım. İki patronum vardı ve ikiside çok iyi insanlardı ve biri bir tarikat müridiydi. Bizim servise Belediye bağlı bir vakfın araçlarıda bakım için geliyordu.
Bir sabah işe gittim bekleme salonunda duvardan duvara iki metre yüksekliğinde istiflenmiş koliler vrdı. Patrona bunlr ne diye sorduğumda o vakfa ait ihtiyacı olanlarla dağıtılcak erzak paketleri olduğunu söyledi. Ben beni ilgilendirmez diye neden buraya koyuldu diye sormadım. Ertesi gün belediyeye ait o vakfın yetkili kişileri geldi araç getirmişlerdi. Aynı zamanda patronun samimi arkadaşlarıydı ve bende kendilerini gayet iyi tanırdım ve severdimde çünkü düzgün insanlardı bana göre.
Belediyenin adamı, patrona o kolilerden ihtiyacı olan öğrencilere, orada çalışan ustalara ve banada vermemi söylemiş. Patron onların yanında beni çaşırdı. Benimde bir koli almamı söyledi hatta muhtarlıktan fakir kağıdı getirsem her ay verileceğini ve orada çalışan herkese vereceğini söyledi. Şaşırmıştım neden ben alacaktım ki. Onun cevabı ise onun çalışanı olduğumu ve benim iyiliğimi düşündüğünü söyledi. Bense muhtar bana fakirkağıdı vemez çünkü ben fakir değilim dedim. O ise muhtar tanıdıksa veiri veya ben konuşurum dedi. Ben elbetteki hayır dedim. Ve patronuma ''Ben fakir değilim ticari servis aracım, evim, ve binek arabam var. Ben kızım yurt dışında okuduğu için geçiciolarak mddi sıkıntı çektiyorum ve şu sıralar bir çok kişininde maddi sıkıntı içinde. Ben böyle bir yardımı kabul edemem,ihtiyacı olanlara verin'' dedim. Bana böyle birşeyn teklif edilmesi benim onurumu yaralamıştı. Patronum ise ''Eray hanım ben senin kötülüğünü istemem, senin iyiliğini istediğim için söylüyorum sen muhtarı düşüünme biz hallederiz'' dedi. Ben çok utanmıştım ve gözlerim doldu. Bana böyle bir şey teklif edilmesi benim onurumu kırmıştı ve yetkili kişilerin iki patronumun yanında gözlerimden yaşlar akmaya başladı. bende ''Eğer menfatim ile onurum çakışırsa onurumu tercih ederim'' dedim. Diğer patronum olanları izliyordu ve ortağına''zorlamayın Eray Hanım almaz size söylemiştim'' dedi. Ben odandan ayrıldım. Odamda beni şekilde görmelerine üzüldüm ve Allaha dua ettim ''Allahım beni çok fakir yapma yoksa ben aç kalırım''.
Sonra belediyenin o yetkili kişilerine çay ikram ederken bana söyledikleri çok ilginçti ''Eray Hanım size bir kez daha saygı duydum. İnanın biz bu kolilerin bir kısmını Çayyolunda birkaç villaya götüreceğiz ve o villa oturanlar ikişer koli alıyor'' dedi. Kanım dondu nasıl olur insan ihtiyacı yokken nasıl alabilir nasıl bukadar onursuz ve şerefsiz olabilir ve bu kul hakkını yemektir dedim. Adam ise ''Onlarda onur şeref ne arar'' dedi. Bense peki araştırma yapılmıyormu ihtiyacı olup olmadığını dair dedim. Adamsa ''Muhtar tanıdık olunca ve belediyeden adamı olunca olur Eray Hanım herkes sizin gibi düşünmüyor ve onurlu olmuyor'' deyim beni tebrik ve takdir etmişti.
Diyeceğim o ki ihtiyacı olanlara yardım edilsin. Makarna kömür verilsin ama iyice araştırarak ve en önemlisi erzak yardımından öte o insanlara iş verilesin ve bir müddet sonra o yardıma ihtiyacı olmasın. Ama şu da var bir kişiyi kendine bağlı kılmak için ona ekmek vereceksin ve kendine muhtaç edeceksin. O kişiyede bunu her dakika hissetireceksin ki minnet etmeyi unutmaasın.
Son olarak
BİR MEMLEKET İSTERİM
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikayet ölümden olsun.
CAHİT SITKI TARANCI
Bende böyle bir memleket istiyorum.
yine çok uzun oldu
Sevgiler
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA tarafından 6/2/2013 8:37:32 AM zamanında düzenlenmiştir.