- 455 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YAVUZ VE BOĞAZ
İstanbul Boğazı’na yapılacak olan üçüncü köprüye “Yavuz Sultan Selim” ismi verilmiştir. İsabetli bir seçim olduğunu düşünüyor, vesile olanlara teşekkür ediyoruz.
Yavuz Han’ın İstanbul ve Boğaz ile ilgili bir çok hatırası vardır. Bunlardan bir tanesi çok anlamlı ve ders verici bir olaydır. Kısaca yazmak istiyoruz:
1512 yılında Osmanlı tahtına cülus eden Selim Han, 1514’de Şah İsmail’i yenerek Çaldıran zaferine imza attıktan sonra, 1516’da Memluk Devletine karşı Merci Dabık zaferi, 1517’de de Ridaniye zaferlerini kazanmıştır.
Bu son iki zaferle beraber, Hilafet Osmanlı’ya geçmiş, Mekke, Medine ve Kudüs’ten ibaret olan mukaddes şehirlerin muhafazası da Halifelik’le birlikte devralınmıştır. Mukaddes Emanetlerin de Halifelik ile beraber Osmanlı’ya intikal ettiği tarihen sabittir.
Bu son sefer Yavuz’un, İstanbul’dan 26 ay ayrı kalması ile neticelenmiştir. Bu 26 ay içinde Selim Han’ın yaptığı fetihlerle Osmanlı Devletinin sınırları bir mislinden daha fazla genişlemiştir.
Sadece ismen sayacak olursak, bu 26 ay içinde fethedilen ülke ve şehirler şöyle sıralanır:
Antep, Adana, Hatay, Tarsus, Suriye, Filistin, Kudüs, Ürdün, Mısır, Mekke, Medine, Yemen, Lübnan, Sina, Libya, Sudan ve bu memleketlerin civarında bulunan yerler…
Bu kadar büyük maddi fetihler ve Peygamber makamı Hilafet ve Mukaddes Emanetler ile dönüş yolunda bulunan Yavuz Sultan Selim Han, 25 Temmuz 1518 tarihinde Üsküdar’a ayak basmıştır. İstanbul’da ise halk coşkun bir durumda sokaklardadır. Büyük Padişah’ı ve Halifei Müslimin’i karşılamak için dev programlar hazırlanmış, onun İstanbul yakasına geçmesini beklemektedirler.
Yavuz yapılmak istenen bu büyük programları haber almış ve hiç de hoşnut olmamıştır. Çünkü bu büyük karşılamadan dolayı nefsine gurur ve kibir illetlerinin musallat olması ihtimali vardır. Halbuki o, düşmanları ile olan ilişkilerinde azameti, kendi şahsı ile ilgili olan merasimlerde sadeliği tercih etmekte, şatafattan asla hoşlanmamaktadır.
O gece ortalık karardıktan ve herkes uyuduktan sonra aile efradıyla birlikte basit bir kayığa binerek, Üsküdar’dan Sarayburnu’na gelmiş, oradaki kapıdan kimse duymadan Topkapı Sarayı’na girmiştir.
Ertesi günü Padişah’ın saraya girdiği haber alınmış ve bütün karşılama programları iptal edilmek zorunda kalınmıştır.
İnsan düşünmeden edemiyor, bu günkü iktidar mensupları Avrupa’da Papa heykelinin kucağında Avrupa anayasasını onaylamışlar, aslında zillet olan bu olayı büyük bir zafer olarak lanse ettikten sonra, Ankara’ya dönüşlerinde büyük törenler düzenlettirerek kendilerini karşılattırmışlardı. Hatta törenler gündüz yapılıyor olmasına rağmen, gece merasimlerine mahsus havai fişek gösterileri bile yaptıklarını hatırlıyoruz. Ortada zafer mafer de yoktur. Şanlı Yavuz’a bakın, günümüzdeki devlet adamlarına bakın, demekten kendimizi alamıyoruz.
İslam’ın 71.Halifesi ve Osmanlı’nın 9.Padişahı Yavuz Sultan Selim Han’ın isminin bir köprüye verilmesi, onun İstanbul Boğazı ile ilgili çağlara ibret olan bir olayını bize hatırlattı.
Yüce Halifeye Allah’tan rahmet, köprünün de hayırlısı ile yapılıp hizmete girmesini temenni ediyoruz…
Ekrem Şama
[email protected]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.