- 559 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
SÖZCÜKLER
Başlığı okuduğunuzda Shakespare’nin sözlerini mi anımsadınız? Doğru,haklısınız! Yalnız o ünlü şairin değil, bütün yazın emekçilerinin işi, yaşam boyu sözcüklerle boğuşmak, yazmak, sözcüklerle dans etmek te diyebiliriz.
Neyi, kimi istersek yazalım, aslında kendimizi anlatmaya çalışıyoruz. Bu anlatım yalnızca gözlemlerimiz, düşüncelerimiz, duygularımız değil;bir bakıma tümünü kucaklayan bir hesaplaşma, bir sorgulama,bir günah çıkarma, bir paylaşmadır.Bu insanın kendini anlatmasından daha kolay ne olabilir diye düşünebiliriz;ancak asıl güçlükbu noktada başlıyor:Aklımızdan geçenleri, herkesin anlayabileceği bir biçimde nasıl kağıda dökelim?
Aslında bu güçlük, yalnız yazarlar için değil. Herbirimiz, bulunduğumuz konum ve ortamda sözcüklere sığınarak, onlardan birikimimizlanındayararlanarak kendimizi anlatmaya çalışıyoruz. Bu konuda yalnızca bizim değil, karşımızdaki kişi ya da kişilerinsözcük dağarcıkları, birbirimizi anlamak için büyük önem taşıyor. Kimi soruların yanıtlarını verebilirsek belki bu konuya bir açıklık getirebiliriz.
Kendimizi anlatmakta, bir şeyi dile getirmekte uygun sözcükleri bulamıyor ya da onları bulmakta zorlanıyor muyuz?..
Sözlerimiz bir anlamı vurgulamakta yetersiz mi kalıyor?..
Öyleyse bu soruları yanıtlamak için yeni sözcükler bulmalı, gerekirse onları biz üretmeliyiz. Özellikle öyle sözcükler olmalı ki...
Evet ile hayır arasında...
İyi ile kötü arasında...
Olumlu ile olumsuz...
Güzel ile çirkin...
Sevgi ile nefret...
Bu iki birbirine karşıt uçlar arasınagirebilecek anlamını güçlendirebilecek yeni kavramlar, farklı sözcükler bulmalıyız. Bu renk kartelasında yer alan değişik tonlar ya da müzikteki ara sesler gibi. Beyaz ile siyah arasına istediğimiz oranda gri tonunu ekleyebiliriz. Bu şekilde tanımlamak istediğimiz rengin adını da koyarak, karşımızdaki insanın gözünde bunu canlandırmak olanağını bulabiliriz. Bir kanarya sarısı, bir cam göbeği mavisi, bir kuzguni siyah dediğimizde, rengin adıyla tanımlamış oluyoruz.
Buna karşın, kesinlik taşıyan kimi sözcüklerin arasındakileri adlandırmakta zorlanıyoruz:Evet ya da hayır!Bu iki yanıtıvermek istemiyorsak ’’belki’’, ’’olabilir’’ gibi sözcüklerle kıvırmaya çalışıyoruz. Kuşkusuz ayrıntılı ya da kesin bir yanıt bekleyen insanlar için, bunlar bir anlam içermiyor.
Diğer örnekler üzerinde de duracak olursak, her şey iyi ya da kötü,olumlu ya da olumsuz, güzel ya da çirkin midir?..Hele hele bu kavramların kişiye, topluma, çağa göre değişim geçirdiklerini biliyorsak, bunlara kesin bir anlamak yüklemek oldukça qabartılı olacaktır.
İsterseniz bir de şair sözüne kulak verelim. Ahmet Oktay bir şiirinde şöyle diyor:
En sevdiğim kelimeler gibisin
Örneğin öfke gibi...
Örneğin umut gibi...
Örneğin aşk gibi...
Örneğin kavga gibi...
Kimi duygular vardır ki, onları dile getirmek olanaksız. Kitaplar dolusu sözcük, aşkı anlatmak için yeterli olabilir mi?..Mutluluğu, mutsuzluğu, hüznü hangi sözcüklerle anlatabiliriz?..Ne kadar dile getirmeye çalışsak, bir yerde zorlanıyor,yetersiz kalıyoruz. Kimi zaman aşkı ya da mutluluğu anlatan sayfalar dolusu kitaplar okuruz da içinde bu sözcükler hiç geçmeyebilir. Gogol’un söylediği gibi,’’Mutluluğu anlatacak hiç bir sözcük yoktur.’’
Kendimizi anlatmak için her zaman yeterli olmasalar da, boğuşmak kadar, sözcüklerle sevişmenin keyfi her şeye değer!