- 950 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
PARALEL EVREN
Korkma; incitmeden seveceğim seni. Ve sen neden sorguluyorsun ki beni? Ben seni sevebilmek için paralel bir evren inşaa ettim. Bu dünyaya hiç dokunmadan , yaralamadan sevenlerimizi, mutlu olabileceğim bir dünya. Şimdiyle eş zamanlı...
Artık ne kadar özgürüm bir bilsen. Birbirimize tutamayacağımız vaatler vermeden yaşıyoruz orada.Ben varım, en sevdiğim şehrin sokakları var bir de en sevdiğim sen...
Bazı insanlar "hayal dünyası" diyorlar o dünyaya. Bu tabir bütün gerçekliğini sarsıyor oysa kurduğum dünyamın.
İnsan olarak yaratılmış olmamızın en sevdiğim yönlerinden biri belki de bu; neye inanıyorsak "o"na dönüşüyoruz hemen. Bazen aklım karışmıyor değil hani! Gerçeklik algısında güçlük çekiyorum zaman zaman. Sahi hangisi gerçek olan?
Bahsettiğim dünyanın inşası yeni bitti.Henüz dekore edemedim aslında. Her taraf inşaat harcı. Ama olsun, her şey yeniyken henüz biraz daha eksik görünür göze, olgunlaşmamış, ham... Burası da olgunlaştıkça, daha da güzel olacak eminim.
Etrafa çiçekler ekmeli evvela. Sardunyalar, akşam sefaları, sarmaşık gülleri, hanımeli, sümbül, lale, leylak, her birinin mevsimi başka başka. Her mevsim bir başka çiçek olsun istiyorum kapımın önünde. Ne fark eder ki adları...
Ve papatyalar... Başımı efsunlu kokusuyla sarhoş eden çılgın gönlümün en çılgın çiçeği.Papatyaları ölümsüz kılıyorum fakat.
Asfalt yolların iki yanına dizilmiş akasya, ıhlamur, kestane ağaçları..
Burası şehr-i İstanbul... Anadolu yakası... Üsküdar’da eski kâgir bir ev... Önünde geniş bahçesi. Dünyanın bütün çiçekleri bahçemde bezeli...
Yürüyorum. Aklımda yine kelimeler oysa...
Sembollere inanmışız yıllarca meğer. Meğer inanç içimize hiç işlememiş bizim. Haç görmüş, ön yargı dağlarına çıkmışız. Hilâlin iki dalına salıncak kurup sallanmışız . Kalp resmi aşk ... Susmanın sembolü ne olsa gerek peki? Yüzümüze gözümüze bulaştırdığımız heyecanlarımız?Kızgın kaşlarımızı alnımızda birleştirmişiz yıllarca. Yüzümüze kıvrılmış tek duygu birikimi.
Bir de esaret duygusunu hatırlıyorum. İçlerinde en az tahammül edilebilir olanı. Yanlış oldu. Esarete hiç tahammül mü olur? Bir mengeneye konulup sıkıştırılan kalbimizin suskun kalması mümkün mü?
Kurduğum paralel evrende bütün bunların hiç birine yer olmamalı...
Kalplerimizi sanata açmalıyız belki de... Sanat kalplerimizin küçük şeylerle tatmininin en güzel delili çünkü...
.
.
.
.
...........
.
.
.
Salacak’ta, bir bankın üstüne oturmuş iki kişi... Kadın dertsiz başını omuzlarına bırakmış adamın. Mevsim her zaman güz. Soğuk değil fakat,ılıman hatta epeyce. Kadının eteğine susam dökülmüş,paylaştıkları simitten arta kalmış minik şahitler... Adam ellerinde bir canlı taşıyor. Avuçlarında kadının elleri,sıcaklığı , mutluluğu, huzuru... Avuçlarında gönül doygunluğu...
Tanıdık geliyor bu silüet bir yerlerden... Hep biz varız çünkü sahnede...
Yıllar yorgun omuzlarımızdan akan yağmur damlası...Çağırmıyoruz kimseyi. Yıllar geçecek bu böyle sürecektir, belli ki... Gözlerimde derin kalyonlar,kalbimizde çalıkuşu, seviyormuşuz meğer hem ne çokmuş yaşamak tutkusu...
Sen... Ben... Bir de başımızda dönüp duran kuşlar.
Elimizden kayıp giden şimdiki zamana inat; hoş geldin paralel evren!
Foto: Ö. E. Yücebaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.