Bu anneler gününde
Bu yazıyı yazsam mı yoksa yazmasa mıyım diye ikircikli açtım sayfamı. Çünkü çocuklarımı
üzmeyi istemem. Yine de gözlerim buğulanarak yazmaya karar verdim. Belki ilerde onların
çocukları da büyüyüp aynı şeylerle karşılaşınca anlarlar beni.
Onları ailemle çatışarak, onları sürekli koruma altına alarak büyütüp yetiştirdim. Onları
elimden geldiğince iyi terbiye verip okuttum ve günü gelince kendi istedikleriyle evlediler.
Oğlum evleneceği kızı bana göstermek istediğinde sevindim.O sıra erkek kardeşimdeydim.
Dayıngile getir orada görüşelim dedim. Gelinimi ilk gördüğümde şok oldum. Benim oğlumun
evlenmesini hayal ettiğim biri gibi değildi. Tamamen hayallerimin dışında zayıf, büyük ağzı
olan gerekli gereksiz gülen bir kızdı. Oğluma,"oğlum bu kızla evlenme" dedim. Eğer evlenir
isen kıza da yazık olur. Kız güzel değil. Gözün sürekli dışarda olur. İyice düşün öyle
karar ver dedim. Oğlum o gün dayısıgilde yataktan hiç çıkmadı. Kızı çok istediği belliydi.
Oğlumun yanına gittim "Oğlum çok istiyorsun madem, evlen" dedim. O zaman yataktan
kalkıp yanımıza geldi ve onunla evlendi.
İnsanlar neden çok gülerler bunu düşünürüm. Gülmek her zaman gerçekten güldüğümüzü
ve mutlu olduğumuzu anlatmaz. Genç kızken ben de çok gülerdim. Kahkahalarım çınlatırdı
bulunduğum yeri. Hiçte mutlu değildim. Hüzün, üzüntü bırakmazdı yakamı. Hayatımdaki
belirsizlikler beni çok üzer, yıpratırdı.
Benim her zaman söylediğim bir söz vardır: Yüzü güzel olanın huyu da güzel olur. Gelinim güzel değildi ama makyajla bu açığını kapatıyordu. Güleryüzlüydü. Huylarımız birbirine
aşağı yukarı benziyordu. Ona yeri geldikçe onu sevdiğimi söylüyordum. Ta ki bir gün onlardaydım ve oğlum işi gereği yabancı bir ülkedeydi. Gelinimle yürüyüşe çıkacaktık. O
ve ben mutfaktaydık. İçerisi çok bunaltıcı bir sıcaklıktaydı. Bir an önce kendimi dışarıya
atmak istiyordum. " Hâdi bir an önce çıkalım Dilber" dedim. Demez olaydım, Gelin hanım
tepeme dikildi. Ben ondan kısa boyluyum ama bu resmen bir diklenişti: " Sen benimle böyle
yüksek sesle konuşamazsın" dedi. Konuştuğuma konuşacağıma pişman oldum. Yüksek ses
tonuyla konuşmamıştım. Benim sesim ailemizdeki herkes gibi gür çıkardı ama gerçekten
yüksek tonda konuşmamıştım. "Yüksek sesle konuşmadım." " konuştun. Sustum. Tartışmak
istemiyordum. Yükses ses neymiş sana gösterirdim dedim içimden. Bu İstanbıul gibi yerde
olmasaydım keşke. Hem oğlum da yok ben gidiyorum desem. Kös kös dış kapının önüne
çıkıp onun gelmesini bekledim. Yürüyüş yapacağımız yere kadar yüzüm asık, hiç konuşmak
istemedim. Her zaman nasıl yürüyorsak ama bu kez o sanki hiç yokmuş gibi davranarak
yürüyüşümü tamamladım.
Dinlenmek için bir kanepeye oturdum. Yanıma bir kadın geldi oturdu.Doğulu olduğunu konuşmalarından öğrendim. Kadınla öyle güzel anlaştık ki sonunda evlerinin hemen şurda olduğunu söyledi.Dilber’le de çok iyi anlaşılar.Kadına gelinimin hep iyi yönlerinden sözettim Zaten o güne kadar bir sorunumuz olmamıştı. Kadın bizleri çok sevdiğini söyleyerek bizi
evine bile davet etti. Kadın sayesinde birbirimizle konuşmaya başladık. Çünkü kadın ona çok güzel anlaştığımızı ve gelinimi sevdiğimi söylediğimden bahsetti. Gelin kaynana ne
güzel anlaşıyorsunuz demişti..
İki hafta önceydi.Oğlum gece telefon etti.Anne biz Dilber’in annesigilde Ankara’dayız yarın
sabah sende oluruz. Şaşırmıştım. Her zaman böyle yaparsın, habersizce gelirsin. Sizi
bekliyorum dedim. Onlardan çok iki minik torunumu özlemiştim.
Ben de İstanbul’a önce kızıma sonra da oğluma gidip, çocukları görüp hasret gidermeyi düşünüyordum. Onların gelmesine çok sevindim. İstanbul plânım suya yatmıştı ama olsun,
onları görmek yeterdi bana.
Geldiklerinde oğluma söz arasında ben de İstanbul’a gitmeyi düşünüyordum dedim, hiç
sesini çıkarmadı. Anneme gittiğimizde annem:
" Nazik, sen de gidiyor musun?" diye sordu.Çünkü anneme belki onlarla giderim demiştim.
Gelinim ve oğlum yine suskun. Duymazdan geldiler.. Dilllerinin ucuyla olsun:
" Anne gelmek istiyorsan, gidelim." diyemediler.Deseler zaten gitmekten vazgeçmiştim.Hiç
değilse gönlümü almış olurlardı. Onların da bir oğluşu büyüyor.
Oğlumun adını Başar koymuştum. Canım Başar’ım, kara kuzum diye severdim. Yine de çok
seviyorum. O beni çağırırdı. Eşi yüzünden olduğunu biliyorum.
Kızım telefonda: Anne ne zaman geliyorsun diye sordu. Gitmekten vazgeçtiğimi söyledim.
Başar’gil buraya gelip, iki gün kaldılar. Siz gelirsiniz tatilde. Haziran’da kardeşinin de tatili
varmış. Gelecekler. Ben gelmem artık. Siz gelin dedim.
Bu anneler gününde çok hüzünlüyüm..
Kimse kuru kuru annesini arayıp kutlamasın anneler gününü. Kalp kırılınca kolay tamir
olmuyor..
11.5.2013 / Nazik Gülünay
YORUMLAR
Nazik Hanım, büyükler her zaman affedenlerdir. Gelin-kayınvalide arasında hoşa gitmeyen davranışlar olmaz değil. Ama, torunlar var arada. En güzeli, olup biteni torunların hatırı için bir kenara koyup ilişkilerin devamlılığını sağlamak olsa gerek. Yazınızın akıcılığı,başınızdan gelininizle aranızda geçen olayla ilgili üzüntümü hafifletti. Allah,sizden razı olsun Kendinize iyi bakın..Saygı ve selamlarımla..
Değerli Arkadaşım.
Bir ay kadar ya oldu ya olmadı. Kızım gelmişti bana. Tabii ki minik torunum da yanında. Evden içeri girer girmez torunuma bir sarıldım onunla oynaşmaya başladım..Başlayış o başlayış...Kızımı tekrar annesinin yanına yolcu ederken bana ne dedi biliyor musunuz?
'' Baba..Farkında mısın..Buraya geldiğimden beri bana ilk kez sarılıyorsun ( Giderken..Güle güle kızım derken ) Torununu gördün beni unuttun.
Doğruydu..Hakikaten de torunumu gördüğümde kızım-mızım tamamen silinmişti.
Velhasılı kelam ben hiiiç mi hiç takmıyorum...Koca eşşek kadar oldu oğullarım kızım..Bu saatten sonra beni sevseler ne yazar sevmeseler ne? Yeter ki Torunumla, ya da Allah nasip ederse müstakbel torunlarımla arama girmesinler..Onun dışında canları sağ olsun..Hiiç umurumda değil valla.
Demem o ki siz de öyle yapın...'' Hattı müdafaa yok, sathı müdafaa var '' deyip dalın torunlara..Evlatlarınızı gözünüz bile görmeyecektir.
Selam ve sevgilerimle...Anneler gününüz kutlu olsun.
"Ağaçlar büyütür, yel alır gider,
Analar büyütür, el alır gider..."
Bunca fedakârlığın ardından, gerçekten üzücü Nazik Hanım. Bence, oğlunuzu arayıp bir sorun, "Neden?" diye. En azından bunu hak ediyorsunuz. Çünkü, hep sizden uzakta olduğu için ve eşiyle sürekli beraberliği sonucu, onunla aynı pencereden bakmaya alışmıştır muhtemelen ve nelki de bilmediğiniz, aklınızdan dahi geçmeyen şeyler konuşulmuştur arkanızdan. Umarım öyle değildir gelininiz, ama eşini sadece kendisinin sanan kadınlar var, anasıyla dahi paylaşmaktan korkan. Bunu sadece kendiniz için değil, onun için de yapın. Geçmiş geri gelmiyor, zira... Anladığım kadarıyla, zaten kendi ayakları üzerinde duran bir hanımsınız. Bir güler yüz beklemek de çok değil, kilometrelerce uzaktan.
İnşallah her şey en kısa sürede düzelir. Üç günlük dünya sonuçta ve cennet anaların ayakları altında duruyor.
Selâm ile.
bu güne düşen hüzün dolu bir yazı.keşke başka bir gün yazsaydınız.
Bir baba olarak sizin sıkıntınızı inanın en derinden hissettim .Sizler gibi bizlerinde benzer sıkıntıları oldu.üzüldüğümüz anlar yaşandı.Allah sabır versin diyorum.
Maalesef bir kaynana ne yapsa gelinine yaranamıyor.O gelinler elbet bir gün kaynana olacaklar bakalım onlar neler görecek.
kaleminiz daim olsun.
üzülüyor insan böyle öyküleri okuyunca.
Bu gelin-kaynana hep geçimsiz mi olur diye sorarsanız Nazik Hanım, bir öykü anlatmak isterim... Bir zamanlar bana e-postadan ulaşmıştı...
Gelin-kaynana hiç anlaşamazlar. Gelin kaynanasından kurtulmak için bir büyücü ile görüşür. Büyücü ona bir ilaç hazırlar ve verir. Der ki;
"Bu ilacı her gün azar azar yemeğine koyacaksın. Günden güne hastalanacak ve durumu ağırlaşacak. Kimse de bu ilaçtan olduğunu anlayamaz. Yalnız şüpheye yer vermemek açısından sen bundan sonra ona iyi davranmaya bak."
Öyle yapar gelin. Her gün ilaçtan azar azar yemeğine koymaktadır. Şüpheleri üzerine çekmemek açısından da kaynanasına çok iyi davranmaktadır. Kaynanası da bu davranıştan etkilenmiştir ve gelinine çok iyi davranmaktadır. Neredeyse ana-kız olmuşlardır. Gelin bu yaptıklarından pişmanlık duymaya başlar ve büyücüye giderek kaynanasıyla artık çok iyi geçindiklerini ve yaptıklarına pişman olduğunu söyler, bu ilacın etkisinin ortadan kaldırılmasını ister.
Büyücü der ki: "Ah be kızım! İçin rahat olsun. Sana verdiğim zararlı bir ilaç değildi. Ben aranızın düzeleceğini düşünerek sana zararsız bir karışım vermiştim ve kaynanana iyi davranmanı istemiştim. Gördüğüm kadarıyla düşüncemde haklı çıktım."
Keşke siz de gelininizle böyle ana-kız gibi olabilseydiniz!
Paylaşım için teşekkürler.
CANIM BENİM YA SENİN NAMINA ÇOK ÜZÜLDÜM :(
OLSUN SİZ BÜYÜKSÜNÜZ AF ETMEK RABBİME MAHSUSTUR ,HOŞ GÖRÜLÜK İSE ,
ERDEMLİLİKTİR .BENİMDE 10 YILLIK GELİNİM VAR ,VE BİRDE 34 YILLIK KAYINVALDEM ANNEM VAR
BEN BÖYLE ŞEYLER DUYUNCA ÇOK ÜZÜLÜYORUM .ALIŞKIN DEĞİLİZ BİZ BU TÜRLÜ ŞEYLERE
ALLAH HER ŞEYİN HAYIRLISINI VERSİN .EVLADIN,GELİNİN KOMŞUN DOSTUN BİLE,
KALEMİNİZ HER DEM ÇAĞLASIN SEVGİ VE SAYGILARIMLA CANIM BENİM..