İçimdeki Çocuğun Bilince Sesleniş Bildirgesi-1
hayrettin taylan
Ego ,sendikalıdır. Eyleme geçirir, yetkinleşirtirir, seni istendiklere götürür. Bu, dünyada en fazla üyesi olan sendikadır ego…Herkes dolaylı, dolaysız üyesi, eylemcisi, mitingcisidir.
-Her duygu bir eylemdir, her eylem yeniden yeni duygulara salar bizi.
Özümüzün ilahi çekirdeği atmaktadır… Kendimizi bulduğumuz zamanla, kendimize bulamadığımız zamanların atlasındayız aslında.
-Her insan, bilinç öncesi ve sonrası olmak üzere ikiye ayrılır.Egonun eyleme başladığı günden itibaren itibarımız şekil bulur.Biz, davranışlarımızın toplamıyız. Her olumlu, olumsuz davranış karakter atlasımızın rengidir.Olumlu iletiler ehil egolara teslim olurken,negatifler hastalıklı ego olarak içimizde kalır. Onları doyurma zamanla olmayınca içimizdeki çocuk aç kalır, hayatımızın her aşamasında karşımıza çıkar.
Oysa evrensel ve mutlak programlarla yüklü dünyamız var.Gerçek olanı verince bilinçliğe ulaşmak daha kolay olur.Bu bilincin farkında olmayış farklı bir karaktere sığışmış bir insan yaratır. Anne-baba ; inanç, ilim, sosyal algı, ruhsal iletişim, içselleri doyurma etmenlerini bilmiyorsa, geleneksellere çocuk yetiştirmişse ego haritasında mutlaka yakılmış, hastalıklı egolara teslim edilmiş şehirler vardır.Bir insanın içi bir devlet gibidir.Her duygunun bir şehri vardır.Bu şehirlerin hepsi sosyal ve modern şehir değilse ego sorunlarımız, bilinçaltı kirliliği, gibi içsellik kirliliği sürer.
Şimdi gerçek olan ego zamanla icraatlarını gösterecektirKendini beğenmişlik, içe kapanıklık, seçicilik, gurur, elişitiricilik gibi negatifliği
Fitilleyen tavırları görürüz.
-Makam, para, sosyal roller aracıdır.Buna benzer üst rolleri yakalayanların çoğunda hastalıklı egolar kendini açığa verir.
-Bilinç öncesi çocukluk, ergenlik dönemlerinde göremediği sosyal katlara ulaşınca kendini çok şey sanma hastalığı başlar.En yakınlarına karşı tavır değişikliği, ulaşamazlık,yalancılık, gibi nice tavırlarla hasta olan egolarını yayar. Oysa, bilinçli, sosyal, beyni, ruhu, kalbi ,eğitilimiş birisinin sereceği tavırlar değil bunlar.
-Sağlıklı bir karakterin tavır grafiği değil.Ve çevremizde böyle hasta egolu bir sürü insan var.
İnsan, süper makrolarıyla eğitilmiş ego ve temiz bilincinin birleşmesiyle kamil bir duruşa ulaşır.
Birçoğunun kompitur kayıtlarında silinmiş geçmiş izlerini görürüz.İnsanı ,insan kılan karakterine şekil veren çocukluk dönemi, sosyal çevrenin etmenleri bir insanı bir ömür denetler.Pozitife edilmemiş içsel negatifler onu esir eder.
-Bütün gen araştırmacılarının yaptığı araştırmalar da gösteriyor ki kamil duruş her zaman , her çağda, her ailede, ülkede, yerde değişiklik gösterir.
-Genetik kalıcılığın azaldığı sosyal bir çağdayız. Bazı kalıtsal zamanla evrimsel değişime uğrar.
Biz,sınırsız bilinç bütünlüğünden yararlanarak içimizde pozitif şehirler kurmalıyız.Negatif enerji, negatif karakter demektir.İçimizdeki negatifleri pozitife edecek sosyal, bilinçsel, akli, algısal, hissi, güzellikler olmalı.
-İnanç, ilim, ilericilik, iyileştirici iletişimlere açılmalıyız.
İçimizi böyle olumlu ve iyileştirici, sosyalleştirici, eğitici, ufku, algıyı açıcı özel şeylere programize etmeliyiz.
-Hücre duvarlarınızın içinde hicranları bekleyen negatifleri hüzünlerle tanıştırmadan olumsal iyileştiricilere teslimlerimizi sunmalıyız.
Herkes, biraz ego, biraz bilinç ya da bilinçsizlik içselleriyle iç içe savaş halindedir.Yenik düşüp zayıf karakterlerin istilası var gümüzde.Herkesin bir hastalığı var.
-Herkes bir zaafın zayıfını taşıyor. İçsellerimizin dersini bilmiyoruz.Ego, id, bilinçaltı,bilinçaltı filtremiz,içimizdeki çocuk, temel merkezlerimiz,beyin, kalp, mide gibi üç önemli merkezin açlıkları,negatiflerle meşgul edilmeler, hastalıklı duygularla işgal edilmeler gibi olumsuzluk güdülerindeyiz. Herkesin bir açmazın açısında kendisiyle kumar oynuyor.
Yaşamı kendi şartlarına da uyumlaşmaktasınız…Kendimizle uyumlu, çevreyle uyumlu kişilik bozuklukları var.Modernitenin getirdiği doyumsuzluk salyasında anormelleri normalleştiğimiz bir yığın davranışımız var.
Bu uyumlanış, bu uyanıkken sosyal ağlarla uyutuluş ikliminde soğuk karakterlerin negatif enerjileri herkesi etkilemeye başladı.
-Çok duygusallaştık, çok bencil olduk, çok çıkarcı olduk, her şeyi ben merkezli bir dünyaya odak yapıp kendimize yarattığımız mutluluklarla yetindik.
-Karar ve istikrarımız terklerini sundu. Ani karar değişikliklilerine aşılandık.Aşı tutmamış bir neslin filizi olduk.
- Yeni alanlarda , yeni duygulara temiz algılara etkinliğimizi başlatmadık.
Sağlam bir benlik olamadık.Biz olmadan başka bir fikrin maşalığı altında biz çığırtkanlığı yaptık. Savunduğumuz fikirleri de kendi amacımıza yamaladık. Cemaatler, partiler, dernekler, gibi sosyal olgunun kurumları bizi çıkar maşası olarak kullandı.İçsellerimizin sönük yıldızlarından kendimize ışık, yol, sığınış, amaç güdüledik.
*Çıkarcı sülüklerin çıkar közlerinde maşa olup onların amaç kebabını kızarttık. Ya da çıkarcılara maşa olurken kendimize sosyal bir çevre veya içimizdeki hasta çocuğa bir çıkar, amaç aradık.
Oysa ilahi güç, mutlak doğru, ilim, doğruluğun bütün kapıları açıktı.Bizi güzelliklere taşıyacak okyanus , gökyüzü,orman yanı başımızdaydı.
-Doğru olana doğru zamanda, doğru yöntemlerle, doğru emellerle gidip hasta egolarımızı onarmalıydık.Kirlenmiş bilinçaltımızı , gerçek ilimle, sanatla, ilgiyle, algıyla, sosyalitiyle temizlemeliydik.Bilinçlilik öncesi çocukluk , ergenlik dönemlerimizde,yanlış ya da yarı doğru karakterize edilmiş kimliklerimizi temizlemeden mutlu yaşam olmazdı.
*Temel merkezlerimizi( beyin, kalp, mide) temel dinamiklerle( inanç, ilim, sosyal algı, sanat, vs. gibi) besleyip eğitip pozitif yaşamların atlasında dinamik bir benlik olmalıydık…
-Yarım insan yarım ölümü hazırlar. Yarım kalmış hayatlar, bütünleri siler.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.