- 1015 Okunma
- 9 Yorum
- 2 Beğeni
SIRITKAN DİŞLER ARASINDAKİ CEP TELEFONU
Bana ikide bir soruyorlar: ‘’ Bu kadar mizah konusunu nasıl buluyorsun?’’ Diye. Dostlar sağ olsun. Memleketin taşı toprağı mizah. Buyurun…
Uzunca bir süreden beri içinde oluşan oyuklar Damlataş Mağarasından daha da büyük hale gelmiş olan dişleri, kapı komşum Nurhayat Hanımı en sonunda İllallah dedirtti. Aslında çok çok korkuyordu dişçiden . Daha önceleri bir iki kez dişçiye gitmişti ama en son gidişinde diş doktoru ona ‘’ Hamfendi bu dişlere artık dolgu olmaz. Beton kamyonu bırakmadım doldurdum lakin sizin dişlerin daha yarısı bile dolmadı.’’ Demiş ve çare olarak dişlerin tamamen çekilip yerine protez yapılmasını önermişti. Şimdi diyeceksiniz ki ‘’ O nasıl diş doktoruymuş öyle...Köprü filan yapamıyor muymuş?’’ Efendim Nurhayat Hanımdan bahsediyoruz…Onun ağzına köprü yapacak teknoloji henüz icat edilmedi…Öyle İstanbul Boğazı üzerine iki tane kıytırık asma köprü yapıp üçüncüsünü planlamaya benzemez bu iş.
Nurhayat Hanım artık ağzında üç beş tane kalmış olan inci gibi(!) gıdılarından kolay kolay vazgeçmek istemiyordu…Eeee ne de olsa paleozoik çağdan beri taşımaktaydı o dişleri…Kolay mı? Öte taraftan diş tabibi koltuğundan da çekinmekte idi bir hayli…Özellikle de iki araçtan ziyadesiyle ürkmekteydi. Birincisi devamlı olarak ağzına su veren o araba yıkamacılarının kullandıkları basınçlı su kompresörü, öteki de dişin etrafındaki taşları temizlemek için kullanılan asfalt delme aleti. İşte bu ikisinden fena halde tırsıyordu.
Sağ olsun, kocası Abdürrezzak Efendi Rahmet-i Rahmana uçtuğundan beri ne zaman başı dara düşse benim kapımı tıklatırdı. Üç gün önce de öyle oldu.
-Hu…Huuuuu….Huuuuuu…Kimse yok mu yahuuuuu?
Başka hiç bir Allah’ın kulu beni böyle güvercin misali çağırmadığı için gelenin Nurhayat Hanım olduğunu biliyorum tabii ki.
-Buyur Nurhayat Hanım…
Nurhayat Hanım kapı arkasına koymuş olduğum çalı süpürgesine hitaben başladı konuşmaya:
-Sami Hocam sizden bir ricada bulunabilir miyim?
-Ben buradayım Nurhayat Hanım.
-Hay Allah ya…Ben de bu adam niçin böyle dağıtmış kendini, saç-baş darmadağın diyordum.
-Nurhayat Hanım sizi dinliyorum.
-Ay vallahi ikiz kardeşiniz sanki…Bu kadar benzerlik olur yani.
-Nurhayat Hanııımmm…
-Ay ne bağırıyorsun be. Kırk yılda bir komşu bildik kapına geldik.
-Kırk yılda bir mi? Daha yarım saat önce ‘’ Sami Hocam kan şekerim düştü. Bana bir tane şeker verir misin?’’ Deyip sonra da şekerlikteki tüm şekerleri mideye indiren sen değil miydin?
-Hadi oradan palavracı…Şekerliğinde zaten bir tane şeker kalmıştı…Kim bilir kimlere yedirdin ötekileri.
-Neyse….Buyur..Bir isteğin mi vardı?
-Evet…Bana biraz kahve verebilir misin? Sabah kahvemi içmedim de henüz.
-Nurhayat Hanım elindeki kahve fincanı ve içindeki de kahve değil mi?
-Aaaaa sahi…Yahu ben niçin geldiydim buraya?
-Ne bileyim yahu. Haydi ne diyeceksen hatırla...İşe gideceğim ben.
-Hah...İş deyince hatırladım…Diş.
-Ne olmuş dişe?
-Bana refakat eder misin dişçiye kadar?
-Tamam Nurhayat Hanım…Sen gidip pijamalarını değiştir, üzerine sokak kıyafetlerini giy sonra beraber çıkalım.
-Aaaaaa...Ayol ben sokak kıyafetlerimi giymemiş miyim? Hay Allah…Yaşlılık işte…Gözü kör olsun …
Efendim Nurhayat Hanımla birlikte yolda yürümenin sakıncalarını çok iyi bildiğim için bir taksiye bindik…İyi de sanki taksiye binmekle kurtulabiliyor muyduk tehlikelerden?
-Evladım şofor bey…Bu fayton Göztepe’ye gider mi?
-Gider anne gider...Atla sen.
-Aaaaa.Delinin zoruna da bak sen…Nereden annen oluyorum senin?
-Özür dilerim teyze...Haydi atlayın da gidelim.
-Teyze senin babandır anladın mı?
-Yahu çattık belaya…Tamam bacım atla da gidelim.
Bu faslı uzatmayacağım…’’ Ayy yavaş…Aayyy aaayyy ayyyy çarpacaz…Önüne bakkkkk’’ çığlıklarına dayanamadı şoför sonunda ve arabanın anahtarlarını bana verdi.
-Vaz geçtim anasını satayım…Vaz geçtim…Bir daha taksi şoförlüğü yaparsam iki gözüm önüme aksın…Al abi…Anahtar da senin araba da…
‘’ Ya..Aslanım benim ehliyet yok..Hem araba kullanmasını bilmem.’’ Dememe fırsat kalmadı zavallı şoför karşı kaldırıma doğru koşmaya başladı ama E-5 Karayolunda bu çok tehlikeli bir hareketti…Öte yönden gelmekte olan bir tankerin altında feci şekilde ayrıldı aramızdan zavallı.
Belediye otobüsüne bindik tabii ki. Efendim orada neler yaşandığını da anlatmayacağım. Çok kısa ve öz olarak şu kadarını söyleyeyim ki Nurhayat Hanım’ın Belediye otobüsünde başlayan eylemi en sonunda Belediye Başkanımız Kader Toptaş’ın ‘’ Yok anasını satayım...İstifa ediyorum…Bir daha bu şehre Belediye Başkanı olursam Taksim Meydanında diksinler beni.’’ Diyerek cinnet geçirmesine sebep oldu.
Uzatmayalım efendim sonunda dişçiye vasıl olduk. Bizim varmamızla birlikte randevu almış bekleyen ne kadar hasta varsa kimi merdivenlerden, kimi camlardan atlayarak mekanı terk ettiler.
Nurhayat Hanım’ın ikna edilerek dişçi koltuğuna oturtulması sırasında yatsı ezanı okunmaya başlamıştı. İşin en zor kısmı olan damağa morfin yapma olayından sonra bizimki adeta oldu bir pelte…Resmen yayıldı koltuğa…İşte o andan itibaren hikayenin asıl ana konusu başladı.
Diş doktoru için en kolay şey Nurhayat Hanımın ağzını açtırmaktı…Bunun için hiç zorlanmadı. Çünkü ağzı hiç kapanmamıştı ki. Neyse…Nurhayat Hanım dişçi koltuğunda pelte misali uzanırken birden titremeye başladı.
-Len Abdürrezzak…Elleşme lennn…
Aslında cep telefonuydu onu titreten..Kulakları pek duymadığı için titreşime almıştı…Lakin bir türlü alışamamıştı cep telefonu titreşimine..Yine Rahmetli Kocası Abdürrezzak Efendi kendisine yılışıyor sanmıştı. Telefon bir daha çaldı…
-Abdürrezzak elleşme dedim. Başım ağrıyor.
Tüm kadınların ortak yalanıdır ‘’ Başım ağrıyor.’’ Ama Nurhayat Hanım’ın gerçekten de başı ağrıyordu. Dişinin ağrısı başına vurmuştu.
-Nurhayat Hanım telefonunuz çalıyor.
-Kim telefonumu çalıyor? Hırsızlar, namussuzlar…Benim gibi yaşlı ve yorgun bir kadının telefonunu çalıyorlar ha?
-Öyle değil…Telefonunuz…Sizi arıyor biri sanırım.
-Hımmm…Sen bak bakalım Sami…Kimmiş.
Baktım…Mesaj gelmişti.
-Mesaj Gelmiş Nurhayat Hanım…Hatırlatma servisi denen bir yerden mesajın var.
-Ne diyor mesajda?
-Dur okuyayım…Eveeeetttt…’’ Çişini, kakanı yaptın mı? Yapmadıysan hemen kalk yap’’ Yazıyor.
-Aaaaa..Doğru valla…Ben hemen tuvalete gidiyorum…Bak unutmuştum…İyi oldu hatırlatmaları.
Yahu resmen kalktı koltuktan…Doğruca tuvalete yöneldi. Tam o tuvalete girerken de tuvaletten aynı yaşlarda bir hanım homurdana homurdana çıkıyordu.
-Gebertecem bu doktoru…Ayol o kadar söyledim bu protezler çok bol diye…Al işte düştüler yine …Bu sefer tam da kuburun içine düştüler…Ölsem bir daha ağzıma takamam tuvalet çukurundan çıkan o şeyleri.
Nurhayat Hanım kadına alay dolu bir bakış fırlatıp ‘’ Salak şey’’ Dedikten sonra tuvalete girdi. Ben de erkek hasta filan gelip de rahatsız etmesin..Rahatsız edip de dünyası başına yıkılmasın diye kapıda bekliyordum.
Nurhayat Hanım unuttuğu her ne varsa dökmeye çalışırken birden yine telefonu çaldı. Telefonunun çalmasıyla birlikte de bir kaç saniye sonra feryat figan bağırmaya başladı.
-Samiiii... Yetiş.
Yahu içeride bir bayan varken nasıl girersin tuvalete? Kapıyı tıklattım.
-Ne oldu Nurhayat Hanım…Müsaitseniz gireyim.
-Ayol girrr.Giirrr…Felaket.
İçeri girdim…Hayatımda ilk kez Nurhayat Hanım’ı dehşet içinde görüyordum…Eliyle bana tuvalet deliğini gösterdiğinde gerçekten de dehşet bir manzara ile karşı karşıyaydım.
-Sami al onu oradan...Bütün dostların, arkadaşların telefonları orada kayıtlı.
Nurhayat Hanım için -istesin- canımı bile verirdim ama bunu… Bunu yapmam imkansızdı. Cünkü ‘’ Al onu oradan.’’ Dediği cep telefonu biraz önce çıkan bayanın pişmiş kelle gibi bize sırıtan protezleri arasındaydı.
Hayatında hiçbir protez diş görmemiş(!) otuz iki dişi birden ağzında biri olarak (!)yine de o cep telefonunu sırıtkan protezlerin arasından almaya çalıştım ama ne mümkün...Sanki yaşlı bir kadının protezleri arasında değil de bir pitbull köpeğinin dişleri arasında telefon.
Sonuç:1- O gün Nurhayat Hanım’ın ağzındaki birkaç diş söküldü ve protezli dünyaya doğru ilk adımını atmış oldu 2- Aynı gün Nurhayat Hanım’a yeni bir cep telefonu aldık ve sıkı sıkı beline bağladık.
Anafikir: Siz siz olun ne olursa olsun tuvalette cep telefonu kullanmayın.
YORUMLAR
Tuvalete giderken mümkünse düşecek hiç bir şey olmamalı üstümüzde.Cep telefonuylada girmedim şükür ama çok da değerli olmayan bir kaç küpe eşi nasıl olduysa düştü tabi zahmet edip almadım onları ama bir keresinde altın künyeyi düşürünce poşet geçirip almak zorunda kaldım tabiki.Sonuç olarak dersimizi aldık.Nurhayat abla gibi evlere şenlik bir hanımın adımını attığı yere bir hoşluk bir paranormallik getirdiğini düşünürsek o cep telefonuda ancak o takma dişlerin arasına düşebilirmiş diye düşündük:))) Yine gülümsetti hikayeniz teşekkürler.
Sevgili Hocam,
Güzel bir malzeme ustanın elinde sanat eseri oluyor..
Hoş ve esprili bir yazıydı
Saygı ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Ustalık ne ölçüde bilemem ama karınca kararınca bulduğum malzemeyi değerlendirmeye çalışıyorum işte böyle.
Selam ve sevgilerimle.
DİŞÇİDE
( Şiirin Hikayesini Görmek İçin Tıklayın )
Gönüllü gidip oturdum o koltuğa .
Koltuk meraklısı da değilim ama .
Acılar çektirdim vücuduma .
Anlamış değilim hala .
Saç sakal gibi ,
Yaslandım arkama .
Açtım ağzımı ,
Gökten düşmedi üç elma .
Morfini yiyince ,
Düştü resmen çenem .
Çenesi düşük neymiş ,
Öğrendim..
Tükürünce kan ,
İnce hastalık mı dedim .
Az kaldı demelerine ,
Alışamadım gittim .
Tüneller kazıldı resmen:
O ses yok mu ,
Beni deli eden.
Bir daha gitmem .
İnşaat yapıldı .
Kazıldı ,dolduruldu .
Kışın rahat geçer mi,
Bilemem ..
Bir daha laf atmam kızlara .
Yan gözle bile bakmam .
Kızın babası dişçimiydi acaba ,
Ne olur sökmeyin dişimi...
Tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Bu şiirini okumuştum.
Dişçi koltuğu gerçekten de çok zordur..Ben çok oturdum o koltuğa..Hele de dişlerde kesim yapılıyorsa aman Allah'ım felaket bir şey...Allah diş doktorlarına sabır versin..Gerçekten de iğrenç bir olay yüzlerce insanın dişi ile uğraşmak.
Allah o koltuğa bir daha oturtmasın...( Sanırım oturmam..Artık diş diye bir şey yok ağızda çünkü )
Selam ve sevgilerimle.
hocam bir dişçiye gitmek bu kadarmı çileli olur hani işe gidecektiniz nurhayat telefonu düşürüyor siz niye çıkartıyorsunuz haala alamadım iyide ondan önceki dişlerini oraya nasıl düşürmüş hadi o düşürdü diyelim nurhayat telefonu niye düşürmüş bir şey anladımsa ne olayım ne olacağımıda siz söyleyin bakalım yine çok güzeldi ha unutuyordum tuvalette telefon niye kullanılmasın telefon tuvalette çalarsa zırrr zırr diye nolacak birazcık bilgilendirirseniz saygılarımla selamlar
sami biberoğulları
İşin içinde Nurhayat Hanım varsa o gün artık işe-mişe gidilmez.
Tuvalette telefon çalarsa? Kesinlikle açmayın...Ne olursa olsun...
Selam ve sevgilerimle.
Ben en çok onca hengamenin arasından çıkabilmenize, çıkıp da bunları söyleyebilmenize sevindim. Mizahı dozunda, anlatısı hoş, rayihası yerindeydi yazının. Şimdi günün sıkıntılı ve boğucu yansımalarından korunmak için iyi bir fırsat olacak yazdıklarınız, yazacaklarınız. Tebrikle.
sami biberoğulları
Bir arkadaşım başından geçen bir olayı anlatıyor..Ben de o olayı alıp abarttıkça abartaraktan bir yazı haline getiriyorum..Ortaya '' Zurnada peşrev olmaz, ne çıkarsa bahtına'' türünde işte böyle bir şeyler çıkıyor.
Beğeniniz için teşekkürler.
Selam ve sevgilerimle.
Nurhayat hanım bulmuş komşuyu. Yoksa yalnız gidebileceğini tahmin etmiyorum.
Sizin Nurhayat hanım bana diş çektirmek onun için ölüm demek olan annemi hatırlattı.
Bu yüzden bütün dişler kendiliğinden döküldü diyeyim:) Yaptırmaya da korktuğundan dişsiz kaldı.
Peltek peltek konuşuyor. Konuşması nerdeyse anlaşılmayacak..
Nurhayat hanımı bulmuşsunuz, güzel bir malzeme çıkmış size. Hoş herşeyden malzeme çıkarmak
hüneriniz var. Beni bile ne hale getirdiniz. Okuyan pir pir nine sanacak.
yine gülümsettiniz,
tebrikler,
selâm ve sevgilerimle..
sami biberoğulları
Rabbim Bakanlarımızı, komşularımızı başımızdan eksik etmesin..Onlar olmasa ben nereden konu bulacağım yazmak için.
Selam ve sevgilerimle
'' Yok artık '' dedim :))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))
Neyseki ben cep telefonu kullanmıyorum tuvalette...Sonra bi de herkesten tek tek numarasını istemek var :))) Ahh Nurhayat Hanım ahhhhh, iyi ki Sami Bey gibi komşun var,,yoksa halin nice olurdu :)))
İyi ki gündüz astın bu yazıyı, rahat rahat koyverdim kahkahaları :)))) Kimbilir daha neler çekeceksin bu Nurhayat Hanımdan, Allah yardımcın olsun...
Selam ve sevgilerimle
sami biberoğulları
Bu Nurhayat hanım bana bir de otogar macerası anlattıydı...Yakında onu da yayınlayacağım sanırım...Site sakinlerinin bu Nurhayat Hanımı çok sevdiklerini gördüm de...
Selam ve sevgilerimle.