SARHOŞ: 2
Hülya uyuyamıyordu. Kalkıp onun evlerinin ışıklarının sönüp sönmediğine baktı. Yatağında
doğrulduğunda ışık sönmemişti. Çok sarhoştu. Nasıl da yürüdü üstüne doğru. Çok korktu
İyiki annesigil onu tanımadı. Arkadaşları engellemeseydi n’apardı sonra. Sonra boşverdi bu
düşüncesinde ısrar etmeye. Anlarsa anlasınlar. Zaten azcık sezdiklerini hissediyordu.Onun
kendisini sevdiğini tekrar tekrar yineledi kendine. İçi sımsıcak oldu. Bu gece canı uyumak
istemiyordu. Sabaha kadar onu düşünecekti.Onun bakışlarını, gülümsemesini ve karşısında
acemi aşıklar gibi tutulup kalmasını.Ah bir konuşsa, sevdiğini söylese bana.Onun seviyorum
seni diyen sesini duydu sanki. Öyle büyük bir duyumsamaydı bu; onu yanında hissetti.
Sarhoşu kollarından tutarak yerlere serilmesini engelleme çabasındaki arkadaşları artık
iyice yorulmuşlardı. Arkadaşlarının evinin önüne geldiklerinde. Oraya getirinceye kadar deyim yerindeyse canları çıkmıştı. Arkadaşları kollarından kurtulup geriye doğru yerlere
seriliyordu. Tekrar yerden kaldırıp adeta sürüklüyorlardı. Arkadaşlarının evleri merkeze
hayli uzak yerdeydi. Eve gelince derin bir soluk alacağız derken kusmaya başladı. Sesleri
duyan annesi koşarak kapıyı açtı.Oğlunu bu halde görünce önce sakin olmaya çalıştı.Sonra
haklı söylenmeleri başladı. Boşuna söylendiğini anlayarak sustu. Oğlunun arkadaşlarına
yardımcı oldu. Önce içeriye hızla girerek elinde sürahiyle döndü. Elini yüzünü yıkamaya
çalışırken" Neden bu kadar içmesine izin verdiniz?" diye sordu.
Kemal:
"Benim ne olduğundan haberim yok Halime teyze, lokantada içmiş çıkıyorlardı."
Lokantadan çıkaran arkadaşı:
"Ben lokantaya girdiğimde zaten kafayı bulmuştu. Daha içmek istiyordu. Ben Hasan’ı zorla
çıkardım ordan. Güç belâ getirdik.Yolda bir gurup kadının üstüne doğru yürüdü. Üstüne
yürüdüğü kızın adını söyleyecekken vazgeçti. Kadın:
"Allah razı olsun sizden. İyi arkadaşmışsınız. Hasan’ı İçeriye sokalım, size kahve yapayım."
" Sağol teyze. Bir rahatsızlık vermeyelim. Gidelim biz."
Yine zorlanarak Hasan’ı odasına taşıdılar. Annesi ağlayacak gibiydi. Üzüntüyle bakıyordu
gözünden sakındığı oğluna.
Sabah kuş sesleriyle uyandı Hasan. Ne olduğunu anımsamaya çalıştı hayal meyal. Hülya’nın
önünden kaçtığı geldi gözlerinin önüne. Bana bunu yapmamalısın Hülya dedi sarhoş olduğunu atlayarak. Her zaman kaçıyorsun. Canım benim. Seni ne kadar sevdiğimi bilmez
gibi. O güzel gözlerindeki sevgiyi görmüyor muyum sanki. Lâvaboya gitti geldi. Gözlerine
dünkü gazetedeki fotoğraf ilişti. Bir anneyle çocuğunun resmi. Hülya’nıın mutfağına astığı
resim. Hemen bir yapıştırıcı bant buldu. Odasının duvarına yapıştırdı. Sevgi aynı şeyleri
paylaşmaktır dedi. Güneş yükseliyordu bahar dalları üstünden. Kuş sesleri azaldı. Sevgiyle
sevdiği kızın ismini fısıldadı Hasan, Hülya, ah hülya!..
Annesi salondan seslendi:
"Kahvaltı hazır yavrum!"
17. 4. 2013 / Nazik Gülünay
YORUMLAR
devamı olmalı
hülya oyuna girmek için can atıyor ama
yazarın kalemi
kıyamıyor mu ne
tebriklerimle
glenay
gecikmiş teşekkürüm gönderiyorum.
Gerçi sitede görünmüyorsunuz.
selâm ve saygılarımla..
devamını yazmak konusunda kararsızım gibi bir cümle okudum yorum cevaplarında
neden ki?
glenay
İlk bölümü de bir anlık hissedişle yazmıştım.
teşekkürler,
sevgiyle.
Filiz Şahin.
Ey Aşk! Ne hallere düşürürsün!
Kimini kor ateşlerde yakar
Kimini çöllerde süründürürsün
Âşığın hali nedir diye
Bir gün olsun sormazsın...
Yunus’un dediği gibi
Sayru musun sağlar mısın?
Sevgilinin, aşkının yolunda
Yaşın yaşın ağlar mısın?
glenay
aşk nelere kadirdir,
çok teşekkürler,
selâmlar..
birinci bölüm ve şu haliyle sadece güzel fakat boş bir yazı.İnşallah devamı gelirde yazının teması okuyucuyu etkisi altına alır.Devamını beklemek hakkımız sanırım.kolay gelsin.
glenay
Sevgi boş değil ama.. Bazı şeyler de gerekli. Düşüneceğim.
Çok teşekkürler,
selâmlar..
Vakti zamanında "Sekr" diye bir şeyler karalamışım yoruma ekleyim. Saygı ve selam ile.
Sekr
“Bir güzelin sevdası serimde tüter/
Bu ayrılık bana ölümden beter.” Pir Sultan Abdal
“En-el Hak” diyen Hallac’ın o anki hali ne kadar biliniyor? Fatih’in muhteşem toplarının Bizans’ın kavi surlarını parçalaması karşısında “Dokunmayın gâvurcuklarıma” diyen Cibali Baba hangi ruh hali içindeydi?
Ser/hoş; can/hoş; baş/hoş…
Sekran olmak için illa şarap mı içmeli?
Esas olmayan, asil olmuyor.
Taklit aslı tam vermiyor. Yani her şey kendi hakikati ve anlamı ile değer kazanıyor.
Duygular, hevesler, hisler, sevgi ve aşk; hepsi asıl ise asildir.
Benzemek suç olmasa da; mümkün mü, asıla tam benzemek.
Asılın kıymetini bilene, benzeri yeter mi?
Her şeyin sunileştiği günümüzde “sekr” hali de yapmacıklaştı.
Gönülleri hoş eden halleri keşf edemeyen insanlık suni yollardan sekr arayışına düştü… Hormonlu yiyeceklerin zararlı yan tesirleri olduğu gibi sekr içeceklerinin de elim tesirinden perişan beşeriyet…
Dağlara vurdum kendimi gönlüm bir hoş.
Aşkın ile sekran oldum sevdiğim,
Gayrı dönemem bu sevdadan.
Ahmet Bektaş
glenay
selâm ve saygılar..
uğruna içilecek birim olmadı
belki o yüzden beceremedim bilmedim
şükür
imkanımda olmadı haybeye
olsada
olsaydı da içmezdim
sanırım
bana hep acı geldi
ne zevk aldıklarını anlayamadım
canım sağ olsun
tebrikler
glenay
hiç içmezlerdi. İçki bir sığınma ve zayıflık göstergesi bence.
Ben içen değil, benim için içilen oldum. Ve hiç hoşuma gitmedi..
Çok teşekkürler güzel yorumunuza,
selâm ve saygılar..
İbrahim Çelikli.
elbet ki zayıflık..
içenler içenleri sonrasında da ol sa görmüyorlar mı
ömrün bir kısmının da olsa mahkumiyet olduğu aşikar
sorsan
özgürlüğün tadını çıkarıyor olmalılar
şükür
Devamı vardır sanırım. Yalnız madem öyküye böyle bir haslet var içinizde, madem aramızdakilerin çoğu uzak öykü yazmaktan, daha çok şiir tarzı kabul görüyor madem, o halde azıcık daha özenle taşınmalı öyküler üst basamaklara. Çelmeleyecek boyutta olmasa da, bazan yazıyı boğup küstüren imla hataları var düzeltilmesi gereken. Sadece bu kadarı, kafi. İçerik merak uyandırıcı. Tebrikle.
glenay
İlginize tekrar teşekkürler,
selâmlar..