EMPATİ - 1
Hani "empati" yapmıştık ya, işte ondan "ben de çok yaparım" dedi ulusal zeka konseyi başkanımız. Millî demiyorum ki modası geçmiş kelimeleri tıkıştırma sayfaya demesinler
Ulusal diyorum ki hemen "empati" yapmak için bir fırsatı olsun yazıyı okuma gafletinde bulunanın.
Empati kurmak "duygudaşlık sağlamakmış" meğer.
Ben de illa servis eve gelecek ki "empati kurulabilsin" zannederdim. Öyle yeni alınan beyaz eşyaları kutudan çıkarıp çalışır vaziyette sahibine teslim etmek gibi bir derdi yok “empaticiğin” şükürler olsun.
Hemen her yerde yapabiliyorsunuz, yatak, ayakta, yürürken, çalışırken, hatta “empati” yaparken içinde bir “empati” bile yapılabiliyormuş, yemin ederim haberim yoktu.
Haberimiz olmadan bazı haller içerisinde olabiliyoruz. Empati konusunda da öyle oluyor bence. Empati yaptığımız halde, empati yaptığımızı bilemiyoruz. Aslında yapıyoruz fakat kavram olarak ne yaptığımızı, yaptığımıza son trend, moda kavram olarak taktir buyrulan kelimeyi bilmediğimizden biri “Ne empati yapmışsın helal sana!” dese, “Bana iftira atanın ta…” der savunmaya geçeriz herhalde, doğal olarak.
Fakat ben her halükarda empati yapan dostlarla çevrili olduğum için şanslıyım. Her yanımda “empati baloncukları” uçuşup duruyor emin olun. Oturduğu rahat koltuğunda olmadık “empati” yapma zahmetinde bulunan değerli insanımızın, riyakâr davranışlarını süslediği sahte üzüntü ve kertenkele gözyaşlarına kanmadığımı göstermek için “olmadı, baştan başla” demek zorunda hissediyorum kendimi.
Memlekette ne zeki insanlar var, ne akil,ne düşünceli,duyarlı,hisli insanlar var bir bilseniz. Bir gün vaktiniz olur ise uğrayın bizzat müşerref olma onuruna nail olun. O zaman benim gibi kendinizi “gereksiz-geçersiz” hissedecek, o mübareklerin safına katılmak için elinizden geleni yapacaksınız eminim.
Bu değerli “empatörler” her vakit, her ortamda “empati” yapabildiklerinden benim ön şart olarak arz ettiğim maddeleri birer mizah unsuru kabul ederek gülüp geçiyorlar.
Israrlıyım, söylediklerimin doğruluğu konusunda inatçıyım.
Her durumda, her varlıkla, her zaman “empati “yapılmaz, yapılamaz.
Mesela bir erkek karşı cinsten (bayan) ile “empati” kurabilir mi?
Şiddetle karşı olduğum halde değerli “akil” şahsiyetler benim düşüncemi derhal reddedip oy birliğiyle “kurabilir” hükmü verdiler. Afallamış bir halde başımı öne eğip verilen hükmü kabullenmediğim halde suskun kalışımın yegâne sebebi hakkımda “uyumsuzdur” denilmemesini sağlamaktı.
Fakat dayanamadım ve “ Pekala bir erkek nasıl olur da her koşulda bir bayanla empati kurabilir anlatın. Her koşulda demeniz zaten beni hayrete düşürmüştü, her koşul deyip dolandım koridorda, Sonra her koşulun her durumundan bir bayanın müşkül veya doğal hallerine kadar düşününce gülmekten kendimi alamadım. Söyleyin bana bir erkek seks yapan bir bayanla nasıl empati kurabilir?
Ne geçer içinden? Nasıl hisseder kendini o anlarda? Nasıl bir hissiyat içerisinde olur?
Önce kullandığım kelimelerden dolayı beni kınamak istedilerse de ben konunun bir tartışma olduğunu ve kullandığım kavramların hemen her gün gazetelerde, televizyonlarda alenen ifade edildiğini, ayıplanamayacağını söyleyince toparlanıp cevap vermeye çalıştılar ise de, susmak zorunda kaldılar.
Haklıyım. Öyle her şey ve durum ile “empati” yapılmaz.
O zaman biz eşyalarla da “empati” kurabiliriz.
Mesela “tırnak makası” ile düşünün, koyun onun yerine kendinizi birkaç dakikalığına, onun çalıma koşullarını, ortamlarında hissedin kendinizi.
“Dün akşam çocukların tırnaklarını temizledim, onlar neyse bir ısırmada koparıyorum da şu babaları var ya yemin olsun pis adam. Ellerini yıkamaz, tırnaklarının arasındaki pislik sertleşmiş, ısırıyorum kopmuyor. Bir de mantar var ayak parmaklarının tırnaklarında, kara, sert yiyemezsin, kopartarak aldım. Bir de törpü yapmak var ki en zor iş yemin olsun. Git gel yüz defa olmadı al baştan” oldu mu sana “empati” ,hadi buyur.
Hadi bir de “ütü “ ile “empati “kuralım. Sıcak değil mi?
Ya da kendinizi “taharet musluğu” yerine koyun. Nasılmış?
Düşünün, korkmayın, iğrenç düşünceden “günah” yok, iyi düşünceden sevap var. Tamam, içinizden düşünün.
“Vallahi kardeş sabah akşam yıkıyorum, tazyikli su ile fakat olmuyor, olmuyor. Bir de gençler hadi neyse, yaşlı şişman bir hanım var atandığım bu konutta valla yüzümü gözümü kapatıyor ne yaptığımı göremiyorum”
Her işin kendine göre zorlukları varmış değil mi?
Ya da bir kaşık yerine koyun kendinizi “Muhterem benim derdim herkesten fazla gidip tabaktan alıyorum, ağzına koyuyorum, karıştırıyorum, yalanıyorum, ondan sonra gidip özel banyomda gusül abdesti almak zorunda kalıyorum şerefsizim” demez miydiniz?
Hadi daha çağdaş olalım kendinizi “kondom” yerine koyun beş dakikalığına hatırım için. Ne derdiniz? Nasıl şikâyet ederdiniz bir düşünün?
Düşünün sadece ,”düşünüyorum; öyleyse darım” deyip beş dakika düşünün.
“Nankör bunlar, nankör. Kullanıp atıyorlar. Önce el bebek gül bebek biz de yiyoruz dümenleri, çalışıyoruz eşek gibi git gel, git gel, sonra at gitsin. Ben sizin içinizi bilirim ulan! Hayır, bir gün şapkamı delip öyle işe başlayacağım görecekler ebelerinin… Bir de aramızda kalsın gençlerin eline düşmeyeceksin abi, yaşlılar daha iyi “
Ya da bir çamaşır olsaydınız, mesela bir sutyen.
“Abla sıkı tutuyorum merak etme, fakat yükümüz çok, her gün hamal gibi yük altındayız, anlatamam yani, bir de dik durmak için ipe asılıyorum. Bazı arkadaşlar daha hafif işlerde çalışıyor fakat ben en büyük numara olduğum için “ağır işçi” sayılıyorum, emekli ikramiyesi fazla tabi de emekliliği görebilirsek. Bir arkadaşın akrabası var bizim sektörde yeminle söylüyor “Ağabey benimki kopça kadar sabahtan akşama yan gelip yatıyoruz vallahi”
Al sana “empati” !
Hadi bir de zahmet olmazsa “kulak çöpü” ile empati kuralım. “ Ta içerden dışarıya iyice alıyorum, sarı kirler yapışmış oluyor, onları güzelce kazıtıp yalıyorum”
O kadar eşyadan bahsedip “kürdan” ı göz ardı edebilir miyim?
“Benim en zoruma giden çürüklerin arasından çiğnenmiş zeytinleri, peynir parçalarını çıkartıp, bir de kanatıyorum, yine de kırıyorlar beni, çok kırılıyorum”
Son yıllarda evlerde pek görülmeyen “dikiş makinesi” olduğunuzu düşünün. Diş fırçası mı olursunuz yoksa?
Fırın olsaydınız “İçimde bir sıkıntı var, ateş bastı beni” der miydiniz?
“Kırk yıl hatırım var ama ben bir şey istemem “ diyen fincan gibi kahve olmadan boş hayallere dalar mıydınız?
Hiç içinizden eski bir aynanın karşısına geçip “Kim bilir neler gördün şimdiye kadar?” dediğiniz oldu mu?
Hakikatten neler görmüştür kim bilir?
Makas olmak çok mu kolay zannediyorsunuz?
“Abi hadi kumaşa kâğıda eyvallah, adam dün müydü yalan olmasın aldı beni şerefsizim burnuna soktu, işimiz yapıcaz, o kılları aldım ağzımla, sonra kurulanmak zorunda kaldım”
Ya tava tencere?
“Önüne gelen beni alıp veriyor dibime ateşi, küçük gördüklerinden, ben de büyüyüp kocaman bir tencere olunca belirli gün ve haftalarda çalışıp diğer günler yatacam, ne demiş atamız bakır kazan ‘işi bileceksin, işe gitmeyeceksin’ boşuna dememiş, ben küçüğüm diye eziliyorum ya “
Tost makinesi olsaydık “ Bu insanlar farkında değiller bizim popomuzla iş yaptığımızı, diyorum nimettir koymayın bu araya ekmeği laf dinlemiyorlar. Bir de yağlıyorlar ya, gülmekten ateşim yükseliyor “ diye şikâyet eder miydik?
Velhasıl her şeyle “empati” kurmak, boşuna zahmet etmektir.
Benden söylemesi…
YORUMLAR
Aga..
Bu empati- sempati olayına fazla takmayacaksın..Yoksa bak ne olur:
Bizim Temel arkadaşı Dursun ile konuşuyor.
-Ula Tursun piliy misun bu cun baa bir adam '' Sen ne kadar sempatiksin'' dedi.
-Ula sempatik ne tememekmiş?
-Haçan pilmeyrum.
-Eeee. Sen n'aaptin?
-N'aapacam ula..Her ihtimale karşi furdim oni...
Empati- sempati derken sakata gelme..Benden demesi.
Selam ve sevgilerimle.
Şimdi sizinle empati kurasım geldi: Bu yazının ayrıntılarını düşünürken, örneğin bir kürdanla empati kurmanın aklınıza nerden gelmiş olabileceğini düşünüyorum, ya da fırınla ve "ateş bastı beni" gibi bir cümleyi bu meyanda kullanmak için nasıl bir düşünce tarzınız olduğunu...
Ne kadar zengin bir düşünce dağarcığınız var hayret doğrusu :)
Çok yaşayın e mi?
erolabi
Delilik....
Deliiiii...
Depeli deli.....
Siz de çok yaşayın..yeterince yani...
Teşekkürlerimi sundum....