- 833 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
MİSAFİR OL GEL BANA, REHBERLİK YAPAYIM SANA -2-
SİMİTÇİ ,KAHVECİ, GAZOZCU...ŞİNANAY YAVRUM ŞİNA ŞİNANAY…
Rehberlik ve Psikolojik Danışma hizmetleri tabi ki sadece sınıf öğretmenliği ile sınırlı değildir. Bir de Eğitsel Kollar vardır…Daha doğrusu vardı… Hepsi isim değiştirdi…Şimdi o eğitsel kollara artık ‘’ Sosyal Kulüp ‘’ deniyor. ‘’Eğitsel kollar neden sosyal kulüpler oldu?’’ Diye soracak olursanız, vallahi de bilmiyorum, billahi de bilmiyorum. Eğitsel kolun suyu mu çıkmıştı ya da sosyal kulüp olunca daha önceki etkinliklerden çok daha farklı ve eğitici etkinlikler mi yapıldı ? Hayır… Kültür ve Edebiyat Kolu olarak neler yapılıyor idiyse Kültür ve Edebiyat Kulübü olarak da aynı şeyler yapılıyor. Peki isim neden değişti? Anlatayım efendim. Ancak tarihimizden bir enstantaneyi de araya sıkıştırayım ki konu daha iyi anlaşılsın.
Bizim Fakülte yıllarında Profesörlerimizden Rahmetli Münir Aktepe anlatmıştı …Yanlış hatırlamıyorsam Küçük Kaynarca Antlaşması imzalanacak…Rus heyeti ile bizim Osmanlı Heyeti oturmuşlar masa başına…Ruslar ha bire yeni bir takım isteklerde bulunurken bizim sadrazam hazretlerinin içi geçmiş. Adam dayamış elini çenesine resmen şekerleme yapıyor…Ruslar , Türk Tarihinin en feci antlaşmasını yazdırırken resmen uyuyan sadrazam hazretleri bir ara gözlerini açmış…Etrafına bakmış…Herkes sus-pus oturuyor…Çünkü Ruslar alacakları her ne varsa yazdırmışlar…Sadrazam Paşa bakmış konuşan yok lakin kendisi de neticede eşek başı değil ya? Oraya kadar boşuna mı geldi yani? Bir iki kelime etmesi gerekiyor…Gerekiyor da ‘’ Ulan acaba neler konuşuldu ki biz kestirirken’’ diye düşünüyor…Neyse efendim anlıyor o da maddelerin görüşülüp karara bağlandığını ve ‘’ Ben de bir iki kelam edeyim ki heyette bulunan diğer görevliler daha sonra ‘’ Bizim Sadrazam hep uyudu.’’ Demesinler diye Başlıyor konuşmaya:
-Efendiler her konuyu konuştuk lakin çok önemli bir mevzu kaldı? Savaş tazminatı konusunu konuşalım..
Rus heyeti birbirine bakıyor hayretle: ‘’ Yahu sahi…Savaş tazminatı konusunu niye akledemedik biz…Hay ağzını öpeyim sadrazam efendi.’’ Diyorlar ve ekliyorlar antlaşmaya bir madde daha:
-Osmanlı Devleti Rusya’ya 100.000 altın savaş tazminatı ödeyecektir.
Evet…Osmanlı Devleti , tarihinde ilk kez 1774 yılındaki Küçük Kaynarca Antlaşması ile yabancı bir devlete savaş tazminatı ödemiş olur. Hem de bizim Sadrazam Hazretlerinin uyarması sayesinde.
Bu olayı niçin mi anlattım?
Bizim Milli Eğitimde de işler hep böyle yürür. Yanlış anlaşılmasın...Ben ilk göreve başladığım 1978 senesinden beri durum hep böyledir…Hangi iktidar, hangi hükümet gelirse gelsin Milli Eğitimde işler farklı yürümez. Birileri uykusunda , rüyalar aleminde bir şeyler görür, sabahında hemen ‘’ Milli Eğitimde Devrim!’’ Diye uygulamaya konulur.
Bir kere o Bakanlığın koltuğuna nedense hiç öğretmen kökenli birileri oturamaz. İktisatçısından askerine kadar herkes oturur da nedense öğretmen oturamaz o koltuğa. Sonra efendim Müsteşarlar vardır...Yani danışmanlar…Müsteşar yardımcıları…Fıttırırım ben. ‘’ Yahu Müsteşar= Danışman değil mi...Yani danışılacak kişi...Peki müsteşar, yani danışman kime ne danışıyor ki onun dahi bir sürü yardımcısı var?’’ Anlayabilene aşk olsun. Ayrıca o güne kadar mesleği pastacılık ya da müteahhitlik olan birine eğitim- öğretim adına ne danışabilirsiniz ki.
Konuyla bilmem ne kadar ilgisi var ama yazmazsam çatlayacağım: Yirmi milyon kilo metre kare toprağa sahip Osmanlı Devleti’nin Divan-ı Hümayununda yani Millet Meclisinde kaç kişi vardır biliyor musunuz? Ben tek tek saydım…Toplam on yedi kişi..Ki bunlardan Reis-ül Küttap ile Şeyhül İslam o divanın tabii üyesi değillerdir. ( En kalabalık oldukları Kanuni döneminden bahsediyorum ) adamlar on yedi kişiyle yirmi milyon kilometre kare torağı idare etmişler…Zamanımızda ise beş yüz elli kişiyle yaklaşık sekiz yüz bin kilometre kare toprağı idare edemiyoruz...Bir sürü müsteşar, onlar da yetmiyor bir sürü müsteşar yardımcısı var.
Bizim Milli Eğitim böyledir işte. Sezen Aksu’nun dediği gibi: ‘’ Simitçi, kahveci, gazozcu...Şinanay yavrum yavrum şina şinanay…’’ Neyse derin mevzular…
Bir de Eğitsel Kollara Öğretmen nasıl belirlenir onu izleyelim mi?
Tabii ki yine Öğretmenler Kurulundayız.
-Yaz Sami Hocam…Gündemin onuncu Maddesi…Eğitsel Kollara Öğretmen seçimi…Sami Hocaaaammm Huuuuu…Yahu uyuma be biraderim daha bir sürü madde var görüşülecek.
-Hıııı…Püskevit mi geldi?
-Hocam uyaaaannnn…Püskevite var daha…Şu kurulu bir bitirelim kaza bela olmadan...İnşallah püskevit de yiyeceğiz baklava da.
-Zıkkımın kökünü ye e mi Sami? Şeker Hastası insanın karşısına geçip o kadar tatlı yenir mi? Ayol gebermiyor da bu yaşta…Tövebe ya Rabbim tövbe…
-Kıskanma Nuray Hanım…Hem benim yediğim şekerler senin gıygıdılarından daha fazla zarar vermez insana…Kemanı alıyorsun ele gıy gıdı da gıy gıdı…İnsan resmen kanser olur be.
-Halt etmişsin sen...Ben Tatyos Efendi’den daha iyi çalarım kemanı.
-Tatyos Efendi udidir bir kere.
-Ben udu da Tatyos Efendi’den daha iyi çalarım.
-Gördük gördük…Tın tın da tın tın…Zavallı Tatyos Efendi mezarında ters dönüyor sen udu eline aldığında.
-Bana bak Sami...Kurul-murul dinlemem yolarım seni…
-Arkadaşlarrrr.. Arkadaşlarrrr..Lütfen…
-Ama Müdür Bey sataşma var.
-Bırakın sataşmayı-atışmayı da şu kollara öğretmen seçimini tamamlayalım. Eveeeetttt…Yeşilay Kolundan başlıyoruz. Kim almak ister?
-Ben...Vallahi de ben…
-Avni Hocam sen olmaz...Öğrencinin bile Here-Dut diye isim taktığı birine Yeşilay Kolu olur mu yahu?
-Sen bilirsin Valla…Öğrenci bana baka baka içkinin ne kadar zararlı bir şey olduğunu öğrenirdi ne güzel.
-Yeşilay Kolu Şuküfe Hanıma…Gelelim Sivil Savunmaya…Onu da Sami Bey’e veriyorum.
-Müdürüm Sami Bey’e olmaz.
-Neden olmazmış Sadık Bey?
-O kolda yangın söndürme olayı var...Sami Hoca kendi yangınını söndüremiyor ki el alemin yangınını söndürsün di mi ama?
-Eee sen kimi öneriyorsun?
-Tabii ki ben.
-Sen sanki çok söndürdün ateşini. Sivil Savunma Kolunu Meral Hanım’a veriyorum.
-Eyvah eyvah…Yandı bütün okul desene.
-Sami Hocam caz yapma lütfen...Sen yazmana bak…Sivil Savunma Kolu Meral Hanım’a…Müzik Kolu tabii ki Müzik Öğretmenimiz Nuray Hanım’a.
-Yandık anasını satayım.
-Sami Hocaaammmm...Lütfen. Ne alıp veremediğin var Nuray Hanımla anlamıyorum ki?
Efendim Eğitsel Kol çalışmalarında hiç kimsenin istemediği iki kol vardır: Bunlardan birincisi Kültür ve Edebiyat Koludur öteki de Temsil ve Müsamere…Kültür ve Edebiyat Kolu Allah’ın emriymiş gibi hep Edebiyat öğretmenlerine verilir. Temsil ve Müsamere Kolu da Genelde Edebiyat öğretmenlerine, Edebiyat öğretmeninin az olması halinde de bu işi yapabileceğine inanılan bir garibanın sırtına yüklenir ki işte bu kol bendenizin vaz geçilmez kolu olmuştur hep. Çünkü bu kollarda faaliyet çoktur...Öyle Kızılay kolunu alıp senede bir kere Kızılay pulu satmaya benzemez.
-Evet Arkadaşlar…Kültür ve Edebiyat Kolu …Ben Avni Bey ile Sadık Bey’i öneriyorum..Zaten Edebiyat Öğretmenleri olarak onlara yakışır.
-Ya hocam bıktık daaa...Her sen her sene…Ne okul gazetesi olayı bitiyor ne de önemli gün ve haftaların kutlanması.
-Eee..N’aapıyım yani? Kime vereyim?
-Yahu stajyer öğretmenlere kakala gitsin.
-Olmaz efendim..Mevzuata aykırı..Bu kol sizlerde. Eveeettt…Şimdi sıradaaa…
-Püskevit?
-Hayır Sami Hocam…Püskevit değil…Temsil ve Müsamere Kolu…
-Ohooooo..Ben onu yazdım bile kendime..Nasılsa allem edip gullem edip bana kakalayacaksın…Bari sen kendini yorma.
-Arkadaşşlarrr..İşte örnek öğretmen dediğin böyle olur…Gönüllü olarak kakalanır. Ay pardon talip olur örnek öğretmen…Teşekkürler Sami Bey...Bu fedakarlığının karşılığı olarak sana beş tane fazla püskevit vereceğim.
-Allah ne muradın varsa versin Müdürüm…Allah tuttuğunu altın etsin…Allah sana uzun boylu, çift kapılı, no frost bir buzdolabı nasip etsin…Allahhhh…
-Tamam hocam tamam...Medine dilencisine bağlama olayı. Spor Kolunu almak İsteyen?
İşte bu da herkesin talip olduğu bir koldur...Öğrenciler için de öyle. Sınıflara girip de kollara öğrenci seçmek istediğinizde özellikle erkek öğrenciler hep bu kolda olmak ister..Kızlar da…Söylemeye gerek yok tabii ki..Bu Kol Beden Eğitimi öğretmeninindir.
-Spor Kolunu Roberto Karlos’a veriyorum…Of yaaa...Öğrencilerden bana da geçti...Yani Oktay Bey’e.
Daha sonra Kızılay, Satranç, Gezi ve İnceleme, Fotoğrafçılık ve dahi eğer öğretmen sayınız fazla ise daha başka kollara da öğretmen seçimi yapılır.
Öğretmenler Kurulunda sınıf Öğretmeni ve Kol Rehber öğretmenleri belirlendikten sonra Eğitim öğretim yılının hemen başlarında sınıf rehber öğretmenleri ilk iş olarak sınıflarının mümessillerini yani sınıf başkanlarını seçerler.
Liselerde Sınıf Başkanlığı seçimlerinde belirli kriterler vardır ve bu kriterler her sınıfın özelliğine göre değişiklikler arz eder:
1- Sınıftaki herkesi dövebilecek güçte ve cesarette olmak.
2- Sınıftaki kızları başka sınıftaki erkeklerin tavlamasına engel olabilecek beceri ve performansı gösterebilmek.
3- Sınıfın, hatta okulun en havalı kız ya da erkek öğrencisi olmak. ( Bunun için tabii ki cepte akrep taşımamak, ara sıra arkadaşlara kantinden bir şeyler ikram etmek gerekiyor )
4- Kız ise çok güzel, erkek ise çok yakışıklı olmak.
5- Eh...Çalışkan olmak ( Dedik ya sınıfların özelliğine göre değişir. Mesela Fen sınıflarında en çalışkan öğrenciler sınıf başka olma şansını yakalarlarken Sosyal sınıflarında bu imkan pek yoktur )
6- Kesinlikle İspiyoncu olmamak.
7- Öğretmenlerin kopya yakalamalarına karşı alternatif çözümler üretebilmek.
8- Dersi kaynatma konusunda her zaman için değişik bir dalavarası olmak.
Orta Okullarda ise öğrenci milletinin henüz gözü fazla açılmadığı için genel olarak kendilerini tahtaya ‘’ Konuşanlar ‘’ olarak yazmayacağından emin oldukları arkadaşlarını sınıf başkanı olarak seçerler.
Sınıf Rehber öğretmeni daha sonra sınıfta bir oturma planı yapar. Bu oturma planları bizim zamanımızda fotoğraflı- çerçeveli filan olurdu..Şimdi hâla yapılıyor mu bilmem…Bilmem çünkü bizim okulda her öğrenci, her derste canı nereye isterse oraya oturur. Yok Yok yanlış anlaşılmasın bağdaş kurup yere oturamaz tabii ki..O kadar da değil yani.
Sonra Sınıf Öğretmeni Eğitsel Kollara öğrenci seçmeye başlar…Nasıl mı?…Yarına İnşallah…
BU GÜNKÜ RESMİMİZ İKİNCİ GÖREV YERİM OLAN BATMAN LİSESİ
Ahhh aaahhhh..O resimde gördüğünüz binanın en sağ ve en üst penceresinden ( Arka köşe tabii ki ) hemen aşağıda sigara içen öğrencilerin üzerine az mı bir kova su dökmüşümdür…Hey gidi günler heyyyy
YORUMLAR
hocam ben sizin mesleğinizden çok uzak olduğum için yazınızı dikkatle okuyorum hakkaten oluyormu böyle şeyler püskevitin fazlasını siz yiyebildinizmi bari gülmeyim dedim tuttumduda kendimi en sonunda o sigara için öğrencilerinize kovayla su dökmenize çok güldüm bilmem onlar sizin hakkınızda ne methiyeler düzmüşlerdir kimbilir kaleminize sağlık saygılarımla selamlar
sami biberoğulları
Allah'ıma şükürler olsun kafasına su döktüklerim de ellerini kızarttıklarım da tüm öğrencilerim her zaman için saygı ve sevgide kusur etmemişlerdir bana karşı. Çünkü biliyorlardı onları ne kadar sevdiğimi...İnan bana onları sevdiğinizi bilsinler sizin için gözlerini kırpmadan ölüme giderler...Her şeyin başı sevgidir.
Selam ve sevgilerimle.
Sevgili Hocam,
Ne güzel eski günleri anarak böylesine esprili yazı ile gönlümüzü hoş etmeniz.
Demek uyuyan sadrazam ülkeyi tazminata mahkum ettirmiş. Ya bütün heyet uyu say dı
ülkenin tamamı gider de kimsenin haberi olmazdı maazallah.
Ülkenin yarısı gitti ,herkes uykuda da.
Eliniize sağlık, selamlar.
sami biberoğulları
Küçük Kaynarca Antlaşmasında ülkenin tamamı da gidebilirdi ama sanırım 1711 de yapılan Prut Antlaşmasında bizim Rusya'nın yarısını alabilecek durumda olduğumuz halde sadece Azak kalesini almamıza karşılık onlar da bize bir jest yapmışlar:))))))))))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Bu yazıya püskevit nasıl geldi biliyor musunuz?: Yazıyı yazmadan önce bir öğrencim face bookta bir resim yaınlamış: İki bisküi arasında bir gül lokumu..Ben de öğrencime '' İşte pğüskevit budur'' diye yazmıştım. Sonrasında canım öyle çekti ki sormayın..Ama bizim mahalle biraz sosyete mahallesidir..Öyle mahalle bakkallarında olduğu gibi bizim marketlerde lokum filan bulamazsınız. Bulsanız da güllü, yumuşak lokum bulamazsınız..Anlayacağınız aklımda püskevitle oturdum yazıyı yazmaya..Öyle olunca da yazıda sık sık araya girdi.
Evet..Devlet Bahçeli'inin literatürümüze kazandırdığı bir kelime püskevit.
Selam ve sevgiler.
Hocam,stajyer öğretmene kakala gitsin demişsin de ücretli öğretmenleri unutmuşsun..
Bence gariban ücretlilere yüklesinler...değil mi...:)))))) yine çok güzel bir yazı okudum.
Not: artık tatlı merakınızdan vaz geçin..derim..?????????
Çünkü tatlı mutsuz insanların tükettiği gıdadır diye biliyorum..Bu kadar çok takipçisi ve seveni olan insan mutsuz değildir değil mi?
sami biberoğulları
Tatlıdan vaz geçmeye gelince: Kısaca bana '' Öl '' diyorsun yani:)))))))))))))))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
Nuray Hanım sana bir tabak püsküvitle gelse ve dese ki Sami Bey buyrun püsküvitler ben ud çalayım sizde dinleyin veya şarkı söyleyerek eşlik edin Tatyos Efendiden Ey Buti Nev Eda şarkısını söylemez misin bence gayet güzel söylersin; çünkü karşında arasında gül lokumlu püsküvitler var.
Çok güzeldi çokkk güldüm :)))) İyiki varsın
Tın tın öyle mi?
Sevgiler
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA tarafından 4/5/2013 4:08:42 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Sanırım sen gibi udi olduğu için Nuray Hanım ilgini çekmiş baya...O kadar uzun yazıda sadece Nuray Hanımla ilgili yorum yazmışsın...Haa...Bu arada..Nuray Hanım udu baya baya çalardı.Bakma sen tın tın dediğime...
Bana püskevitle gelen canımı bile alabilir diyim başka söze gerek kalmasın.
Selam ve sevgiler.
Bizim zamanımızda yoktu ki bir Sami hoca ondan alsaydık taktikleri,tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Sami Hoca tam da sizin zamanınızdaydı ama ne yazık ki yurdun ayrı ayrı köşelerinde görev yapıyorduk. Ya hem sen de kendince bir takım taktikler yapmışsındır mutlaka.
Selam ve sevgilerimle.