- 1085 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Yağmalanır Bir Gün Düşlerimiz
Yaşadığımız masal deryasında büyülü anlatılarımızın adını bizden sonrakiler koysun
Dualarla, dileklerle yola çıkan bu hayat gemisinin kamarasındaki asil forsalarız biz
Küreğimiz acılardan ve aşktan yontulmuş, insansız ve sevgisiz adalardır rotamız
Umudumuzun çürümüş bağlarında eski yüzlü, ürkünç hatıralardır korktuğumuz
Sarı başakları ıslatırken terimiz, aynı yürekle, aynı taslarla içeriz sevgi meyimizi biz. Yalnızlık çok eski bir oyun, biraz da düşler tarlasıdır aslında, acının kandiliyle beslenir. İncir sütü öpüşlerin, bal gözesi dudakların olmasa diner mi sızım, biter mi yalnızlığım? . Seninle, yüreğime sürdüğün büyüyle biriktirdiğim ne çok sözlerim var oysa. İpek kumaşlara adını yazsam yetmez, en uç denizlere kelimelerimi serpsem bu yürek yetinmez. Kuğu duruşlarınla, esmer yüreğinle, bu kalbe dokunuşların bilirim ki hiç bitmez.
Gözlerinin ışık damlaları bir bulut gibi sokulur temmuz uykusuzluğuma. Su yanar, avuçlarım kanar, yanı başındaki göllere atarım bedenimi. Sevdandan ıslağım, öpüşlerinden sırılsıklamım ve gömerim başımı eşsiz güzellikteki lale bahçelerine. Okuduğun acımın öyküsüdür aslında, yağmalanmış düşlerimiz gibi. Sevda denilen uzun sözlü şiirlerimiz, içimize sığmayan kederlerimiz, soframızdaki isimsiz içkilerimizdir günlerdir kana kana içtiğimiz aşk meyimiz.
Kainatın bütün düşlerinin sesi ve çığlığıdır bakışların. Ölgün bir bedenle senden habersiz ve uzak yaşarken bu yerkürede, doyamadığım sofralardan aç kalktım ben. Seni sevdikçe sesin dolaştı içimde. Teldim, demire döndüm, her gün yapılıp bozulan kilden bir yüzdüm. Güz bozgunlarında rüzgarda savrulan bir gazeldim. Bir mavi kuş olup ülkeme uçtun ve ruhumu buldun. Sevdanla, sevginle ve aşkınla bende yıkılmaz bir yapı oldun.
Yaşadığımız masal deryasında büyülü bir anlatımın adını da bizden sonrakiler koysun. Pupa yelken bir sevda yolculuğunda aşkla kurgulu bütün şarkılar ve ayrılıklarda da bir masal büyüsü yok mudur ki? . Dualarla, dileklerle yola çıkan bu hayat gemisinin kamarasındaki asil forsalarız biz. Küreğimiz acılardan ve aşktan yontulmuş, insansız ve sevgisiz adalardır rotamız.
Umudumuzun çürümüş bağlarında eski yüzlü, ürkünç hatıralardır korktuğumuz. Yamalı da olsa, ruhuna dolan, bedenini okşayan satırlarımı al içeri. Aslında benimki de kimsesizlik ve sensizlik. Düşler tarlamdaki sığınaklarımda salaş yaşayışlarımı da sorgularsın bir gün. Farz et ki bir satranç tahtasında şah ve matı özlüyoruz ikimiz de. Daldığımız sıcacık oyunlarda güneşin ellerini ve kollarını da bağladık, bu anlamsız yerkürede mavi bir patlama bekliyoruz .
Sevgiyi yağan her yağmurda yıkayıp, bir türkü harmanında en saydam tümceleri ceplerimizde biriktirmez miyiz? Ölünce bulutları ve suyu çağırdığımız bir musalla taşının çevresinde toplanıp, anlamını bilmediğimiz dualarla aşkı uğurlamaz mıyız? . Daha derinlere, en derinlere inmek biraz tuz, biraz da ekmek gibidir öğün savan. Karacaların ve ceylanların ürkek ve ölümüne su içtiği tüm bulanık göllerde de, aşk yok mudur söyle? .
Her sevişmemizde, her birbirimizi bulmamızda belki de her şeyi eksik yaşıyoruz biz. Bozuk bir çeşmeden damlayan sular gibi, penceremize rüzgarla vuran kuru dallar gibi, içimizde parlayan cam kırıkları gibi, sevdikçe birbirimizi daha derinlere inecek bir sevdadır belki de yaşadığımız. Her sevdalının aşktan beklediği, her sevenin telli duvaklı düşler kurduğu bu hayat labirentinde cevaplanamayan sorulardır sorduğun.
Sesi olmayan, soluğu duyulmayan tüm şiirlerimde işte bunun için sevmem doğruları. Sesimin çatlaklarından kurşunlar geçer, bir şarapnel parçası göğsümü deler sensiz. Seni düşündükçe bir dönüş şarkısı büyür ruhumda. Sözünü sakınmaz ozan yüreğimin sahillerinde ayaklarıma yapışan miller, karanlık ve izbe yerlerde dudaklarına eğilerek ettiğim yeminler gerçeğimdir benim. Kimsenin kimseye eş olmadığı bu hayat durağında beklediğimiz hiçbir otobüs bizi mutluluğa götürmeyecektir, biz bu gelgitler denizinde kaldıkça.
Selahattin Yetgin