RUHUM İÇİN
Güzeldi, zekiydi, alımlı ve varlıklı idi. İsteyip elde edemediği hiç bir şey yoktu. Sahip olduğu her varlık, gücüne güç katmıştı. Hiç kimseden ve hiçbir şeyden utanmaz ve çekinmezdi. Bu onun için öz güvendi. Ezilmeyi ahmaklık, saflık, güçsüzlük, ezmeyi zeka, uyanıklık ve güç olarak benimsemişti. Sebebi her ne olursa olsun, geri atılan her adım onun için ahmaklıktı. Yapamayacağını düşünmek güçsüzlük, utanmak acizlikti. Hayat onun için rekabetti. İlk rakibi de kardeşi olmuştu. Sonra arkadaşları. Sonra her birey onun için rakip olmuştu. Hayatı kazanılacak yarış, insanları rakip olarak görüyordu.
Ta ki, kendisini güçsüz kuvvetsiz hissedene kadar. Hep benimle olacak sandığı güzelliği yerini derin çizgilere bırakıp, gücü kuvveti bedenini terk edene kadar. Onu terk eden yalınız güzelliği ve kuvveti değildi. Etrafında arkadaşım , dostum, yakınım diyebileceği hiç kimse kalmamıştı. Birer birer kayıp ettiği bu varlıklarının ardından ona kalan kitapları ve yılların birikmiş iç muhasebesi idi.
Pencerenin önündeki koltuğa oturmuş, elindeki kitaba bakarak mırıldandı.
-Artık tek dostum kitaplarım.
Hakiki dosttu kitapları. Yıllarca onlara da kötü davranmıştı etrafındaki insanlara olduğu gibi.
Kitaplarını yıllarca evini süsleyen biblolar gibi görmüştü. Eline alıp okumaya gerek duymamıştı. Hayat ondan el ayak çekip ruhuyla bedenini baş başa bırakana kadar.Herkes onu birer birer terk ettiğinde, onu yıllarca raflarında yardım etmek için bekleyen, kitaplarını fark etmişti. Nerede, ne zaman, ne kadar, hata yaptığını kitaplarından öğreniyordu artık. Dostum dediği kitaplarının cihana yaydığı ışık artık onunda yolunu aydınlatacaktı.
Geçte olsa dün bir karar vermişti. Geçmişini temize çekecekti, gücünün takatinin yettiği kadar. Ömrünün onu götürdüğü yere kadar bu yolda yürüyecekti. Fakat bu defa kendi bildiği gibi değil, hakiki dostlarının onun için aydınlattığı bu ferah yolda huzur içinde yürüyecekti.
İlk işi ulaşabildiği bütün eski arkadaşlarına birer kitap almak olmuştu. İçlerine özür temennileri bildiren notlar iliştirip adreslerine göndermişti. Hayatta olmaya ve ulaşamadığı arkadaşları içinde, onların adına okul kütüphanelerine kitaplar hediye etmişti.
Bugün kendisini biraz daha ferahlamış hissediyordu. İki gün önce hatıraları aklına geldiğinde; zamanında kırdığı kalplerin cam kırıkları yüzündeki derin çizgiler arasına girmiş gibi ruhunu acıtıyordu. Lakin bugün geçmişin cam kırıkları batsa da ruhunu bedeninden ayırırcasına acıtmıyordu. Acısı birazda olsa hafiflemişti, cam kırıklarını tek tek toplayıp yapıştırmaya başladığından beri.
-Serap’ın, kahvenizi getirdim Adalet hanım sesi ile kendine geldi.
Adalet hanım, yanındaki sehpayı göstererek, buraya bırakabilirsin, dedi.
Serap, Adalet hanımın ev işlerini yapan yardımcısı. Temiz, yumuşak huylu, iki kız çocuğu olan dul bir anne idi. Serap bu evde çalışmaya başlayalı beş yıl olmuştu. Bu evde çalışmak için yıllarca birçok insan gelmiş fakat hiç biri Adalet hanımın kırıcı tavırlarına dayanamayıp kısa sürede kaçmıştı. Serap bütün zorluklara rağmen bu evde beş yıl geçirmeyi başarmıştı. Başarısı belki hayatın ona verdiği çaresizliktendi. Beş yıl önce bu işe başladığında eşi hayatta idi. Hasta olan eşine ve çocuklarına bakabilmek için Adalet hanımın evine çalışmaya başlamıştı. Eşi hayatta iken haftada üç gün temizlik için bu eve gelirdi. Eşini kayıp edeli bir yıl olmuştu. Çocuklarının babalarını kayıp ettikleri gün, kendi kendine söz vermişti . Onlara hem anne hem baba olmaya. Fakat tek başına bu yükü taşımayı başaramamıştı. Kısa zamanda biriken borçlar, ard ardına sıkıştırmaya başlayan alacaklılar ve son olarak ta ev sahibinin evden atmasıyla çok zor günler geçirmişti. Birkaç gün komşularında kalmıştı fakat nereye kadar böyle devam edecekti. Bu arada sigortalı iş bulmak ümidi ile çalmadığı kapı kalmamıştı. Komşularına kaç gün daha sığınabilirdi. Onlarında kendilerine göre kurulu bir düzeni vardı.
Korkarak ta olsa durumunu Adalet hanıma söylemeye karar vermişti. Adalet hanımın bu çaresiz anneye cevabı; çocukların varlığına gürültüsüne dayanamam fakat onları yuvaya verirsen mutfaktaki kiler odasında yaşayabilirsin. Devamlı işçi olarak sigortanı da yaptırırım. Durumun düzelince çocuklarını yanına alırsın, demişti. Serap her ne kadar çocuklarım çok usludur varlıklarının farkına bile varmazsınız. Hem benim kalacağım odaya onlarda sığarlar, onlar babasız kaldılar onları birde annesiz bırakmayın demiş olsada. Serap’ın bu yalvarışları Adalet hanımı yumuşatmak yerine daha da hiddetlendirmişti. Sanırım sen işini de kayıp etmek istiyorsun dediğinde Serap’ın son ümidi de bitmişti. Birkaç gün daha komşularında kaldı belki bir ümit yeşerir diye. Fakat çaresizliğin onu attığı kör kuyuda ne bir ışık ne bir ümit hiçbir şey yoktu yalnızlıktan başka. Önce çocuklarını düşünmeliydi, okullar açılacaktı eğitimleri yarım kalmamalı idi. Ebru 6. sınıfa, Duygu 4. sınıfa gidecekti. Fakat nasıl? Serap bulundukları kör kuyudan önce çocuklarını kurtarmalıydı. Önlerine sunulan bu çare babasız kalan çocuklarını birde annesiz bırakmak olsa da sığınacak bir çatı bir eğitim vaat ediyordu.
-Serap, çocuklarını yuvaya verip Adalet hanımın evine sığınalı bir yıl olmuştu. Kızlarını sık sık ziyaret ediyor. Onlarla hayaller kuruyordu. Kazandığı bütün parayı biriktirecek küçük bir ev alacak hep kızlarının yanında olacaktı. Bu hayallerle bir yılı doldurmuşlardı.
- Adalet hanımın, kahvesinden bir yudum aldı ve Serap işini bitirince yanıma gel seninle sohbet edelim ibraz, dedi.
-Serap, Adalet hanımı ilk kez bu kadar güler yüzlü görüyordu. Daha öncede gülerken görmüştü fakat o gülmeler alaycı, aşağılayıcı gülmelerdi. Bu defa içten samimi bir gülümseme hissetmişti. Serap’ın korkuya kapılmasını bu samimi gülüş engelleyemedi. Benimle ne konuşabilir? İşten çıkaracak olabilir mi? Serap, merak ve korku içinde,
-peki, Adalet hanım, diyebildi.
Odada tek başına kalan Adalet hanım, tekrar düşüncelere dalmıştı. Yıllar önce hazineleri ve yolcuları ile birlikte batırdığı dost gemisini, okyanusun dibinden çıkartmak vakti gelmişti. Emekli olalı on yıl olmuştu. Anne ve babasını kayıp etmişti. Kardeşi de kendisine yurt dışında yeni bir hayat kurmuştu. Yılda bir iki kez telefonla konuşurlardı. En yakını olan kardeşi de onu bırakıp yurtdışına gittikten sonra yapa yalnız kalmıştı. Fakat kararlıydı artık yalınız olmayacaktı. Kendisine bir aile kuracaktı. Bir yıl önce verdiği hatalı kararı düzeltme zamanı gelmişti.
Serap işini telaş içinde tamamlamaya çalışırken, bir yandan da Adalet hanımın hangi konuda konuşmak istediğini düşünüyordu. Adalet hanım iş buyrukları dışında konuşan sohbet eden biri değildi. Fakat iki üç aydır çok yumuşak davranıyor olması Serap’ın dikkatini çekmişti. Lakin hiçbir zaman seninle sohbet edelim dememişti. Son zamanlarda birkaç kez çocukların durumlarını sormuştu ama bu bir sohbetten çok soru cevap şeklide olmuştu.
Serap işini bitirmişti. Kendisine çeki düzen verip soluğu Adalet hanımın yanında aldı.
-Serap, işimi bitirdim efendim.
-Adalet hanım, karşısındaki koltuğu göstererek, otur, dedi.
Serap endişeli bakışlarla gösterilen yere oturdu ve derin bir nefes aldı. Sanki biraz sonra duyacakları onu nefesiz bırakacakmış hissi ile. Serap’ın endişeli tavrını fark eden Adalet hanım, korkmana gerek yok sadece sohbet edeceğiz, dedi. Serap biraz rahatlamış olsa da içindeki endişeli düşüncelere dur diyememişti.
-Adalet hanım, Serap kaç yıldır beni tanıyorsun?
-Serap, beş yıldır efendim.
-Adalet hanım, deme ki benim 65 yıllık hayatımın sadece beş yılını biliyorsun. Sana kalan 60 yılı anlatayım ister misin?
-Serap, efendisinin buyruğuna boyun eğen köle misali, isterim, diyebildi.
Adalet hanım, anlatmaya ailesinde başlamıştı. Ardından okul ve iş hayatı gelmişti. Yaşamı boyunca nerelerde nasıl hatalar yaptığını da hayat öyküsünün arasına ustaca sıkıştırmıştı.
Serap, bu samimi iç döküşü, kimi zaman gülümseyerek , kimi zaman bana ne bunlardan tavrı ile dinlemişti.
-Adalet hanım, Serap’ın sıkıldığını düşünerek; Atmış yılı bir sohbete sığdıramayacağım, dedi. Serap sohbetin bittiğini düşünerek oturduğu yerden kalkmaya yeltenmişti ki.
- Adalet hanım, gördüğün gibi Serap hatalarla dolu bir ömür geçirdim. Fakat artık elimden geldiği kadar hata yapmamaya ve yaptığım hataları telafi etmeye karar verdim.
Seni kiler odasında yaşamaya mahkum ettiğim için özür dilerim. Serap, bu huysuz ihtiyarı af edip hatalarını telafi etmesine müsaade eder misin?
- Serap, estağfurullah efendim, diyebildi.
-Adalet hanım, artık benim yatak odamın yanındaki oda kalmanı istiyorum. Bundan sonra kalabalık bir aile olacağız. Kileri boşaltıp, eşyalarını odaya taşı. Yarın seninle erzak alış verişi yapalım, kileri dolduralım. Misafir odasına da bakım yap. Yeni aile fertlerimizin orda kalmalarını istiyorum. Bundan sonra dört kişilik bir ailemiz olacak.
Serap, duyduklarına hiçbir anlam verememişti. Zihni allak bullaktı. Nasıl genişleyecekti aile? Acaba evlenmeye mi karar vermişti?
-Serap, cevap vermiş olmak için; siz istiyorsanız ben eşyalarımı taşırım.
-Serap, rüyamı görüyorum acaba diye düşündü.
Adalet hanım gülümseyerek bak Serap, bir yıl önce bana gelip yalvardığında, mermerleşmiş vicdanım seni evlatlarınla birlikte kabul etmeme müsaade etmedi. Sana hayat hikayemi anlattım ki bu mermerleşen vicdanımı yumuşatmanın ne kadar zor olduğunu anlayıp beni af edesin diye.
Serap, tekrar , estağfurullah efendim, diye bildi. Artık Adalet hanımın ona ne söylemeye çalıştığını anlamaya başlamıştı. Zihnindeki bulanıklık yerini yaşanacakların heyecanına bırakmıştı.
-Adalet hanım, bak kızım ben artık bu evde sen ve kızlarınla birlikte yaşamak istiyorum. Seni evin çalışanı değil kızım olarak evlatlarını torunlarım olarak benimsemek istiyorum.
Serap göz yaşları içinde dinlemişti Adalet hanımı. O, kızlarına kavuşmanın bir hayal olduğunu düşünürken, bu yaşananlar bir mucize olmalıydı.
Serap, tabi ki isterim Adalet hanım diyeli tam onüç yıl olmuştu. Adalet hanım yine pencerenin önündeki koltuğuna oturmuş kitap okuyordu. Ebru avukat olmuş, duygu ise tıp fakültesinde okuyordu. Adalet hanımı çok seviyorlar ve ona anneanne diye hitap ediyorlardı.
Adalet hanım onların varlığı ile hayata tutunmuştu. Ama artık bedeni ruhuna yüktü yada dar geliyordu. Bugün bedeninde farklı bir telaş vardı. Bedeni, hakiki dünyaya yolculuk içinde olan ruhuna vedaya hazırlanıyordu. Önce yüzünde minik ter tanecikleri belirdi giden yolcunun ardından su döker gibi. Sonra küçük bir tebessüm yerleşti solgun yüzüne. Birkaç kelime döküldü dudaklarından. Tekrar buluşana kadar elveda emektar bedenim der gibiydi…
YORUMLAR
Adalet ve Serap..Adalet kavramında ve bir serap kavramında bir varlıktır iyilikler..iyiliğin canlı bir varlık olduğunu kimse düşünemez oysa iyilikle iç huzurda oluşan getirisi mutluluk olan, kişiyi pozitif edendir ve kişide görülen bu oluşumla hayati bir varlığa dönüşmekte kişilik..insani oluşumlar..keşke herkes adının anlamınca olabilse yani yaşayabilse..Adalet hanım adaletli ,Mert; Mert olabilse Can , Candan olabilse ....Gençliğin güç ve kudreti karşısında vicdanımızı nasılda köreltiriz.yaşam şeklinden olsa gerek, bir insan nasıl despot olur veya despot hale getirilir..sosyal ilişkiler ve bunların öğreticileri kim kaynaklı .....Paylaşımcılık ve ilk paylaşımcılık nerede başlamalı..Anne ve Babanın eğitimi derken toplumsal bir yara haline gelen baneneciliklerle bu hale gelebiliyor insanlarımız....insanlığın yapı taşlarını oluşturan değerlerin verilmesi gerekir..ve islam emir ve yasakları yapı taşlarımızı oluşturursak pozitif bir insan olarak son nefesimizi huzur içinde verebiliriz..yine de Yaratan güçsüzlüğünü göstererek ve vicdani muhasebesinin kapılarını ölüm korkusuyla açarak ölmeden Adalet hanıma bir fırsat vermiş ki ne güzel bir fırsat..Rabbim bizleri hayırlarıyla islah etsin diyelim
çok güzeldi.Kaleminiz akıcıydı ve yazınız düşünen beyinler için ölümü çağrıştırıyordu.....saygılarımla esen kalınız....
GÜLESEN SANCAR tarafından 3/30/2013 10:38:57 AM zamanında düzenlenmiştir.
jogitu
Konu sosyal yaralarımıza çare olabilecek nitelikteydi. Anlatım çok güzel. Bir kaç yerde imla hatası var. Kısa öyküler okuyan için iyi oluyor. Ancak ben uzun öyküler yazmaya alıştığım için, kısa öyküler sizin ki gibi güzel olursa an gibi gelip geçiveriyor.
Başarılarınızın devamını diliyorum.
jogitu
Merhaba,jogitu..
Öykude yer olan karakterİ, egoist olan insan türünden seçmiş ve başarıyla bu karakteri su gibi akarak yaşatmışsınız mısralarınızda,Kutlarım dogrusu..
Bu tür insanlar kendi iyiligi ve menfaati dogrultusunda yapan ,aslında iyilik yaptıgını gösterip,ustaca yine menfaat ilişkinin de kendi yararına oyun oynayan ,ne yazık ki kurnaz tipler mutlaka vardır vede olacaktırda..
.
Ne yazık ki gerektigi için,ve de insanlık adına yapılması gereken iyiligi ve yardımı,kendi menfaati dogrultusunda iyi insanmış tiplemelerinde hayata sunan bu karaktere akıcı rol vermiş ve düşündüren bir öykü hazırlamışsınız,emeginize,kaleminize saglık..
Yaşlılıktan gelen degil , ve pişmanlıktan çok uzak bir kurnazlık ile ,bu defa kaybettiklerini kurnazca kazanan bır karakteri okudum satırlarda..
Umarım bu karakterlerden dünyamızda çok fazla yoktur..
Teşekkür ederim bana da sayfanızda yorum yapma nezaketini verdiginiz için..
Yola devam...kolay gelsin..sevgilerimle selamlar..
MERAL TICE
Bır hatamı yorumum..isterseniz silerim...
selam..
Işık Mehmetali
Kıs metrajlı siyah beyaz bir Türk filmi izledim.............
Zalim Hanım efendi Ömrünün son günlerini Mutlu yaşamaya çalışıyor........
Kalemin daim olsun..........
Selamlar.......................
Adalet hanım gençlik dönemlerlni pek adaletlice geçirmemiş, önyargılı tutumu onu ta ki yanlız bırakana kadar, öyleki yardımcı hanım olan, Serap hanıma ilk dönemlerde dahi yardımsız kalacak kadar..Sanırım yaşlılık belirtilerinden kaynaklanmış son dönemdeki ılık davranışıda..Serap hanıma ve çocuklarına kol kanat gererek, oldukça akıcı ve duygusaldı, başarılar diliyorum yolunuz açık olsun saygılar şairem..
jogitu
Gülsen Tunçkal
jogitu
-Serap, rüyamı görüyorum acaba diye düşündü.
Adalet hanım gülümseyerek bak Serap, bir yıl önce bana gelip yalvardığında, mermerleşmiş vicdanım seni evlatlarınla birlikte kabul etmeme müsaade etmedi. Sana hayat hikayemi anlattım ki bu mermerleşen vicdanımı yumuşatmanın ne kadar zor olduğunu anlayıp beni af edesin diye.
Serap, tekrar , estağfurullah efendim, diye bildi. Artık Adalet hanımın ona ne söylemeye çalıştığını anlamaya başlamıştı. Zihnindeki bulanıklık yerini yaşanacakların heyecanına bırakmıştı.
-Adalet hanım, bak kızım ben artık bu evde sen ve kızlarınla birlikte yaşamak istiyorum. Seni evin çalışanı değil kızım olarak evlatlarını torunlarım olarak benimsemek istiyorum.
Serap göz yaşları içinde dinlemişti Adalet hanımı. O, kızlarına kavuşmanın bir hayal olduğunu düşünürken, bu yaşananlar bir mucize olmalıydı.
Serap, tabi ki isterim Adalet hanım diyeli tam onüç yıl olmuştu. Adalet hanım yine pencerenin önündeki koltuğuna oturmuş kitap okuyordu. Ebru avukat olmuş, duygu ise tıp fakültesinde okuyordu. Adalet hanımı çok seviyorlar ve ona anneanne diye hitap ediyorlardı.
Adalet hanım onların varlığı ile hayata tutunmuştu. Ama artık bedeni ruhuna yüktü yada dar geliyordu. Bugün bedeninde farklı bir telaş vardı. Bedeni, hakiki dünyaya yolculuk içinde olan ruhuna vedaya hazırlanıyordu. Önce yüzünde minik ter tanecikleri belirdi giden yolcunun ardından su döker gibi. Sonra küçük bir tebessüm yerleşti solgun yüzüne. Birkaç kelime döküldü dudaklarından. Tekrar buluşana kadar elveda emektar bedenim der gibiydi…
DEĞERLİ KALEM MERHABALAR ;
DOĞRUSU ÖNCE UZUNLUĞUNDAN KORKMUŞTUM YAZININ..SIKICI OLACAĞINI DÜŞÜNMÜŞTÜM..AMA OKUDUKÇA BİLDİK SENERYOLARDAN DA OLSA AKICI BİR USLUP VARDI..SONUNA KADAR OKUTMAYI BAŞARAN BİR DİL..
YÜREĞİNİZ VEDE KALEMİNİZ DERT GÖRMESİN..YÜREKTEN KUTLARIM ..EMEĞİNİZE SAĞLIK .
SELAM VE SAYGIMLA