yalnız alışkanlığı
Ondört ay kadınsız kalmıştı. Cesaret ister, delirtebilir erkeği. Neyse, kadın ihtiyacını öldürmek için yarım şişe viskiden sonra birkaç bira ile cila çekmişti. Öğlen vakti kapısı çalındı.Kapı arkasında kararsız bir gülümseme vardı, bir kedi kapıya sürtünüyor gibiydi.
Açtı, tanımadığı iki genç kız, ikisi de esmer, biri zayıf diğeri şişman.
“Bedri?” dedi zayıf olan.
“Buyrun.” Diyerek içeriyi gösterdi en kibar eliyle. Yadırgamadan girdiler.
Salona girince koltuğa oturdu Bedri, ısınmış birada kalan son yudumu içti. Ardından sigara yaktı. Ayakta öylece bekliyorlardı. Yabancı ortama bırakılmış kedi yavruları. Zayıf olan yanına yaklaştı.
“Gerçekten sen misin?”
“Gerçek miyim bilmiyorum, fakat adım Bedri.”
Şişman olan konuştu bu kez: “Bize adresini Arzu verdi.”
Bir süre iç sıcaklığını ölçmüştü Arzu’nun. Ancak kısa sürede ondan iyi bir baba olmıycağını anlamış, Bedri’yi sepetlemişti.
Uzun süre kadınsız kaldıysanız bir kadın için çabalamaya gerek artık duymazsınız, elinizi kaldırmak bile anlamsız gelir bazen. Bedri, işte böyle rahat davranıyordu evine gelen kızlara.
“Şey. Arzu, bize senin aletinden bahsetti.” Dedi zayıf olan.
“Ne aleti?” diye düşündü Bedri. Evde bir gitarı vardı ancak Arzu, hep nefret etmişti ondan. Başka bir yerde gitar çalındığında kendinden geçer dinlerdi. Gitar ne alaka diye düşünüyordu Bedri...
“Şey, penisin.” Dedi zayıf olan.
“Anlamadım?”
“Yani, Arzu bize çok övdü onu. Merak ettik ve geldik.”
“Buraya şeyimi görmeye mi geldiniz?” dedi gülerek.
Hayatında ilk defa başına geliyordu. Belki de son defa… Piyango gibi çıkmadığı sürece imkansıza bağlı yaşamak gibiydi. İki genç kız, şeyini görmek istiyordu. Bugüne kadar göstermek için hep o koşmuştu kadınların peşinde. Oysa şimdi onlar geliyordu. Kendini nedensiz kötü hissetti Bedri. Bir fahişe gibi, her seferinde ucuza gittiğine üzülmüş gibi oturuyordu.
“Peki, burada mı görmek istersiniz?” diye sordu kızlara.
“Şey, odaya geçersek kendimi daha rahat hissederim.” Dedi zayıf olan.
Odaya yürüdüler, diğer kızın dikizlemesi için kapıyı açık bıraktı.
Yatağa oturdu, şortu sıyırdı. Ölü bir şekilde yere uzuyordu karıncayiyen. Genç kızın gözleri parladı. “Tanrım! Haklıymış. Bu çok tatlı bir şey.”
Şişman olan kapıdan izliyordu.
“Sağa doğru yaptığı kavise bak.”
“Aslında sola doğru.” Diyerek düzeltti Bedri.
Yavaşça elini uzattı ve dokundu genç kız. Soğuktu eli. Hareket etmeye başladı. Hacmi balon gibi genişliyordu. Genç kız acemiydi, ancak azimliydi ve o sıvazlarken Bedri, kapı arasından izleyen kıza dilini çıkardı.
“Of. Bu çok tatlı. Arzu’nun söylediğine göre çok mermi harcıyormuşsun.”
“Anlamadım?” dedi inlerken.
Kız sıvazlamaya devam ediyordu. Arada tükürüyor, makbul bir şekilde kayganlaştırıyordu. “Yani, testislerin çok üretiyormuş.”
“Siz kızlar her şeyi aranızda konuşur musunuz?”
Gülümsedi. Sonra başını Bedri’nin kasıklarına gömdü. Fena değildi ancak acemiydi. Eliyle kavrıyor sadece ucunu alıyordu. Buna rağmen uzun sürmedi, ondört ay süren uzun bekleyiş bir dakikadan kısa sürede bitti. Genç kız çantasından çıkardığı peçeteyle ağzını silerken: “Çok dolmuşsun bebeğim, ağzımdan taştı.” dedi ve gülümsedi. Ardından kendi tadına bakması için Bedri’yi dudaklarından öptü. Birlikte içeri döndüler ve biraz sohbet ettiler.
“Ne iş yapıyorsunuz? Okuyor musunuz?” diye sordu Bedri.
Aslında umrunda değildi ancak kadınlar böyle eğitmişti erkeği, onlarla ilgilendiğinizi göstermeliydiniz. Haketmeliydiniz onları, ve böyle düşünüyordu Bedri, yersiz bir düşünceydi. Az önce yıkanmış, rahatlamış zihin, uyuşmuş ayağı terliğe sokmaya çalışmak gibiydi, kelimeleri uydurup deniyordu. Fakat bir türlü olmuyordu.
On dakika sonra şişman kızla birlikte odadaydı.
Kız üzerindeki son parçayı çıkardığında gözlerine inanamadı. Kızın önünde boya fırçası gibi uzun ve parlak tüyleri vardı.
“Şey, uzun zamandır sevgilim yok. Nadasa bıraktım.” Dedi sırıtarak şişman kız. Bedri’nin umrunda değildi. Kadın olsun yeterdi. Bir erkeğin önünde yarık olsun onu bile götürebilirdi o an. Birkaç dakika sonra üzerinde zıplıyordu genç kız: “Of. İçimde sola doğru kıvrıldığını hissedebiliyorum.” Diye bağırdı.
Bedri, birden kızı istemediğini hissetti. Belinden tutup havaya kaldırdığı kızı kibarca yatağa bıraktı.
“İstemiyorum.” dedi.
Kız yataktan yere düşmüştü. Bedri’ye baktı, çıplak ve ıslak emekliyerek geldi yanına.
“Lütfen, çok istiyorum. Ne istersen yaparım.”
“Ne istersem mi?” diye sordu Bedri.
Onbeş dakika sonra işi bitmiş şekilde çıktı odadan. Yatağın üzerinde ağlayan genç kızı geride bırakmıştı. Arkadaşı girdi odaya. Konuştuklarını duyabiliyordu.
Bira içiyor, televizyona bakıyordu Bedri, televizyonda bir şey olduğundan değil, yalnız alışkanlığından televizyon sesini hep açık tutuyordu evde. Zayıf olan kız televizyonla arasına girdi: “Sen hasta ve sapıksın.” Dedi. Ardından arkadaşına sarıldı ve çıktılar evden.
On dakika sonra telefonu kaldırıp Arzu’yu aradı. Genellikle açmazdı telefonlarını, ama bu kez açtı.
“Teşekkür ederim?” dedi.
“Ne için?” diye sordu Arzu.
“Kızlar için, onlara benden bahsetmişsin.”
“Ne kızı? Ne bahsedicem senden? Sarhoş musun yine?”
“İki kız evime geldi, benim aletimi övmüşsün onlara. Merak edip gelmişler.”
“Yemin ediyorum, bir an önce doktora gitmelisin. Yalnızlık seni delirtmiş. Senin aletinden banane be? Her erkek kendi şeyini en iyisi sanır. Bir daha sakın arama beni. Sevgilim rahatsız oluyor.” dedi ve kapattı.
Neler olduğunu anlayıp çözmesi gerekiyordu, deliriyor muydu gerçekten? Sonra vazgeçti. Gülümsedi. Bir ondört ay daha kadınsız kalabilirdi.
O kızları bir daha hiç görmedi Bedri, ve evine geldiklerini asla kanıtlayamadı ne arkadaşlarına ne kendine...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.