- 493 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Issız sokaklarda Yürürken
Issız bir ara sokakta yürürken karşıdan gelen bir kadın ve çocuğunu görüyorum. Kadın çocuğunun elinden kavradı koruma içgüdüsüyle. Haklı tabii ki; alnından kan boşalan bir ayyaş ne kadar tekin olabilir ki? Onun çektiği acı kimin umurunda. Herkes kendi hayatının kahramanı… Ben de kendi cehennemimin şeytanıyım. O kadın ve veledi kimin umurunda? İnsan olduklarından bile şüpheliyim. Boş insanlar, boş suratlar; umurumda değiller. Yanımdan geçip gidecekler ve sonsuza kadar kaybolacaklar. Gerçek olup, olmadıkları bile önemli değil. Benim hayatımda mevcut değillerse hiçbiri umurumda değil. Onların beni umursamadıkları gibi… Ne düşündükleri, ne yaptıkları, nereden geldikleri, nereye gittikleri, mutlu bir gün mü yoksa benim gibi berbat bir gün mü yaşadıkları kimin umurunda? Sadece geçip gidecekler ve bir daha görünmeyecekler. Görünmemelerini tercih ederim zaten.
Onun evinin önünden geçmeye karar verdim. Doğruca evime gitmek istemiyorum. Yalnız kalırsam kendimi yok etmeye daha çok yaklaşacağımı biliyordum. O eve girmek için can atmıyordum. Soğukta geberip gitmeyi tercih ederim. Evim hayaletlerle dolu. Geçmişin hayaletleri… Şu anda tek bir şey diliyorum: Yerde kaskatı uzanayım ve karlar üzerimi örtsün; masal gibi bir son…
Onun evine vardım. Onu gördüğüm ilk gün geldi aklıma. Onu ilk kez görecektim, heyecanlıydım. Şu andaki hissettiğim duygulardan eser yoktu. Hepsi benden o kadar çok uzaktaydı ki; bunları yaşayacağım aklımın ucuna bile gelmezdi.
Perdeyi araladı ve bana baktı; o kadar güzeldi ki… Aşağı inmesini söyledim, ona yakından bakmak istiyordum –telefonla-. “Olmaz” dedi, “üşüyeceksin” dedi, “korkuyorum” dedi, “geç oldu” dedi… Israr ettim, binanın karşısında bir çöp kutu vardı; onun üzerine oturdum. Eğer dışarıya çıkmazsa sabaha kadar orada bekleyeceğimi söyledim. Suratında sevinç kırıntıları vardı ama yine de çekiniyordu. Gitmemi söylüyordu ama gitmemi istemiyordu… Ben de inat ettim ve sigara üstüne sigara yaktım. Onu bekleyecektim. Mutluydum, başka yerde olmak istemiyordum. Soğukta donma ihtimaline karşı bekleyecektim. Bir kere görmek, sarılmak, içime çekmek istiyordum. Fakat gelmedi… Telefonumun şarjı bitti ve umutsuzluk kendini gösterdi o gün. Çaresiz eve döndüm. Telefonumu şarja taktığımda bir mesaj belirdi: “Bekle, hazırlanıp çıkıyorum…”. O gün anladım her şeyi… Ben varım o yok, o var ben yokum. Asla bir araya gelemeyecektik. Kader bizi karınca olarak görüyordu. Değersiz karıncalar… İplere asılı duran ürkütücü kuklalardık hepimiz. Oyuncak sandığının en dibine itilmiş kuklalardık…
Bu anıların üzerinden tam bir sene geçti. Dolu dolu ve mutlu bir sene… Bir sene önce olduğum yerdeyim; olmak istediğim yerde. Aynı yerde bekliyorum fakat ne camda o efsanevi güzellik var ne de çöp kutusu yerinde duruyor… Aynı günü yaşamak istedim, aynı duyguları hissetmek; şu andaki varlığımdan kaçmak istedim ama olmadı. O güne dair hiçbir şey yoktu buralarda. Çöp kutusu bile beni bırakıp gitmişti, ayakta dikilmekten başka yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Yine bir sigara çıkarttım ve ağzıma soktum. Çakmağımla yakmaya çalıştım ama yanmadı. Allah’ın belası çakmak bile yanmıyordu artık; hâlbuki onu ilk gördüğümde yanıyordu… Çakmağı öfkeyle bağırarak boşluğa fırlattım: “Bas git şerefsiz…”
Çakmağı attığım yöne kendimi zorlayarak bakmaya çalıştım. Bir siluet bekliyordu orada. Bir kadın vücudu… Bana bakıyordu ama ben tam net seçemiyordum onun varlığını. Karanlıkta bekleyen bir gölgeden ibaretti. Düzgün hatlara sahip çekici bir gölge… Uğursuz bir gölge miydi yoksa kurtarıcım mıydı; bilmiyordum. Keşke daha az içmiş olsaydım.
Siluet bana yaklaştı ve bütün damarlarımdan kan çekildi. Şiddetle irkildim gördüğüm görüntü karşısında. Bu oydu...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.