- 840 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BİR DÜŞTEYİM....
Burada içki masam…
Bil ki gözü yaşlı, gönlü kırk olmadan içilmez bu meret. Sabun kertiği gibi bitmekten korkmayan, bir de içişlerinin bedava dinleyicisi arkadaşın var ise yanında keyfin tam sırasıdır yani…
Zaman tünelinde el ele sevdalılara taş çıkartırsın, memnuniyetinin ifadesi görülmeye değer.
Sakın aklından da şu fikri çıkarma:
Başlamadığın bir satırın vebali yok omuzlarında. İnsan denen kitapçığı çevirip okurken.
Hep sevildiğinin düşüncesinde, olmanın gururunu taşırsın, bundan mutlu olduğunu yazıyorsun inanmam…
Bundan dolayıdır ki;
Sözü gediğine koyan annemin bir sözünü çok severim. (Gerçi bütün sözleri beni derinden etkilerde bu başka bir şey)Derki :
-“Bedenin evliliği göz açıp kapanır ama ruhun evliliği toprakta kapanır.’’
Demek istediğimi kısaca özetlersek, ne bedenen, nede ruh olarak bu izdivaç bende katiyen gerçekleşmeyeceğine göre. Fazla söze gerekte yoktur aslında.Yalnızlığımı hiç kimseyle konuşmayacağımdan söz ediyorum. Tek kelime şikâyetim yok ki benden, neden yalan söyleyeyim.
Ay görünür zamanlı zamansız
Gözler göğsüne yeltenir
Dilekler amansız
Bu gece perde çekmiyorum
Hallerim gönlüne ayan
Fısılda nazlım
Dualarda ol
Geceyi öldürme
Gümansız!
.
.
…... Boş bir âlemde gezindik
Kalmadı bizde takat
Darılttım nazlı yarı
Yara, aldı sadakat!
Ve hadi birilerine eza vermeden anlatmayı deneyeyim yine de dedim.
Çıkamam hiçbir vebalin altından. Kendime de yazık etmiş olurum.
Başkası mutlu olsun diye açıkçası huzurun şoförlüğünü yapamam. Yani acemiyim bu konunda...
Ya hızlı giderim yâda kuralara mecburi kalınıp yavaş giderim,
Hayal kırıklığında olduğunda geniş çaplı kazalarımın saniyelere kefaleten kaçınılmaz olacağından biliyorum. hiperaktif düşüncelerim ekseninde hiçbir kuralı takamam
Takmadım ki olur olmaz şeyleri kafama hayatım boyunca.
Birinci nedenim bu…
Düşündüm de ne kadar kolay söyleniyor sevgilerin bitişleri. O bunu dedi, ben bunu dedim
Oysaki ne büyük heyecandı bir zamanlar. Hiç hatıra getirilmez Bir kalpte taçlanmak. Sonra usul usul iki tende yek olup birleşmek…
Sevginin gizemlerini sergileyen, öyküsünü paylaşan kaç insan vardır hiç bilinmez ama herkes yaşadıklarının iyi veya kötü kahramanıdır.
Sahici bir yutkunmaya asılırken dilim, hiçbir ihtarı dinlemeyen bu ellerim rakı bardağını havaya kaldırır.
Gevşek endişe ile boşlukla tokuştururm ben de bardağımı. Masamın diğer ucunda boş duran sandalye orada olması gereken kişiyi hayali olarak ne kadar çok andırır zaman zaman. İçimdeki seste söylenir” ah bir bile bilsem’’…
Yani çift yaratmış yüce yaradan canlı ve cansızı, erkeği ve kadını… İzlenimimde kutsallaşan her şeyin arkasında zerre sırıların sırrı var…Yani sır sır içindedir yaşamın her karesinde.
Ben konuyu dağıtmadan hiç koşulsuz yanımda bir nefes olmalı diye haykırışımı yeniliyorum, yenilemeyle devam edecek gibiyim. Buna da elim mecbur…
Beni rahatlatan konuya ait olan şey ister bir yudum şarap, isterse şımarık gönlüme yakınlaşan günü birlik sevgili , birazcık rakı, bir o kadar titrek bir o kadar sıcak hissetmemi sağlıyorlar anı...
Ve bir kenarda ise
Keyfi azat ettiğim melodram titreyişte her seferinde hezimete uğrayan ıslak ve kuruluğa demlenen gittikçe ufalan gözlerim. . Onlar bana dokunuyor ben onlara . Bu dokunuşlarımın çabası küçümsememeli.Benim gibi içmeyi ruhen anlamaya çalışan biri için zor bir durum.. Biri bir yerlerde yüreğimdeki bekleyişe acil bir çözüm üretmeli .
Ha! Bu nasıl olur, şimdilik bende bilmiyorum ki…
Bir ses diyor ki
Hadi! Yırtık ezgilere inat şiir tınsında dokun senli cümlelerime. Satır aralarında mürekkep yalamış kâğıt bağıran vura vura kendin dizginlemeye çalışsın her seferinde…
Ha! birde rakı koy, eksildik biraz.
Problem değil tavan yapmışsa duygular
Sere serpe güneşleniyorsa solun
Hayat çekiyor lâv yangınlara
Rüzgâr da aldırmıyor gülün
İmdat gecikse de yetişir birazdan
Yağmur söndüremez ateşleri
Gergef dokunmalı
Öpülmeli dili!
başta demiştim ya. Şiir işte.
Bu belki, bir rakının dostluğuna yenilip ve sızıp kendinden geçince,
Yanında bir nefes kulaklarına aynen şu sözü de fısıldar” iç aslan sütüdür, batıkça derine yufka gibi açılırsın hesabı, sadece…
Şiirsel düşüncemde ağır ağabeylik yok ama… Ben yine alı turnam türküsün söylemeyi daha rahat benimsedim, Soframı kurarken…
Çok iyiyim maşallah özel olarak görmek istediğim her şeyim var ruhum arada bir uçacak arada bir gezinecek anıların içersinde eminim.
Garip olacak ama bendeki rahatlık sayıklamaya dönüşene kadar. Üstü kapalı gel gizlerimin ayak seslerine kulak tıkıyorum, masamı özene bezene hazırlarken.
Bir yanımda öylesine müstesna, öylesine yalancı bir cennet ne yapsam ne şekil iyilik işlesem gayretinde değilim.
Birileri gibi bu cennetin bir köşesinde ayaklarımı uzatıp gelen geçenden yaşamadıklarımın haracını kesem bencilliğinde hele hiç değilim.
Ben içmeliyim hayyam zikrinde aşkı için.
Şiir aşkı için veda yoklukların el bileklerini halsiz bıraktığı Mehmet amca içinde içmeliyim.
Asla da fikrimin ana temasından caymamalıyım Ben, ben için içmeliyim…
Asıl düşüncemde kabul gören satır başına düşen Bu yalnızlığım hangi Kalabalığa intibak sağlatabilir.
Bendeki yok oluşun adına nasıl bir varoluş yakıştırabilirim? Loş bir odanın içinde etrafında tüm hızla dönüp duran düşünceler varken.
Şimdi kim getirebilir yanıma ?Gecenin bu vaktinde değerlerin aynasında yüzü yüzüme yakışan birini…
Bu gayri ihtiyaç olan bana ailemden birisinin mi?
Yoksa iki üç paylaşımla sanki hayatıma damdan inmiş gibi halede tanımaya tereddüt ettiğim arkadaşlara mı!
Deyip geçtim başköşeye
Masanın üzeri tıkış tıkış..Her mezenin birbirinden ayırt edeci özellikleri vardı. Üstelik âleminde aslan sütü…
Sanki kral sofrası, iki sihir hilesiyle önüme serilmiş gibi
Birden gözbebeklerim ışığın varlığında olduğundan kocaman bir şekle döner.
Aniden odamın loşluğuna birileri ışık çuvalları boşaltır sanki.
Ayakkabılarım çıktı ayağımda.
Topuklarıma beden ağırlığı ile basmam hiç süre vermeden
O ışık gücü aldı gitti beni, sıkıntıdan patlamak üzer olan bir bulutun üstüne…
Ve ne gariptir ki ben daha kadehi dudağıma değdirmemiştim…
İçimdeki konuşma hissi zaman kayıp etmedi…
Masamda dostlarım… Hadi beni anlat
Ben biraz cümle kurmaya feyzi alırken gözüm zeytinle buluştu
Zeytin tanesi seksene merdiven dayamış yüzünü buruşturup tuzlu terini elinin tersi ile silip.
Aninde ahbap kesildi bana. bir el attı omuzlarıma “kara gözlüm şarkısını mırıldananlımı dedi.”,
Ben hiç hayır der miyim? usul usul başladım ezginin tam ara nakaratında
İster inanın, ister inanmayın…
Ben zaten kırk yılda bir düşerim böyle bir hayali masaya ve şarkıların diline…
_Ayol zaten kuş kadar yer içerim.
Pekiyi siz?
Bütün düşleri ulu orta dilimlenmiş kavuna ne dersiniz… Kokusunu çok şeye benzetirim…
Yanıt (1).Sevişme sonrası öpüşlerin, kendini yenilmesinin rehberi bu sefer içmişliğinde katkıları ile bir daha canım ister nazına uzak,
Kısaca yasak levhasını hiç koşulsuz sıcak ellerin dokunuşuna bırakan,
Ve o an.
Yani tekrarın tekrardan hiç soluklanmadan işte o iş… Siz anladınız ben öyle hissediyorum.
Yanıt (2)…Yolunuzu kaybetmişsiniz. Bir çöldesiniz ve tek başınasınız… Bu Mecnunun çölleri değil, hemen olaya kahraman olmayın lütfen…
Halinizden bezgin bir şekilde yola düşmüş gidiyorsunuz ayaklarınız çıplak ve zaman durmuş…
Size habire gidiyorsunuz… Dudaklarınız bir kurumuş bir kurumuş ki sormayın gitsin.
Zaten böyle bir anda sorgu suale düşmeye ne zaman var. Ne de kimseyi karşınızdan bulabilirsiniz. Orada yalnızsınız âdemi derya… Neyse orayı geçelim.
Hal bu ya gözleriniz çevreyi dört dönüyor…
İşte o an rüzgârla gelen ılık ılık bir su sesi...
Şırıl şırıl
İkide seçme kuş sesi
Filmi başa sarıp... Su! Diye mırıldanıyorsunuz…
Bildiğimiz serap… Anam serabın ne işi var burada. Hissini akılınızdan silin...
Şekil bozukluğu olmasın serapta kendince bir içim su...
Ama bu o serap değil…
Sevmediğim bir insanı hatırlatan bu isimi dilimin ucunda bulup, düşünce kaymasına izin kesinlikle vermem… Zemin kumlu çünkü düşer, kırılır hanım hanımcık kalıbı.
Bazı isimleri zikrederek canım sıkılır örneğin Leyla, Necla, Kadın kadına hep düşmandır. Erkek için fark etmez onun düşüncesi belli şeylerden sonra istop eder.
Böyle coşmuşken sorayım belki cevap olarak benim kafamı kurcalayan o soruya yanıt bulurum
Âdemoğlu, âdem kızı ayrı bir resim iken birden tek resim olmanın sırını çözen var mı?
Bu kadar incelik içinde efelik edip…
Hadi siz geri durun arkadaşlar, yıllardır çözümsüzlük bayrağını birileri taşmış. Siz yoruldunuz azıcıkta ben taşıyım tek kelime diyecek, o kişi ben değilim.
Keza böyle hassa konularda doğru fikir yürütme gayretimde, vardığım sonuç bende mantıklı.
Hayali gerçek dışı şeyleri basit bir noktada keserek, zekice de. Seçenek sunuyorum bir nevi yaşanacaklar…
Yapmak yapmamak kadarda birbirine uzak sayılsa da…
Asıl olan sizsiniz ve o sır sizde başlar ve sizde de biter.
Aynen dediğim gibi kendi sesinizi aşağıdaki cümlelerde net duyarsınız…
Oley! Çığlıkları Türk filmlerinin Cüneyt Arkın sahnelerine biraz modern olsa da,
Gelelim finalin çağdaş uygarca bitişine…
İşin özeti göz temasında olduğundan net bekleyişte,işte buyurun, netice ve Hatice…
Çöl ortasında kumlara dudaklarınız ıslatacak ganimetiniz su yarı gömülmüş vaziyette… Rüzgâr ayakucuna basa basa geliyor,
Uğultulu cırlak bir ses kaplamış ama her yeri…
Sen manyak mısın? Bula bula çöllere geldin…diyor
Çığlığın vitesi boşalmış bir araba gibi, bayır aşağı gidiyor,
Sesin geri gelmiyor sana nedense duymuyorsun kendini bile…
Hedefine kilitleniyorsun göze çarpan ilk şey, sen var ya iki ayrı yakaya iğnelenmiş kurdela gibisin. Kadere razılık verip. Aynen seni bekleyen görüntü şu, iki şaş al su, sizin onu lıkır lıkır içmenizi bekliyor…
Hadi canım kaçıncı yüz yılın içindeyiz. Kırın bu pencereyi hava alsın hayal gücünüz der gibisiniz…
Kim bilir?
Hayal gücünü cümlelerin huzuruna çıkarırken… Şu dünyada daha kaç kişi düşüncesine kadeh kaldırmıştır aynı ben gibi… Asıl olanı var etmek de değil midir? Sizce!
Yani bu öz güven bende var, gerisine boş diyorum.
Fikirleri türeten o fikre yedi emin adım sahiptir…
Göz ucu ile bir fikre daha gelelim…
Yanıt (3).Bir bahçedesiniz. Ama çocuksunuz yaş on bire küsüp on ikide sanırsınız kendinizi…
Asıl konuya gelelim ne yalan söyleyeyim bu bahçenin tamamı komşunun.
Zehra teyzenin:
Ah! Öylede güzel bakmış ki bu bahçeye…
İki elmanın vebali nedir ki diyorsunuz lakin.
Sıkıysa böyle bir bahçeyi bulun koca kentlerde.
Bana uymak zorundasınız.
Ve o kokuya…
Burunun direklerini kokusu ile kudurtan o kokuya dokunmadan tabanlara kuvvet kaçıyorsun…
Yani bıraksalar hiç düşünmeden hepsini mideye indirirsinizde…
Lakin yavaşça dilinin üzerinde dişlerine doğru, oradan ise nasıl yutulduğunu rakının gazabına uğrarken anlamazsınız bile…
İç iç devadır, damar sertliğine ifade sertliğine iyi gelir demeden…
Akılma bir bardak sıkma portakalın hayali gezindi.
Ne olduysa bana oldu, dünya akılısı sarhoş damaklarında, çok acemice dolaşıyorum.
Nerde anamın kompostolarının o eşi benzeri olmayan tadı demişken…
Bana yaşamayı bilme konusunda, sertçe gözdağı veren, aklıma uydum.
Şehrin utanç yüzünde birden allanır yanaklarım birden, görünmeze şahit olur tövbe hâşâ…
Fakirin sofrasına çulsuz oturan, bir kalıp beyaz peynir canlanır gözümde hiç tereddütsüz
Yeşile çalmış az biraz yüzü gözü.
Asaletini biz süt iken bilirdik. Hani bir söz vardır hep duyarız çevremde ki dostlardan” anam kız iken görecektiniz”
Vay be!
Sözün kısası teze gelin gibi dört köşe beyaz peynirimiz.
Eyle mahzun durur ki
Kenarı hayal kırıklı sarmış tabağın içinde. Döndü yuvarlandı o içmişti havada rakının en son yudumunu sanki.
Şurada birkaç meze ile dolu tabakcağızı kimsenin kimsede üstünlüğü yokluğu ilişti gözüme
Ah! Daha neler neler…Çıkıştıkça içi boş sanılana geceye. bir yudum rakı benliğime gizleniyor.
Nedense tepki gösteremiyorum, felaketime içtikçe adım adım sürükleniyorum, Kuşkusuz dönüp masaya kulak veriyorum…
İçelim beyler! İçelim… Diye masadakiler birbirlerini uçurumlardan acımadan atıp sonrada
_şerefe!
Kadehleri tokuşturmasına gülüşürken
Bir canlının canlıya bende nefes alıyordum tanıklığında olmamasına rağmen.
Et sotenin kokusunda bir kerameti varmış gibi yumuluyor kokusuna hemen hepsi…
YORUMLAR
Şadiye gürbüz(zaralıcan
Değerli kaleminizden harika bir yazı dizisi okudum duygulu içli hissettiren.Çok güzeldi efendim.Biz insanoğlu kadın ve erkek olsun daima bir sevgi sığınacak bir liman aramıyormuyuz,bizim ona vereceğimiz sevgiye karşılık beklemiyormuyuz.Bazen bu bir ömür mutlu sonla saadet oluyor bazende içimizde bir ukte bir hatıra olarak kalıyor.Ama dediğiniz gibi bedenler ayrılsa da ruhlar sevgide ayrılmıyor.Sevgi dolu yüreğinizin mutluluğu bulması hayallerinizin gerçekleşmesi dileğiyle gönül deryasından dökülen inci taneleri kaleminizi canı yürekten alkışlayıp kutluyor saygılar sunuyorum.