- 1533 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
Mektup6 / Yalnızlık Senfonisi
’Yeni tanıştık belki de ... ama kimbilir belki de hep vardın
eşlik ediyordun sessiz ve sinsice...
yalnızlığım...’
Yalnızım, saati bilmiyorum ama oldukça karanlık saatler, gece... İçimde sürekli Zuhal Olcay Yalnızlığım şarkısını söylüyor... Uyumak istiyorum ama uyuyamıyorum, epeydir mücadele ediyorum bu durumla, sanki yaşam benim için akşam başlıyor ve sabaha karşıya kadar devam ediyor... Duygusal olduğumdan geceyi seviyormuşum, sen söylemiştin, ama uyumam lazım! Normal, sağlıklı insanlar gibi. Nasıl bırakabilirim ki bu keyifli yalnızlığımı uykuya? Sanki uyumak çift kişilik bir eylem... halbuki eskiden benim yastığı görmem yeterliydi... aşk henüz beynimle oynamamıştı ... çekirge sesleri korosu ile elimde bir kitabın sayfaları arasında sızıp kalan ilk gençliğimde... Çift kişilik bir uyku bana çok uzaktı... kimseyle paylaşamazdım geceyi, uykuyu... Evli insanların yatak odaları bana hep mecburi birleşme odaları gibi, soğuk gelirdi. Ben evlenirsem yine kendi odamda yatacağım ya da odam sadece yatak olan bir yer olmayacak; kütüphanesi, dekoratif bir sallanan koltuk, oyuncaklar, belki bir tv, hayata dair neşelerle dolu bir oda olsun diye düşlerdim; yalnız kalmak istediğimizde kendi odasına çekilsin ya da istemiyorum aynı yastıkta kocamak! kulağıma hiç hoş gelmiyor bu, derdim çocukca... Şimdi esirgediğim o yalnızlığım üşütüyor, sensizliği fısıldıyor kulağıma geceleri, yoruyor beni kalabalık tekilliğim! Kendini paylaşmakta cimri bir kız çocuğu, ama eşyalarını çok kolay dağıtacak kadar da paylaşımcı. Gittikçe surlaşıyordu duvarlarım sanki, eşyalarımı da atamıyorum artık... Dayatılmış her şeye tepki gösterirdi bünyem. Ne kadar aşık olsam da o duvarların arasında bir yalnızlık senfonisiydi dinlediğim... Gerçek sarılışı seninle yaşayana kadar... sorgusuz sualsiz sarılışım... Sana göre belki sıradandı hesapsızca uykuya dalmak... Ama yeterince haksızlık ediyorum varlığına yazdıklarımla, sonra üzülüyorum; belki de ben onu anlayamadım, diyorum, belki de yalnızlığım! Hissediyordum senin de duvarların vardı, ’çok kolay akıyoruz birbirimize’ diyorduk, yıllarca beklenen bu sarılış bir ayine dönüşüyordu, benim için bir milattı... Daha önce de aşık oldum, ya da öyle sandım ama asla bırakmadım uykuya gözlerimi bu kadar rahat... Uykum yok işte anlamıyor musun gece! Çift kişilik artık, kabuslarımı kim dindirecek ki? Gözlerim izin istese de kapanmak için ruhum yaşıyor geceyi... her zerresini... duvarlara çarpıyor bir yalnızlık senfonisi... oradan yüzüme! Belki de seviyorum bu yalnızlığı, kurtulmak istediğim bir sevgili yalnızlık, hem seviyorum hem de acı çekiyorum... Uykum yok, git başımdan gece! Ya da kal benimle ama rahat bırak gözlerimi... Sanki güzel bir şeyleri terkediyorum hissi, bu anları yaşamaya çağırıyor beni... Melek senfonisini açtım, yavaşça ağırlaşması gerek gözlerimin, ağırlaşıyor ama yaşıyorum her saliseyi... melek senfonisine yağmur eşlik ediyor, bir den bardaktan boşalırcasına bir yağmur başladı; balkonun kapısı açık, sanki salonun ortasına yağıyor... Yalnız olduğumdan salonda olmayı istedim... Yağmur damlaları yere düşerken diğer damlarla haşır neşir olup kendini yere bıraktığı andaki o tınısı... Araba seslerinin bir kaç dakika da bir kulağımı tırmalaması bile zenginleştiriyor anı, şimdiyi yaşamak böyle bir şey sanırım; yavaşlatıyorum her şeyi , sanki ağır çekim salondayım, ışığı kapattım, kendimle ne çok şey paylaşıyorum... galiba mutluyum... geçmişe ve geleceğe dair hiçbir şey yok şu an da yanımda. Parmaklarım bu yazıyı yazarken bile tuşları hissediyor, piyano sesinin coştuğu notalarda gözlerimi açıp, alçaldığı notalarda kapatıyorum, o anlar da atom aklıma geliyor; maddenin en küçük parçası diyorum durduk yere... anın en küçük parçasını bile yaşadığımın çağrışımı bu cümle... Kendimle çok şey yaşıyorum... evet, mutluyum... en sevdiğim oyuncağım başucumda, ona sarılmamı bekliyor sanki ’hadi uyu artık’ diye gözümün içine bakıyor, ama anı piksellere bölüyorum... ağır ağır sallanıyor bedenim; uyuyamadığım gecelerde, düşüncelerimin burada olmama izin vermediğinde anne karnı pozisyonu alırım... ve yavaşça sallanırım...
İşte şimdi de düşünmeyi yavaşlatmayı başardım; sadece melek senfonisini ve doğanın sesini hissediyorum... artık bu anı yazmayı bırakıp uyumalıyım... Seni seviyorum yağmur sesi, rüzgar ile gelen hanımeli kokusu... seni seviyorum... az sonra huzurlu bir uykuda olacağım tek kişilik... Sıradan görünen ama kafamızda büyüttüğümüz yaşamlardan çok daha önemli olanı; şimdiyi ve kendimi seviyorum...
’Senin olmamı istedin ama belki de
bir aşık gibi inatla, bunca zaman
kendine sakladın...
bir tohum gibi serpildin filizlendin
ben oldun belkide...
yatağımı bile paylaşabilmek için benimle...
Yalnızlığım, yaşamak zorunda olduğum beraberliğimsin
yalnızlığım, kanımsın canımsın sen benim çaresizliğimsin...’
YORUMLAR
Seni seviyorum yağmur sesi, rüzgar ile gelen hanımeli kokusu... seni seviyorum... az sonra huzurlu bir uykuda olacağım tek kişilik... Sıradan görünen ama kafamızda büyüttüğümüz yaşamlardan çok daha önemli olanı; şimdiyi ve kendimi seviyorum...
’Senin olmamı istedin ama belki de
bir aşık gibi inatla, bunca zaman
kendine sakladın...
bir tohum gibi serpildin filizlendin
ben oldun belkide...
yatağımı bile paylaşabilmek için benimle...
Yalnızlığım, yaşamak zorunda olduğum beraberliğimsin
yalnızlığım, kanımsın canımsın sen benim çaresizliğimsin...’
Yalnızlığım, yaşamak zorunda olduğum beraberliğimsin
yalnızlığım, kanımsın canımsın sen benim çaresizliğimsin...’
....
söz bitmiş
mükemmel...