- 298 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Büyü Ve Büyücülük 4
4-Animiz insan, kendisinden sonraya; yaşantısı içinde olmayan ne gayb ilmi bırakmıştı; ne de cennet cehennem gibi öte dünya anlayışını bırakmıştı. Ne de azap çeken ruh düşüncesini oluşturmuştu. Bunları ima dahi edemezdi. Kimi bu tür doku uyuşmazlıklarını animizme ithaf etmek, tam bilmezlik oluşla animizmi bilmeme cahilliğidirler.
Eski totemi dönem, totem kandaşlarına kötülük bilemezdi. Zorunlu ve iyi bir sosyal ödevcil oluşla, öne çıkardılar. Ne karıları, ne kocaları ne de bunlardan kaynaklı hinlikleri vardı. Kötülüğü bilmeyen yapının büyücülüğü kötü anlam da kullanmaları da olanaksızdı. Bugünkü karılarına, kocalarına vs. büyü yapıp şirinlik muskası takmak gibi aldatma, kandırma olan sahtekârlıkça büyücülükler; üfürükçülükler; eski erken dönem toplulukların önüne aldıkları bir mesele ve kullanım hiç değildiler.
Babil Utnapiştim’i ya da Sümer Ziusudra’sı; ittifak içindeki bir totemi boyun, öğretmeni, belleteni, bilicisi, duyarlısı, büyücüsü oluşla peygamberidirler. Henüz peygamberlere Rabbani olma sıfatı da verilmemişti.
Ziusudra (ya da Utnapiştim) Şuruppak şehrinde Ubartutu’nun oğludur. İttifak, tanrılar kurulu; ittifakın katılımcı gruplarından meydana gelmişti. Her biri bir totem gücün temsilciliği olan kurul; bir karar almıştı. İttifakın insanlarını yok edecektiler. O günkü kavram diliyle sık sık tufanlar düzenleyecektiler.
Az ileride bahsedilecek ittifak kararlarından hoşlanmayan bu kararlara karşı çıkan ittifakın kararlarına iman etmeyen [sadık kalamayan (cin)] gruplar vardı. Tufanlar uyumsuz grubun içlerinde atılmasıydı ya da, yeni bir iman tazelemeydi (sözleşme ahdine sadakat onaylamasıydı). Zaten ittifaka muti olanlarda yeni şartların yeni sorunları karşısında, şart nameleri sık sık değişip dirençlere göğüs geriyorlardı.
Şunu unutmayınız, ittifakı dönemin kullandığı dil olan, iletime dil aktarımlarının bir özelliği vardı. İttifakın ortak dili oluşla kullandığı dil sözcükleri yeni oluşuyordu bu biline. İkinci olaraktan da ittifak dilinin anlam ve kavramları veya kullandıkları tanımlamalar, sürekli bir anlam oluşla tam oturmamıştı. Sözleşmenin yeni şartlarla değişmesi gibi sözleşme oluşun anlam genişlemesi gibi sözcüklerin anlatım karşılığı da sık sık değişiyordu.
Erken ittifakı dönem anlatımlarında eğer bir tufandan, bir yaratmadan, bir yok etmeden, bir yer, gök tanımlamalarından bahis ediyorlarsa; bu tanımlar o dönemlerde bugünkü anladığımız anlamla ortaya konulmuş anlamları ifade etmiyorlardı.
Kavramlar yeni yeni beliren, ittifakın bile ön görmesi olanaksız olan gelişmeler ışığında şiddetle oluşan ihtiyaçlar karşısında, meydana konuyordu. Sık sık ta anlam genişlemesi, ya da anlatım değişmesine uğruyordular.
Söz gelimi ittifakın gücü (tanrılar kurulu kararı), ittifakın görünüşünde olan yepyeni bir insan yaratmıştı. Bu yaratış yoktan var ediliş değildi. Zaten var olan, ittifaka katılan her bir grubu, yeni totem kimliği anlayışı içinde saygılama ve kutsal kılmanın "birlik sözleşmesi" olan yaratmalardı.
Bu nedenle ittifak içindeki, bir başka grubun totemi insanı; kendi eski totem kimliği oluşla, ateşle arınmanın tanımlı lığı içindeydiler. Sümerliler aşağı yerli oluşla, balçığın insanıydılar.
Bu tanımlık ve etnik üstünlüktü anlayışlarıyla birbirine meydan okumalar, ittifak içinin ari etnik ırk çatışması oluşla (!) kendilerini öne sürüyordular. İşte böylesi bir egemeni durumda, grupların bu üstünlüktü anlayışlarını kırmak için ittifak, ittifaktaki her bir grubun yaratılış fikrini ittifak tanrısı olan kurul başının (Enlil’in) eliyle yoğurup şekillediği insan görünüşlü birleştirmeyi seremoniye edişle tarihte, ilk kez İNSANI yarattılar (melez insan yaratma). Bu fikre kimi grup ( şeytan); karşı çıkıyordu.
Yine Tevrat’ta belirtildiği gibi, tanrı kırın hayvanını, sonra yerin, göğün hayvanını yaratması gibi birçok seremonileri vardır. Ve özellikle tanrı, sanki neler yarattığını unutmuş ta yeniden hatırlıyormuş gibi tekrar tekrar bu hayvanları bitkileri sayıp, belirtir olan söz edişleri vardır.
Tevrat’ın tanrısı, göğün uçan kuşundan, yerin sürünen hayvanından bahsetmesiyle onlara gelin demektedir. Yoktan yaratılana değil, zaten var olan bir şeye "gelin" diyor. Bu yepyeni bir yaratılış olmayıp; ittifak içine katılan gruplardı. Hatta bu bağlamda yerin ve kırın hayvanını da tufanda yok edeceğim demiştir. Yer ve kırın hayvanı dediği erken dönem totemi insan tanımlama ikonuydu.
Bunlar yok edilenler, ittifak içinin asi, uyumsuz, ittifaka göre barbar insan grupları olup, ittifakın içinde atılmalarıydı (Nuh kavimi gibiler). Bu eski dönem ittifaklıyım olayları, içlerinde atılan kavimin kendi gözlerinde olan uyarlamalarıyla anlatılınca, çok sonraki anlatımlar; bambaşka hüviyete bürünüyordu.
Yerin, kırın, göğün hayvanı; ya da yerin göğün adamı gibi söylemler; böylece ittifakın ve totemilerin kendi dışındaki başka totemileri de insan tanımlaması içine almalarıdırlar. Böylece her bir totemi, daha önce kendi gibi saymadığı başka totemileri, ittifakın gücüyle bildi (“ve Adam Eva’yı bildi”. Başka totemi Eva’ları bildi) ve tanıdı. Yine yerin hayvanını, göğün kuşunu çağırma olayı, onları kabul edişlerle kendi aralarına almalarıdır. Onlarla temas eder olma durumudurlar.
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.