- 1927 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Düşlerin İstifası, Ve Varoluşa Atanması
Düşlerin İstifası, Ve Varoluşa Atanması
Nefesin isteyerek istemdışı atması, en içten istenen yaşamın birgün olağanca kuskunlukta lanetlenmesi, ve o özgür bedenin çürümesi ile büyüyen çocuğun, birgün tekerlekli sandalyeye hapsedilmesi...
İşte özeti budur yaşadığım iğrenç ayların...
Her sabah kalktığımda yürüyemediğimi birkez daha fark etmenin verdiği acı ile geçirdiğim o zamanlar, hep bir umut bekletti bana sabırla ve belki de sandığım yalanla...
Odamın kapısı açılır açılmaz "birgün yürüyeceksin" diyen yalancı doktorların sahtede olsa gözlerimi yaştan kurtarma çabaları çok uzak sevinme gerekçesi olarak çarpıyordu yüreğime, lanet okumak en basitiydi sanırım...
Çok güçsüzdüm...
Annemin bir köşede gizlice ağlaması, babamın onu teselli ederken gözlerinin dolması beni inada sürüklüyordu.
Çok az öncesine kadar yaşama küsen, tüm içtenliğiyle umudunu yitirmeye yönelen yüreğimin, sessiz bir haykırışını duydum ailemin o imkansızlığını farkettiğimde; "Yeneceğim, Yeneceğim, Yeneceğim"
Evet, belki bu haykırışta sahteydi, ama gerçekliğine "kanmak" istemiştim çaresizce... Kanmanın verdiği heyecan, yeneceğim haykırışlarının her fark ettiğimde çürük bedenimi, yeniden çınlaması kulağımda, bana en büyük destekti lanet olası o hastanede, daha lanet olan iki tekerlekli bir aracın üzerinde...
Aylardan sonra ilk defa müzik dinlemek istedim o gün... Ve tabii ki Ahmet Kaya... Heyecanlanıyordum O’nu dinlediğimde ve yaşamın güzelliklerini tanıyordum her seferinde, bazen ağlıyor, bazen kusuyordum sisteme, ama umut ya işte...
Ve tedaviyi kabul ettim.
Birgün halay çekebileceğime inanmak, mitinglerde yine ön safları kaptırmayan çocuk olmak, konserlerde atılan sloganlara eşlik etmek, ve ailemle geçirdiğim o canım vakitleri hatırlamak...
Tedavim hızla devam ediyordu. Çok yorucu olduğu kesin, ama düşlerimin yüceliği dinlendirendi beni. En lanetlediğim o şekil bana zevk aldığım bir iş yaptığımı sandırıyordu yitirmediğim umut sayesinde...
Gün geçtikçe durumum daha olumlu hal alıyor ve ben bunu hissettikçe gözlerim aylardır unuttuğu gülümsemenin adresi oluyordu birden...
Ve bir aya kadar hastane koridorunda koşabileceğim sözünü vermişti o felsefem yüzlü doktorum... Birtek O’na inanıyordum, o sahte değildi, en gerçekleriydi O, ve en yaratanı…
İki hafta geçmişti, ve ben yavaş yavaş hareketlenmeye başlamıştım. Yerimde duramıyordum, haykırmak istiyordum artık...
Ailemin yüzündeki o sevinç ise beni yeniden varediyordu her defasında... Babamın gözleri dolmuyordu artık, annem korkmuyordu, sanmıyordu artık odama girerken beni lanet okurken yakalayacağını...
Ve O sahteliğine hiç inanmadığım, slogan gözlü doktorum doğruluğunu ispatlamıştı... İlk birkaç gün hafif zorluklarla yürüyebilmiş ve tam bir hafta sonra da sanki o çürüyen bedenin sahibi değilmişim gibi koşabilmiştim bahçesinde hastanenin...
Şimdi ise evde 2. günüm, ve tüm düşlerimi gerçekleştirmek için önümde büyük bir zamanım var...
Ama ilk yapmam gereken selamlamak olacak güneşi... Gece ise yıldızlara randevu verdim, elimde şarabımla, onlara iltifat ederek sabahlayacağım...
Ali Barış KURT
[email protected]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.