- 765 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Mimar Osman Özyurt
Konya Mimarlık’ta 5 yıl beraber okuduk. Betonarme dersi ikimizin de baş belasıydı. Konya’nın yerlisiydi, evlerinde ailesiyle kalıyordu.
"Sen gurbete çıkmamışsın azizim" diye takılırdım O’na...
Sınıfımızdaki “Argun Kocadağıstan, Osman Özyurt, Suat Zobu, Nezih Fıçıcılar, Osman Bayat” beşlisinden biriydi. Her zaman birlikte olduğumuz için böyle söylerlerdi.
O hariç diğer dördümüzün kaldığı öğrenci evimize sürekli gelir gider, bazen bizim evde yatardı.
Gözündeki gözlük sanki onunla bütünleşmişti, O’nun değişmez aksesuarıydı.
O’nu ne zaman görseniz elinde bir fotoğraf makinesi, “Azizim bir resminizi çekeyim” der, uygun bir pozunuzu yakalar ve resminizi çekerdi. Sonra çektiği resimleri çoğalttırır herkese ücreti mukabilinde birer tane verirdi. O pozlarda kesinlikle yalnız değilsinizdir. Çektiği pozlarda ne kadar çok kişi olursa O’nun için o kadar iyiydi. Şu an O’nun sayesinde okulla ilgili pek çok resmimiz var.
Öyle aktifti ki; hocalarımızla konuşur, 19 Mayıs, 23 Nisan gibi resmi bayramları, özel günleri hiç kaçırmaz, mutlaka bir yerlere hocalarla birlikte gezi düzenlerlerdi. Bu tür aktivitelerde gizli organizatörün Osman olduğunu hepimiz bilirdik. Her gezide, birden fazla olan otobüslere biner, Ihlara Vadisi, Silifke’deki Cennet-Cehennem Mağaraları, Akşehir’de Nasrettin Hoca Türbesi, Ilgın, Beyşehir gibi yerlerde kendimizi bulurduk.
Gidenler kalabalık olur, Osman’ın elinde makine habire resim çeker o anlarımızı ölümsüzleştirirdi.
Otobüsün içindeki şamata, curcuna bambaşkaydı. Ön koltuklardan birinde oturan Osman bazen bir rehber gibi davranır, tane tane anlaşılır bir dille açıklamalar yapar, çoğu zaman ilk kıtasını söyleyerek neşeli bir türkü başlatır, koro halinde hepimiz söylerdik. Orta koridorda bir kaç kişi oynardı. “Bastım da kırıldı iğdenin dalı” her gezide en az 5-6 defa söylenen bir türküydü.
Okul Yıllığı’mızı da O hazırladı.
Sonra 1985 Yılında Okulu bitirerek her birimiz Türkiye’nin dört bir tarafına dağıldık.
Sınıfımızdan Osman Özyurt ile Rahmi Erdem okulda öğretim görevlisi olarak kaldılar.
1990 Yılında, gene Osman’ın organizasyonunda, Konya Akyokuş’ta ailecek katıldığımız yemekli bir toplantıda, sınıf olarak bir araya geldik. Yedik, içtik, eğlendik. Her 10 yılda bir toplanma kararı alındı.
Ama bir daha toplanamadık. Osman dâhil çoklarıyla da bir daha görüşemedik.
2009 Yılı Eylül Ayında Rahmi Erdem ve Argun Kocadağıstan beni aradı. Çekinerek, sakin olmamı söyledikten sonra “Osman Özyurt’u kaybettik” dediler. Beynimden vurulmuşa döndüm. “İkindi namazından sonra Nalçacı’da Musalla Mezarlığı’na defnedeceğiz” dediler. İkindi ezanı okunurken oradaydım.
Ölüm nedeni (Hastalığın ismini bilmiyorum ama) beyine virüs bulaşmasıymış. Grip başlangıcı zannetmiş, sonra hastane ve 1 hafta.
Boğazımda gene o düğüm var...
Ahh Osman’ım, Can Osman’ım, mekânın cennet olsun kardeşim.
O tane tane konuşman gözümün önünde “A-Zİ-ZİM”…
NUR İÇİNDE YAT…
2011 Yılında öbür Osman’ı, Osman BAYAT’ı da kaybettik maalesef. O’nun da mekanı cennet olsun.
Sevgiyle kalın…
Suat ZOBU
YORUMLAR
Mekanları cennet olsun abiciğim. Başın sağolsun...
Bazı arkadaşları kaybetmek bir parçasını da alıp götürüyor insanın. Her ne kadar hayat devam ediyor diye kendimizi avutsak da, kaybettiklerimizi hatırladıkça içimizdeki yangın her seferinde daha da yakıyor bilirim.
Allah sevdiklerimize sağlıklı uzun ömürler versin. Saygılarımla...
Suat Zobu
Kaybettiklerimizle yaşadığımız anılar göz önüne gelince insana daha çok koyuyor.
Mutlaka hepimize sıra gelecek ama genç ölümü zor oluyor.
Allah hepimizin geçmişine rahmet eylesin.
Sana da selam ve sevgilerimi gönderiyorum sevgili kardeşim. AEO