- 653 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
OYUN
Oyun
Hepimiz birer oyuncuyuz yaşamda ve start verildi, hem de cenin konumundayken, doğmadan daha. Bu bir şans oyunu değil, doğru stratejilerle oynanan bir akıl oyunu belki. Hızlı ve dikkatli, ölçülü ve soğukkanlı olmamız gereken bir çeşit sınav belki de. Ya da yazılan senaryonun zorunlu oyuncularıyız aslında.
Kimi doğuştan beş sıfır önde başlarken oyuna kimi de mağlup, beş sıfır geride... Galip ya da mağlup fark etmez, hepimizin yıldızının parladığı anlar vardır hayatta.
Çoğunlukla farkına bile varmadığımız ya da küçümsediğimiz o çok özel anlar... Şekillendirir zamanı, fırsatlar sunar, aynalar tutar, sınavlara sokar. Çoğunlukla görmeyiz, geçer gideriz yanından.
Adına zaman denilen çok değerli bir hazinemiz var; umarsızca harcarsak eğer, parlayan yıldızımızı da söndürmüş olmaz mıyız? Nasıl da savururuz çoğunlukla boş uğraşlarla.. Kim olduğumuzu, ne istediğimizi bilemeden koşturup dururuz bir yerlere. Fırsatları, ilk sayfasını bile okumadığımız bir kitap gibi rafa kaldırırız. Dama tahtasında bir taş daha kaybettiğimizi düşünmeden yaşar gideriz. Yalanlara yüzümüzü döner de gerçeklere sırt çeviririz.
Ya hesapsızca yaşar, egomuzu tatmin ederiz ya da maviyi,yeşili, pembeyi doya doya yaşamadan ve doğru zamanda doğru hamleleri yapamadan tüketiriz zamanı. Oyunun sonuna geldiğimizde de şaşkınlıkla, kaçırılmış fırsatlara yanarız. Ama rövanşı yoktur hayatın.
Eğer "yaşam silgi kullanmadan yazı yazma sanatı"ysa dönüş yok demektir. O halde bu oyunu kazanmanın tek yolu, yüreğini sevgiye açıp evrenin sunduklarına sırt çevirmemek, başımıza gelen her olayı fırsata çevirebilmektir. Ölmeden yaşamayı deneyebilmektir aslında.
İnsan ne zaman ölür, biliyor musunuz? Yüreğini sevgiye kapattığı zaman... Yeryüzünün evrensel dili sevgiyi unuttuğu zaman yani. Yalnızlığa mahkum ettiğinde kendini. Zira büyük şairin dediği gibi: Yalnızlık Allah’a mahsustur, her canlı bir eş arar. / Taşın kalbi yok ama onu da yosunlar sarar.