Küçük Pano
Anne evimde gözünü salon duvarına çeviren görür.Küçük bir pano. Ben yaptım onu. Akşam sanat resim hocasından bir model bulmuştum,önce onu yaptım sonra yeni modeli kendim
çizdim. Kardeşime poz verdirdim, elinde bir sepetle. Sepetin içine güller doldurdum.Bir kaç
gül aşağı sarkıyordu. Hocanın hoşuna gitti.İyi,bunu yapabilirsin dedi. Sonra gören herkes beğendi. Başka bölümlere giren hocalar bile. Beğenmeleri aslında umrumda değildi. Sebze
sepeti gül doluydu. Gülleri nasıl boyayacağımı bir türlü kestiremedim.Çok kara kalem resml
yaptığım halde hiç boya kullanmamıştım.Sonraları bir resim olarak baktığımda çok kusurlu
olduğunu gördüm. Resim bakanları çekiyordu kendine. Kusur bulanını görmedim.
Güller hiç bir yerden çalınmadı. Yüreğimin olanca açıklığında buldum. Koparmadım onları
tomurcukları bütün kırmızılığıyla içimde. Gülleri yiten bir insan olmadığım için kıvançlıyım.
Yoksa duvarda bir taştan daha duyarsız kalabilirdim. Daha açın güllerim ne olur? Daha şunun şurasında kaç yaşındayım. Halamın torunu Nadide:
-Kızım, üç otuzundaymış gibi konuşuyorsun. diye gülmüştü.
O an içime öyle umutlar dolmuştuki hiç bir şey aklıma gelmemişti, sivilceler,çiller bile.Kendi
kendimi beğenmemem anlamsız kaldı. Boyum uzadı birden. Vücudumdaki tüm kusurları
ört bas ettim. Çok şükür üç otuzumda değildim. Nadide ekledi:
- Ah anacığım, herkes neler yapıyor. Dağdan gelen çoban resim sergisi açmış. Sen ki bağlı
değilsin kimseye.Valla ben,senin yerinde olsam bir şey bulamazsam karton ve kara kalemle
resimler yapardım.
Sen benim yerimde değilsin. üç otuzumda değilim ama,üç otuzu birden yaşıyorum.
Duvardaki panoya bakarken on yılı geride bıraktığımı düşünüyorum. İyi ki yaşadım ve geride kaldı. Bir daha aynı şeyleri yaşamak mı Allah korusun.
Gülemiyorum.Panodaki kız gül sepeti omzunda sürekli gülüyor. Resme bakarken ağlayasım
geiliyor zor tutuyorum kendimi. Elimdeki örgü işi mi, nakış mı, oya mı her neyse onu
yapmaya eğiliyorum. Alay edercesine coşkuyla gülüyor resim. " Ne oldun? Ne yaptın? diye
soruyor ışıltılı gözleri. Süregeliyor konuşması " O nerede? O gül tutan el. Koklayan burun
öpen dudaklar. Gözyaşlarımı tutarken" evlendi,evlendi"diye yineliyorum. Belki öyle çok gül
açtıki kalbinde, verdiği gülü unuttu.
Resim:
- Beni neden kendi evinin duvarına asmıyorsun,dedi. Donakaldım.
Vergi vermeyenin evi mi olurmuş kocama göre. Üstelik malı mülkü olmayan insandan bile sayılmazmış. Anlayacağın açıktayım. Yola düşürülen,görülüp alınmayan, ayak altında ezilen
bir gül gibi.
- Ne güzel, bir kız bir erkek çocuğun var, bunlar yetmiyor mu dedi panocuk.
Kimsenin gözlerimde biriken gözyaşlarımı görmemesi için başımı çevirerek elimde işim
yanıtladım:
- Her kişi kendi yalnızlığını taşır.Çocuklarımı yalnız bırakmamaya çalışıyorum. Onlara sevgi
veriyorum. Gülleri, çiçekleri ve hayvanları sevmeyi öğretiyorum ama yetmiyor.
Yetinemiyorum.Bilirsin ozanlar bir kişi değildir, çoğuldur onlar. Sevgiler de çoğul , umutları
düşleri de..
Nazik Gülünay- eski bir öyküm-