- 516 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Sait Nursi
Sait Nursi
İlk ismini 80’li yıllarda duydum. Okul arkadaşlarım "Nurcu" olduklarını beni de nurcularla tanıştırmak istediklerini söylediklerinde 18 yaşlarındaydım. Dini kitapları okumaya başladığım yıllar! Önceleri felsefe ve psikolojik kitapları okuyordum. Zaten az okuyordum! Sait Nursi’ye "Bediüzzaman, Üstat" diyorlardı. İman hakikatlerini herkesin anlayacağı bir dille yazmış, son dönemin "Müceddidi" (Dini yenileyen) olduğunu başka müceddit gelmeyeceğini söylüyorlardı. Benim dinlediğim ilk konu "Küçük Sözler" eserinden 8. Söz’deki kuyu hikayesiydi. Sonraları Tolstoy’un "İtiraflarım" isimli kitabında da bu hikayenin benzerini okudum. Tolstoy da önceden yazmış! Zaten bu hikayelerin bazıları eski "Doğu Masallarından" esin olarak yazılmış.
Üstat Bediüzzaman Sait Nursi’nin öğretisinde: Nereden geldik, ne için geldik? Sorularına cevap aradım! Aklı ikna eden bir üslupta yazılmış eserlerini merak ile okudum. Osmanlıca ağırlıklı olması Osmanlıca kelimeleri Lugatten öğrenmemi sağladı. Arapça eserlerini okumadım ama okuyanlardan dinledim. Osmanlıcaları da çevirilerden okudum! Okumalar bazı sohbet ortamında olduğu için bilgi paylaşımı daha etkili oluyordu. Neredeyse tüm zamanını bu işe ayırmış olan kişiler vardı onlara takıldığım yerleri sorup kendi algımı oluşturmaya çalışıyordum.
O zamanlar nurcularda "Eüzübillahimine şeytane siyaset" (Şeytandan kaçar gibi siyasetten kaçmak) şeklinde bir anlayış vardı ! Siyasi etki altında kalmayı istemediğim için bu benim çok hoşuma gitti! "Nursi" soyadı ve "Bediüzzaman" lakabı sonradan konulsa da önemli olan okuduklarımın içeriği olduğundan benim açımdan bir mahsuru yoktu! Kişisel ayrıntılara takılmadan eserlerinin nerdeyse tamamına yakın, büyük bölümünü okudum.
Gençlik yıllarında siyasetle ilgilenmiş. Abdulhamit döneminde Jurnalcilerin (İhbarcıların) ihbarıyla yargılanmış; İstanbul sokaklarında "Yaşasın zalimler için Cehennem" diyerek gösteri yürüyüşü yapmış, akli durumundan şüphe edilip Akıl Hastanesine muayneye bile gönderilmiş!
Atatürk ile dostluğu İttihat ve Terakki içersinde olmuş. Vatanın kurtarılması konusunda hem fikir olmuşlar. Atatürk onu Meclise davet etmiş, Doğu Vilayetleri Genel Valisi olmasını istemiş. Kabul etmemiş! Dinin sosyal hayata yayılması konusunda Atatürk’le ayrı düşmüşler! Laiklik meselesi... Atatürk Devlet Adamı, Sait Nursi ise din adamı olarak Vatan için kendi alanlarında çalışmışlar! Ruslar’a karşı gönüllü alaylarda çarpışmış ve esir düşüp esaretten kurtulunca da İstanbul’a gelmiş. Sonraları Menderes döneminde Demokrat Parti’ye açık destek vermiş ... Belki bu desteği ters etki yapmış, "Eüzübillahimine şeytane siyaset" ilkesi zedelemiş olduğundan olmalı ki Menderes zamanında büyük sıkıntılar çekmiş. Bir defasında Ankara’ya sokulmamış bu dönemde! Halk Partisi dönemiyle zaten yıldızı hiç barışmamış! Yargılamalar ve uzun tutuklu süreleriyle geçmiş ömrünün büyük kısmı!
O zamanlar Nurcular güleç yüzlü, narin yapılı, gayet temiz giyimli, mütevazi, bilgili, dinine bağlı, ahlaki değerlere saygılı, siyasetten uzak kişilerdi. 80 öncesi anarşi döneminde belki de toplumda en güvenilir olanlarıydı! Çünkü o dönemde o kadar siyasi ve dini akım vardı ki akıllara zarar! Cihatçılar, tarikatçiler, farklı cemaatler mantar gibi çoğaldı! O yıllarda nurcular sermaye ve siyasete hakim olmadıklarından olmalı ki içlerinde hile,yalan yoktu! Samimi içten davranışlarıyla topluma örnek oluyorlardı. Dış mihrakların tezgahına da kapalıydılar!
Sait Nursi’nin "Kemiyete değil keyfiyete bakılır" ilkesini severim. Yani çoğunluğa değil kaliteye,öze bakılır! Bu ilke günümüzde adeta şöyle değişmiş -Keyfiyete değil kemiyete bakılır- Yani kalite ve öze değil de kuru çoğunluğa bakılır olmuş... Siyaset, sermaye ve dış etkiler böyle bir durumu netice vermiş. Bir de Sait Nursi’nin "Haklı olan, güçlü olan" ikilemesinde; Hak tarafında olması konusu var! Bu da zaman içinde "Güç" lehine değişmiş! Bu tespitim genel görünüm; yani özde kendilerini korumuş, ilkelere saygılı olanlar elbet var! Onları saygıyla selamlarım!
Giriş, gelişme, sonuç gibi... Giriş iyi niyetli,çileli; gelişme olumlu, sonuç ise kaçınılmaz!
Çok değerli öğretilerin başka maksatlara alet edilebileceğini unutmayalım. Günümüzde "Allah ile aldatmak" bile yapılıyor. Geçenlerde dini kitap satan bir kitapçıda "Tefe’ül" ettim, yani bir kitabı rast gele açıp orayı okumak şeklinde. Sait Nursi hakkında başkalarının yazdığı eserlerden inanın peş peşe, tamamen rast gele üç tanesini açtım. Okuduğum sayfada üçünde de bir siyasi partiyi ismen kötüleyen satırları okudum! Eyvah! dedim. Bu öğreti siyasete birilerinin tesiriyle alet edilmiş. Rasgele açtığım yazarları ayrı, üç ayrı kitabın sayfalarında siyasi söylem bulmuş olmam, hem de parti adı verilerek; tesadüfle açıklanamaz!
Son tahlilde; Sait Nursi, eserlerinde Kuran hakikatlerini işlemiş ve akla hitap etmiştir. Felsefi alanda da faydalı olan eserlerini okumak benim açımdan faydalı oldu. Osmanlıca pek çok kelimeyi ve felsefi kavramları öğrendim. Eserlerini okumak ve anlamak süreç alıyor, bu nedenle dikkatli olmalı! Günümüzde yüzeysel okumalar yaygın! Bu da insanları daha iyi bilenlere karşı zayıf düşürür! Yani kişi kendi algısını oluşturamaz ise önceden tasarlanmış başkalarının algısıyla yönlenir! Taklit bir taraftarlıkta kalır!
Selametle,
Ahmet Bektaş