3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
855
Okunma

İstanbul’u hiç görmedim. Biliyorum büyük eksiklik. Tüm dünyanın hayran olduğu bu muhteşem şehri görmemenin eksikliği hep hissettim. Ama olmadı, gidemedim. Olanaklar elvermedi ya da cesaret edemedim. Gitmedim demek yanlış olmasın; bir kez içinden geçip Tekirdağ’a gittim. Boğazın muhteşem güzelliğini görmek kısmet oldu. Bir de kızım ödül kazanmıştı. Yarışmayı açanlar bizi beş yıldızlı bir otelde iki gece misafir etmişlerdi. İşte ilk o gün gördüm yaşam farklılığının ne kadar büyük olduğunu. Bir maaşımızla yalnızca bir akşam yemeği yenebileceğini; bir sabah kahvaltısına yarım maaş ödendiğini. Kızıma hediye edilen bir ayakkabı ya da tokanın parasına neredeyse birkaç haftalık pazar alışverişi yapılabileceğini ilk o zaman gördüm. Daha önce duymuştum ama yaşamayınca fark edemiyor insan.
İstanbul’u hiç görmedim ama neredeyse bütün ilçelerinin, semtlerinin adını sayabilirim. Yok, öğrenmek için öyle çaba falan harcamadım. Haberleri, hava durumunu, yol durumunu izlemek yetti. Başka şehir yokmuş gibi diğer şehirlerde kimse yaşamıyormuş gibi Türkiye demek İstanbul demekmiş gibi her yerde her zaman adından söz ediliyor. Öğrenmemek mümkün değil. Aslında kıskanıyorum da İstanbul’u ve orada yaşayanları zaman zaman…
İstanbul’u hiç görmedim. Dedim ya yine de tanıyorum onu. Çünkü bizlerde İstanbul gibiyiz. Tam ortamızda bir bıçak kesiği, bir yanımız doğu, bir yanımız batı. Med cezirler vurur kıyılarımıza. Anlamayız çoğu kez, neden böyleyiz? Neden yıkılır kıyılarımız en ufak dalgada. Bilmeyiz nereden gelip nereye gittiğimizi. Yolumuzu bulamayız çoğu kez. Saatler sürer kendimizi yaptığımız yolculuk. Bitmez bu yolculuklar trafik keşmekeşliğinde. Kaç kez kayboluruz , kaç kez yol sorarız bilinmez.
İstanbul’u hiç görmedim demeyeyim içinden geçtim bir akşamüzeri. Ona ne kadar benziyoruz aslında. Her birimizin yüzü başkadır. Benzemeyiz hiç birbirimiz diğerine. Seslerimiz başka, hüzünlerimiz başka. Her köşesinde farklı renkler, farklı tatlar yok mu? Farklı acılar, üzüntüler, yasaklar… Biz İstanbul gibiyiz. Sevmelerimiz farklı, aşktan kaçmalarımız farklı. Boğazın kıyısında oturup keyifle çayımızı yudumlamak gibi değil hayatlarımız. Ağaçlar farklı, çiçekler farklı, aldığımız tatlar farklı.
İstanbul’u görmedim ama hakkında yazılanları okudum, söylenenleri duydum. Güzel bir kız gibi değil mi? Herkesin görmek için can attığı, adına romanlar yazılan, sayfalar dolusu şiirler yazılan…aşık olunan… Oysa en çok ihanet orada yaşanır, acı da yalnızlık da. Doğal değildir hiçbir şey, gittikçe yapaylaşan dünya gibi. Biz de İstanbul gibiyiz. Her gün biraz daha kalabalıklaşırız ama bir o kadar da yalnızlaşırız. Acılar yaşarız, ihanetler görürüz.
Bir yanımız doğu, bir yanımız batı. Benzemez hiç birimizin yüzü diğerine. Seslerimiz farklı aşklarımız farklı. Tam orta yerimizde bir bıçak kesiği…