- 802 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GÜLCE ve TÜRKÜLERİMİZ
Mustafa CEYLAN
*******************************
"Türkü"-"Türkî", Türk’e has...
Ezgiyle söylenen ve çoğunluğu hece ölçüsüyle yazılmış, bestelenmiş halk edebiyatı ürünü, manzumeler..
Bizi biz yapan en önemli kültür değerlerimizden birisi.
"Türkü yakmak veya türkü çığırmak" tarihin derinliklerinden gelen millî hasletimiz...
*
Ali Şir Nevâî :"O haddinden fazla beğenilen ve ruha ferahlık veren zevk ü sefaya düşkün kimselere faydalı ve meclisleri süsleyici bir şarkı türüdür. Şöyle ki bu türü güzel söyleyen
kimseleri sultanlar himaye eder, Türkîgûy lâkabıyla meşhurdurlar. Bu da Remel-i Müsemmen-i Mahzûf vezniyle terkip edilir.
(Mizânu’l Evzan,(Haz:Kemal Eraslan), Ankara 1993, s:118)
*
Azeri Türkleri: Mahnı
Başkurtlar : Halk yırı
Kazaklar : Türkî, türük, halk eni
Kırgızlar : Eldik ır, türkü
Kumuklar: Yır
Özbekler : Türkî, halk koşigi
Tatarlar : Halk cırı
Türkmenler : Halk aydımı
Uygur Türkleri: Nahşa, koça nahşesi
Derler.
*
Türkülerimizi sadece “dörtlüklerden” ve “koşma” tarzından ibaret sayanlar yanılmaktalar. Türkülerimiz, şayet, sadece “koşma” tarzından ibaret kalsalardı, asırlardır söylediğimiz çoğu türkünün o efsunkâr tadını tadamayacaktık. Üstadlarımız Necip Fazıl Kısakürek ve Arif Nihat Asya’ nın şiirleri de aynı türkülerimiz gibi, çeşitli mısra sayıları ve şiir yapılanmalarını içermektedir. Onların güzelliği, şüphesiz, şiirin iç mimarîsi, anlamı, âhengi ve mesajındadır ama, bunlar kadar da şeklî yenilikler ve fizikî yapısının orijinal olmalarındadır.
Türkülerimizin, dil ve gırtlak yapımıza uyumu; ruh-gönül dünyamızı havalandırmalarıyla eşdeğerdir. Çoğunluğunda görülen ara sözler-nakaratlar-bağlaçlar-ziyadeler- ek mısralar ve tekrarlar unutulmazlıklarını sağladığı gibi, ezginin kaybolmasını da önlemiş, güfteyi-şiiri ezgisiyle beraber yüzyıllar ötesine taşımıştır. “Of anam, anam”, “ah, of, aman, gel gel, eyvah, yâr, vay, gülüm, sürmelim, anam, babam, n’ideyim, leylim vb” bir ya da iki heceli yürek seslenişleri de türkülerimizin ana mimarisine eklenen ve onları unutturmayan ek sözlerdir.
Çıkarın türkülerimizden bu ek sözleri, yürek feryâdlarını; geriye kuru kelime çölünden başka ne kalır ki?
*
Gülce Edebiyat Akımı’ nın üç mısralı önerisi olan ÜÇGÜL, hece ve serbestin bir şiirde bir araya gelmesiyle oluşan önerisi BULUŞMA ile türkülerimiz birbirine ne kadar benziyorlar.
Üçgül, üç mısradan ve iç kafiyeleniş şekliyle de kendini gösteren bir şiir türü ile sunulduğunda, bunu kabul etmeyen ve dörtlük dışında bir yapı taşından başkasını yazmayan, beğenmeyenlerin hayli saldırısına uğramıştık. Onlara, üstadımı Necip Fazıl Kısakürek’ten örnekler vermiştik de susmuşlardı.
Bedri Rahmi Eyüboğlu “Nerde bir köy türküsü duysam / Şairliğimden utanırım” diyordu da sadece “Mihriban” ve “Vurgun” türküsüne takılıp kalanlar, “Yurttan Sesler” de söylenen o muhteşem türkülerimizi akıllarına bile getirmiyorlardı.
*
Hece de bizim, serbest de, aruz da… Onları kavga ettirmeyiz ve bizim olan bu değerler sebebiyle de kavga etmeyiz deyip, bu değerlerimizi bir şiir bünyesinde BULUŞMA veya GÜLİSTAN adı ile bir araya getirdiğimizde de, “Bu nasıl şiir? Şiir baştan sona aynı uyak ve aynı ölçü ile bitmeli” diyerek itiraz edenler de bize ağır eleştiriler getirirlerken, kaç asırdır Anadolu’da söylenen türkülerimizde, ağıtlarımızda, nakaratlar-ek mısralar-ziyadelerle yürekten dokunan ses güzelliklerimizi unutuveriyorlardı.
*
Şimdi, hakikatin şiir aynasıdır aydınlatan sayfaları. Şiirimizin mâzisinden aldığı güzellikleri türkülerimizin mükemmel penceresinden de bize sunmaktadır. Sadece, KIRŞEHİR TÜRKÜLERİNDEN birkaç örnek vermek istiyorum :
1-ATI OLAN EL ATINA BİNER Mİ?
Atı olan el atına biner mi aman
Seven gönül sevdiğinden döner mi aman
Aman aman perişanım aman
Küstü isen barışalım aman
Tatlı tatlı konuşalım aman
Yeğin olur kara kışın oyunu aman
Yavru şahin kimseye vermez avını aman.
*
2-HALİME KIZ ÇAY AŞAĞI GİDİYOR
Halime kız çay aşağı gidiyor
Kaşıyınan gözü gel gel ediyor
Haydı haydıyı da ediyor
Kardaşları yanı sıra gidiyor
Usul boylarına kurban olayım
Haydı haydı iyi da olayım
Sallan gel de boylarına bakayım
Gerdanına liraları takayım
Halime’nin çayda buldum izini
Aldım yaşmağını öptüm yüzünü
Bağlantı*
3-YÜRÜ GÜZEL YÜRÜ SAÇIN SÜRÜNSÜN
Yürü güzel yürü de saçın sürünsün
Eşim amman amman
Sebep amman amman
Gel gel aman
Aç beyaz gerdanını da sinen görünsün / aman aman
Aman olsun
Badeler de dolsun
Bize düşman olan
Allah’dan bulsun
Yürü güzel yürü de yolundan kalma
Eşim amman amman
Sebep amman amman
Gel gel aman
Her yüze güleni de dost olur sanma / aman aman
Aman olsun
Badeler de dolsun
Bize düşman olan
Allah’dan bulsun.
4-ÇEK DEVECİ DEVELERİ ENGİNE
Çek deveci develeri yokuşa
Çifte benler birbiriyle tokuşa
Gidiyom gidemiyom
Yolu tükedemiyom
O da dayımın oğlu
Atıp da gidemiyom
Devem yüksek atamadım urganı
Üşüdükçe çek başına yorganı
Bağlantı
5-GELDİM EKECİK DAĞI SANA
Geldim Ekecik dağı sana
Has bahçene oy bülbül kona
Kaybettim yâr ord’mola
Güvel kuşun oy boynun büker
Kızılırmak oy canlar yakar
Hak arzular oy güller açar
Acem güzeli sende yaylar
İki gözünden kanlar akar
Aşığım da oy dertli söyler
(Seyfullah’ım oy kara bağlar)
6-BENİM GÜLÜM BENİM NAZLIM
Aşkın ile boynum büktüm
Nice göz yaşları döktüm
Bunca hasretini çektim
Gel gel gel gel…
Garibim bilen olmadı
Yüzüme gülen olmadı
Sabır tükendi kalmadı
Gel gel gel gel…
7-MEZAR ARASI
Mezar arasında harman olur mu
Gama yarasına derman olur mu
Gamayı vuran da iman olur mu
Vurma zalım gıyma cana amansız olma
Unutma hakkı vicdanı imansız olma
Mezar arasında ağıt havası
Yavrusunu yitirmiş ağlar anası
Yarın mahşer günü hakkın davası
Kurulur vicdanda bunu bilesin
Yükler hak sırtına zulüm çilesin
Mezar arasına kanlı gelir mi
Kurşun yarasına derman olur mu
Yürü zalim dünya sana kalır mı
Kazım’ım aslanım yerde yatıyor
Kaytan bıyıkları kana batıyor.
8-MENDİLİM YELE YELE
Mendilim yele yele
Ben düştüm gurbet ele
Yedi de mendil çürüttüm
Gözyaşım sile sile
Savrulmaz da şeker tozu savrulmaz
Ölmeyince gönül yardan ayrılmaz
Merdivenin altından
Odama gel odama
Essahtan bir yar gibi
Naz ediyon adama
Sallan gel de boylarına kurbanım
Nazik söyle dillerine hayranım
Evet;
Bu örnekleri hem KIRŞEHİR ilimizden hem de bütün Anadolu il ve yörelerinden çoğaltmamız mümkündür.
*
Türküler, kanunlardan daha üstündürler. Kanun yapanlar unutulabilirler ancak, türkü yakanlar asla unutulmazlar. Kanun eskir, türkü eskimez... Türkü, kendisiyle beraber kendisini yakanı da gelecek çağlara taşır.
*
Şimdi biz, GÜLCE EDEBİYAT AKIMI olarak diyoruz ki, “Türkülerimiz esin kaynaklarımız. Türkülerimizin bu zengin şeklî yapılarını şiir mimarimizde kullanmak ve has şiire ulaşmak istiyoruz. Yenilikten maksadımız da budur. Köksüzlük değildir. Yeniyiz derken, bu şeklî yapıyı biz icad ettik demiyoruz, diyemeyiz de, zira Anadolu türkülerinin yapısından yüreklere ve gönüllere ezgileriyle akan şiirsel yapı çağlayanları vardır ve bize ilham olan da o çağlayanlardır.
*
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL, “Han Duvarları” nda beyitler arasına “Maraşlı Şeyh oğlu Satılmış” ın “koşma” dörtlüklerini türkülerimizin bu âhenk yüklü, bu unutulmaz-iz bırakan-akılda kalan-gönül fetheden yapısına uygun bir şekilde dizayn etmiştir.”Han Duvarları” nı unutulmaz kılan unsurlardan birisinin de bu şeklî yapısı olduğunu gözlerden ırak tutmayalım.
YORUMLAR
Eyvallah kıymetli ağabeyim...Bu haklı değerlendirmenize yürekten katılıyorum... İnşallah güzel, unutulmayacak şiirleri bu sayede daha çok görecek ve okuyacağız...
Selam ve saygılarımla....
MustafaCeylan
Çok teşekkürler, selamlar, saygılar...