Bir sabah tebessümüydü benim için:)
[ Bir sabah tebessümüydü benim için:)
….Sabah iş yerini açmak için evden çıkmış, iş yerine doğru gidiyordum.Ben o sıralar çok dalgın, çokta yorgun hissetsem de kendimi, her sabah yine de kalkıp o işyerini açmak için erkenden kalkıp, düşüyordum yollara ve sabahın en erkenin de işyerimi açıyordum , buna mecbur hissediyordum kendimi.
… O sabahta aynı şeyi yapmış, sakin, her şey yolundaymış gibi davranıyor, her şey adeta kulaklarımı tıkayıp, işimin başında olup, bu gün bir önceki günden çok daha güzel olacak deyip, işe koyuluyordum.. bu bir inattı benim için ama neye, niçin inat onu bilmiyordum, sadece içimdeki o şey beni bir şekilde dürtüyor, ne yapmam gerektiğini, ya da ne yapmamam gerektiğini bana söylüyor, ben de o içimdeki dürtülere göre hareket ediyordum..
iş yerini açmak için, hazırlanıp, evden çıkıp iş yerine doğru yürümeye başladım. Mahalle arasındaki dükkânın önünden geçerken, dükkânın önünde, atmış veya atmış beş yaşlarında iki adam oturmuş, sabah çaylarını içiyorlarken, bir yandan da bir başka kişiyle sohbet ediyorlardı, yarı ciddi, yarı şaka bir şekilde
…Sohbet ettikleri kişi elinde çok garip bir şeyle ‘’bayır olan sokaktan yukarıya doğru geliyordu’’..Aşağıdan gelen o adam da oturan o iki adamla aynı yaşlar daydı ve onlardan gelen sorulara bir şekilde yanıt vermeye çalışıyordu, elindeki o garip şeyle onlara doğru yaklaşırken..
…Bu garip şey tahtaydı ama uçlarında bezler sarılıydı. Adamın elindeki o şey, çok garip, çok tuhaf görünüyordu.
.. Oturan adamlar da merak etmiş olacaklar ki, bir tanesi, elinde o garip şeyle gelen adama sordu
Komşu, o elindeki o garip şey nedir öyle?
Adam şöyle bir durdu ve dikildi, elindeki o garip şeye baktı, sonra soruyu soran adama, gülümseyerek yanıt verdi, ‘’bu bir semerdir’, dedi.
Soruyu soran adam, ikna olmamış olacak ki, yeniden sordu adama, elinde taşıdığın o garip şey nedir öyle diye..
Adam yine, bu bir semerdir , dedi ve yine gülümsedi elindeki o garip şeye bakarak..
Peki, bu nasıl bir semerdir böyle?
Ayakta ve elinde o garip şeyle duran adam, sözlerini yineleyerek,
Bu şey bir semerdir, bildiği Semer, işte, dedi…
Oturan adam hala inanmamış ve de ikna olmamış olacak ki,
Ne yapacaksın bu semeri peki?-diye sordu yeniden
‘’Ayakta duran o adam hiç düşünmeden yanıt verdi,
‘’Bu semeri mi ne yapacağım? Elindeki o garip şeye şöyle bir bakındıktan sonra, soruyu soran adamın yüzüne baktı ve sana vuracağım bu semeri dedi.
Oturan adam, ulan ben eşek miyim ki bana o semeri vuracaksın? Deyince yarı şaka, yarı ciddi bir tepki gösterdi elinde o garip şeyle duran adama
Elinde o garip şeyle duran adam konuşmaya devam etti.
Ulan senin eşekten farkın nedir ki? Sen eşeği beğenmiyor musun? Deyince
Oturan o adam beni, elinde o garip şeyle duran adamdan daha önce fark edip, susmuş, benden utanmış olacak ki, bana baktı ve sonra da başını önüne eğip, benim oradan uzaklaşmamı bekledi.
Aşağıdan gelen o adamda yaklaşmış, son ana kadar da beni fark etmemiş, konuşmaya devam ediyordu. Beni fark ettiği anda ise…, o sözler ağzından çoktan çıkmıştı bir kere, geri dönüşü yoktu
Beni fark edince o da susmuş, başını öne eğip, elindeki o garip şeye bakmaya devam etti.
Her üçü de benden çok utanmışlardı. Ben oradan geçip uzaklaşıncaya kadar konuşmayıp, öylece durdular
Bu iki adamın arasındaki bu garip konuşma o an kesilmişti ve ben de hızlı adımlarla gülümseyerek oradan uzaklaştım. İnsan düşünmeden edemiyordu, bu iki yaşlı adamın kendi aralarındaki o konuşmaları…, ben bir garip şaka olarak adlandırmıştım kendi kendime.
Bu garip konuşma, yâda şaka, adı her neyse işte. Bir kavga sırasında, karşılıklı birbirlerine söylense, o kavganın sonunu düşünmek bile istemiyorum.
İnsanlar çok garipleşti diyemiyorum, ben bildim bileli insanlar hep bir garipti zaten konuşmalarında hem şaka hem de çok ağır argo kelimeler kullanıyorlar.
Keşke her zaman bu kadar esprili ve de anlayışlı olabilselerdi birbirlerine karşı…
Son zamanlarda bu şaka ve bu sohbetleri mumla arıyor olduk ne yazık ki…
Ben ise sabahın o saatinde.., her zaman geçtiğim o yoldan geçerken, gülümsememe neden olan bir olay diye kaydetmek istedim dağarcığıma bu konuşmayı. İnsan her zaman gülecek bir şey bulamıyor ki, hele bu zamanda.
Değil gülmek, yoldan yürürken birbirlerini görmüyor, görseler bile tanımazlıktan geliyorlar artık
. Bu durum böyle giderse yakından insanlar, o en güzel o en içten kelimeyi unutacaklardır. Merhaba, ya da günaydın, nasılsın? Diye sormayı.
Bu tür olaylar beni güldürüyordu, hele de o sıralar gülmeye o kadar çok ihtiyacım vardı ki.
İşte bu yüzden, ana dolu insanı hala çok garip hala o kırsallıktan getirdiği o saflığı yitirmemişti. Garip olan zaman değil, bizlerdik, neden şaşırıyoruz ki?
…Gündüz Yavuz…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.