Komşuyla kısa bir sohbetti..
Komşuyla kısa bir sohbetti..
Okadar yorgun, okadar çıkmazdaki toplum, bir açmazın içerisinde girif olmuş dertler, köhnemiş baykuş viranesine egemen olmuş örümcek ağlarına, Çaresiz kalanlar en çok da bu ağlara takılanlardır.
...Bazen ben de o ağlardan birinde takılıyım ve çırpındıkça daha bir sarılıyorum ve incelip kopuyormuşum gibi hissettiğim anlar oluyor. Acı veren yanı ne biliyor musunuz? Bunun farkındasın ve hayatın bu olmadığını bilmek. Şükreden bir toplum haline getirildik, akşam oldu mu, çok şükür, sabaha çıktık çok şükür. Ne yediğiniz önemli değil,’’Karnımız’’ doydu mu, ona da çok şükür çünkü hiç bulamayanlar var diyoruz hemen arkasından.
Sanki bu hayatı yaşamak bu kadarla sınırlıymış gibi... Ben de insanım, benimde yaşamaya hakkım var diyemiyoruz, dememize izin vermiyorlar’ Neden? -çünkü bağırmak artık suç bu ülkede, hakkını da aramak suç hem de terörist damgası yiyorsun. Peki, bizler bu duruma nasıl geldik? Sanırım bunu sorgulamak gerekir, diye düşünüyorum
..On altı yıldan beri, devletler arası yük taşıyan bir gemide hem çalışıp, hem de yaşamış olan bir komşuyla konuşuyor, sohbet ediyoruz. Senede, bir aylık iznini kendi memleketinde, yani Türkiye geçiren komşum, gittiği ülkeleri anlatırken şu sözü söylemeyi ihmal etmiyordu, bu memleket çok güzel, bu memleketten dünyada bir tane daha yok ve bu memleketin kıymetini bilin derken, söylediklerinin hiç birisine kendisi de inanmıyordu.
.. Komşu’’Dünyada yaşam bitti, buradaki hava nerede var’’, dediğinde ona sordum, sen neden kendi ülkende değil de on altı yıldan beri dışarıdasın peki?
Komşu, şöyle bi dikildi, gözlerini kıstı ve başını çevirip sağ omzu hızasından dışarıya baktı ‘’Burada İnsana yatırım yok, burada insan hayatının hiç bir değeri yok’’.
‘’Örneğin şu trafik’. ‘’Arkadaşım Fransa ya geldi ve caddeden karşı kaldırıma geçeceğiz..Cadde geniş, trafik akıyor’’
‘’Arkadaşım, ‘’Ya biz karşıya nasıl geçeceği?’’
‘’Bende arkadaşıma, merak etme geçeriz burası Türkiye değil dedim ve. yaya kaldırımına geldik, ayağımızı attığımız anda trafik durdu ve yolun karşısına geçtik.’.’’Yol altı şeritliydi, üç geliş üç gidiş vardı ve arkadaşım o akan trafikten ürktü; ürktüğü gibi olmadı ve kolayca karşıya geçtik. Arkadaşımın dili tutuldu,bu ne ya’’Dedi. ‘’Ama abla, bak acından ölsen sana bir dilim ekmek vermezler, bunu da bil ha’’,
Komşuya, peki, burada kaldı mı o insanlardan?
Komşunun, eli dili dolandı bir anda. ‘’Yok, burada da kalmadı, burada insanlara hep para olarak bakılıyor, ne değer var, nede İnsanlık’’.
Ayağını kaldırdı ve giydiği botları göstererek, ben bunları on dolara aldım bu ayakkabılar burada yüzelliden aşağı değil, dedi.
Peki, on altı yıldan beri yurt dışındasın ve dünyayı dolaştım diyorsun.Peki,gittiğin o memleketler de gıdalar da, yiyecek- içecek ve de yakıtta olsun, yılda kaç kere zam yapılıyor?
Komşu, ‘’Ne zammı ya.Zam mam yok oralarda.’’Öyle devlet kafasına göre zam yaparsa’’ millet ayağa kalkar ve ortalığı birbirine katar, ne zammından bahsediyorsun sen.Zam falan yok’’, deyip yineledi sözlerini komşu..
.Ya, sen on altı yıldan beri zam yok diyorsun, oysa bizler o zamlardan her ay yiyoruz hem de hiç sorgusuz sualsiz. aradan çaktırmadan kaçırdıklarını da saymıyorum üstelik,.Bizler bu ülkeyi seviyoruz, bu ülkeden başka yere gitmeye de hiç niyetimiz yok, biz bu ülkeyi bu duruma getirenleri sevmiyoruz, onların burada, başımız da kalmasını istemiyoruz. Yoksa bizim gözümüz başkasının topraklarında değil. Bizler İnsanız ve de İnsanca yaşamak istiyoruz, hepsi bu.
..Komşu, bir anda ne diyeceğini şaşırdı ve döndü dolaştı konuyu kentsel dönüşüme getirdi, çünkü kendisine de babadan kalan, delme çatma evini Müteahhit’e
Vermiş, dairelerin bitmesini bekliyordu taşınmak için..Evi kaç daire karşılığında verdi,kendisi kaç daire alacak, kardeşlerine kaç daire verecek söylemedi, ama başka mal sahiplerine kızıyordu, ‘’çok aç gözlüler’’ diyordu onlar için.
Komşu , aralıksız konuşmalarına devam ediyordu .’’Bizim arsayı, yanımızda ki arsayı, sokağın karşı tarafındaki arsayı de, bizim Müteahhit’ aldı..,daha kazma vurulmadı dairelerin tamamı satıldı, hem de dairelerin fiyatı ( Beşyüz elli ) bin TL bu daireleri kimler aldı?’’Diye sordu
Vallaha ben almadım, benim gibiler de almamıştır, sence bu daireleri kimler almış olabilir?
Asgari ücret, 2.Bin yirmiTL, emekli aylığı ‘’Bin ila iki bin arası. işçinin aldığı en yüksek aylık üç bin olan bu ülkede, sence onlar bu dairelerden alabilir mi? Üstelik banka faizlerininde dudak uçurduğu bir zamanda...
Komşu, yüzünde şaşkın bir ifadeyle baktı, ‘’iyide kim aldı bu daireleri?’’
‘’Bu dairelerin tamamı satıldı. ’’Belki de yapımına bir yıl sonra başlanacak bu binaların ama tamamı satıldı,dedi
Yani adamın sıkıntısını ben anlıyordum.
..Adama göre eğer bu daireler ekmek su gibi satılıyorsa, bu ülkede para var kimse yoksul değil, demeye getiriyordu ama duvarın ön yüzüne bakıyordu bunu söylerken. Oysa az önce ben burada yaşayamam, burada insana değer yok diyen bu kişinin ta kendisiydi.., bir kaç sözden sonra çark etmiş, gururla anlattığı ülkesinin durumuna şaşırmış, ne diyeceğini bilemiyordu. Bu adam evini Müteahhit’e vermiş, kiraya çıkmıştı.
, Hemen karşımızda duran binada da kiralık daire vardı, ilk önce ona bakmış kirayı yüksek bulunca, tutmamışlar. O dairenin kirası şu an oturduğu daireden iki yüz TL daha fazlaydı. Müteahhit’in , verdiği kira parasının üzerine, 200 daha koyup, o daireyi tutmadı ve gelmiş bizim olduğumuz binadaki boş daireyi tutmuştu.Hem de her an yıkılabilir görüntüsüne rağmen.Hem de yıkılacak korkusuyla mal Sahipleri’nin çoğu ya sattı, yada başka eve taşınıp gittiğini bilmesine rağmen…, bile-- bile gene de bu evi tutup, çoluk çocuğunu bu eve yerleştirdi.
Az önce Avrupa dan söz eden bu adam, ’’orada insana yatırım var, ‘’mala değil’’ diyen bu baba, depremden zarar gören bu evde çocuklarını bırakıp, Avrupa’ya gidecekti.Sadece 200 TL ödememek için çocuklarını riske atan bu baba, bana İnsan olmaktan, bu ülkeyi sevmekten, bu ülkeden daha iyi bir ülke yok diyen bu adam hakkında varın siz karar verin, hadi bakalım..
Gündüz Yavuz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.