Gözlerin İntihar Toprakları
Gün gelir kırdığın bu kalp yollarına düşer sevgili yollarına!
İçersin acımı kana kana bu yarada hatıram kalır avuçlarında
Bir garip ‘’Sen’’ olur ayrılık...
Ardından akan yaşlarla topladığım hüzün kırıntılarını umuda yoldaş ederken, sensizliğimle kuruttuğun düşlere ve kör bakışlarımla eskittiğim zamana zavallı hasretinle ihanet ettim! Hüznü bir cümle bile edemeyen tüm sözcüklerimi toplayıp savurdum kırlangıçların göç mevsiminde... Mahrem gecelerde namusçuluk oyunlarımız, ebabil`in kanatlarına kulak takıp yerçekimine küfretmek kadar inandırıcı olmadı, her şey başladığı gibi bitiyordu artık, günahlarımın gölgesinde. Kendi ellerimle yıkıyordum ölümlerimi ve taziyeler düşürüyordum, titreyen dudaklarımı telkin`e çalışırken gi/dişlerin...
Ayrılık tüm heybetiyle örtüyor artık kursağımda kalan gülüşleri. Senli ve sensiz zamanlarımın arasına sıkışmış beklentileri aptal düşlerde kaybedip, en ucuz yollu bulduğum mutluluğun penceresine doğru hızlı ve sık adımlarla ilerliyor artık mayhoş benliğim. Yalnızlığın ritmik sancılarına, gözyaşlarımın düzensizliğini ekleyip, umudun ücra köşelerinde boğuk hırıltılarla yankılanmaya başladı çaresizlik. Sensizliğin içine sızmaya çalışan umudun iniltili can çekişleri duvara yaslıyor artık yorgun bedenimi. Bir pencere kenarından sızan hava sigara dumanıyla karışıp hayaline takılan gözlerimdeki resmi boğmaya çalışırken, bir başlangıç ve bitişin eşiğindeydi artık hayat. Dağ gibi sevdamın ardından, yıllanmış şarap tadındaki ayrılığınla yüzleştim sonunda. Gözün aydın artık kovdum seni ruhumdan. Senin için olmaya çalıştığım her şeyin sonunda bir ayrılık oldum... Ve sen artık yoktun...
Yoruldum! Bir umutların birde senin peşinde koşmaktan... Topraktan yaratılan beden çamurlaştı artık akıttığım yaşlarla. Artık çorak toprakları, köhne çardakları ve kırılgan bulutlarıyla bir şehir kadar uzağım sana. Yangından arda kalan bakışlarım ve ölü deniz gözlerinle küf kokulu bu aşkı denize serptim. Seni anlatmaktan yorgun küfürler var artık kursağımda ve yaralı şiirlerle dolu güncem. Bıçağın kemiği delmesine ramak kala son sevişmemiz bu kalemle... Başlangıçtan S/O`na birkaç adım kala, Sesiz bir çığlıktım ardından, kesildi soluğum, boğazıma dolandı sevdan. Her karede gözyaşıma anlam katan rüzgâr benliğimi savurdu, son perdede kapandı bitti artık masal...
Yarınlara and olsun ki; dönülmez yollara koca yeminler sığdırdım... Mühürledim dudakları... Ve intihar toprakları serptim yüreğime...