BANA MUSTAFA KEMAL ATATÜRK Ü ANLATIR MISINIZ 36. BÖLÜM
Halide, elindeki yazıyı merakla tekrar tekrar okudu.
" Aaaa bunu arkadaşlarla paylaşmam lazım"diye içinden geçirdi. Çantasını hazırlayıp evden çıktı. Gene geçen hafta buluştukları kafe de toplanacaklardı.
Bu kez Murat önce gelmiş masaları birleştirmiş; arkadaşlarını bekliyordu.
Aysun, ardından Halide derken Müjdat en son Zeynep le Muhsin Öğretmen ve birkaç okul arkadaşları da katılmış artık ekip tamamdı.
Muhsin Öğretmen
" Hepiniz hoşgeldiniz çocuklar.Bugün eğitim ve kültür alanında yapılan yeniliklerden söz edeceğiz."
Müjdat:
" Ben... şeyy ..ben başlayayım mı ?"
O anda herkes gülmekten kırılıyordu.
" Tamam...tamam bay aceleci söz senin dinliyoruz."
"3 Mart 1924 Eğitim ve Öğretimin Birleştirilmesi
Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile
eğitim birliği bir sistem olarak benimsenmiş bulunmaktadır.
Yeni Türkiye’nin kültür hayatında büyük bir aşamayı gerçekleştiren
Tevhid-i Tedrisat Kanunu, geniş çaplı bir kültür hamlesidir.
Eğitimin birleştirilmesi ile, özellikle 19. yüzyıl sonlarından beri
Türk eğitiminde görülen medrese ve
okul (mektep) diye devam eden ikililiğe son verilmiştir.
"Tevhid-i Tedrisat Kanunu" ile öğretim ve
eğitim birliği sağlanarak milli kültür birliğine yönelmek istenmiştir.
Öğretim ve eğitime milli ve laik bir karakter veren
Tevhid-i Tedrisat Kanunu, bir inkılabın da adı olmuştur.
3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile medreseler kaldırılmıştır.
Keza 3 Mart 1924 tarihli, Şer’iye ve
Evkaf Vekaletlerinin kaldırılmasına dair kanunla da,
vakıfların bağlı bulunduğu vekalet (bakanlık) kaldırıldığından ve
Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun üçüncü maddesi ile de Şer’iye ve
Evkaf Vekaleti bütçesinde mektepler (okullar) ve
medreseler için ayrılan ödenek Maarif Vekaletine
(Milli Eğitim Bakanlığına) devredildiğinden,
medreselerin kaderini tayin Maarif Vekaletine bırakılmıştır.
Böylece, öğrenim birleştirilerek ikilik ortadan kaldırılımış ve
devlet, eğitim işlerinin tek sorumlusu olmuştur.
Cumhuriyet hükümeti, bir kısım dinî kurumları kapatarak bunların yerine
yeni sistemde eğitim veren İlahiyat Fakültesi ve İmam Hatip Okullarını açtı.
Medreseler, türbeler, tekkeler kapatıldı.
Böylece, eğitimde birlik sağlanarak devletin öğretmenleri tarafından
dinî derslerin yanında diğer dersler de verilmeye başlandı.
2 Mart 1926’da kabul edilen Maarif Teşkilatı Hakkında Kanun,
Tevhid-i Tedrisat (Öğretimin Birleştirilmesi)
Kanunu ilkelerinin ışığı altında eğitim hizmetlerini düzenlemiştir.
Devletin izni olmadan hiç bir okulun açılmayacağını öngören
Milli Eğitim Teşkilatı Hakkındaki Kanun aynı zamanda çağdışı olduğu düşünülen
derslerin okul öğretim programlarından kaldırılmıştır.
Murat :
" Milli eğitimin birleştirilmesi ile ilgili kabul edilen maddelere gelince...
Madde 1-Türkiye dahilinde bütün müessesatı ilmiye ve
tedrisiye Maarif Vekaletine merbuttur ( bağlanmıştır)
Madde 2- Şer’i ve Evkaf Vekaleti veyahut hususi ( özel ) vakıflar tarafından idare
olunan bilcümle ( tümü ) medrese ve mektepler Maarif Vekaletine devir ve raptedilmiştir.
Madde 3- Şer’iye ve Evkaf Vekaleti bütçesinde mekatip ( okullar) ve
medarise tahsis olunan mebaliğ Maarif ( milli eğitim ) bütçesine nakledilecektir.
Madde 4- Maarif Vekaleti yüksek diniyat mütehasısları ( uzmanları )yetiştirilmek üzere Darülfünunda
bir İlahıyat Fakültesi tesis ve imamet ve hitabet gibi hidematı dineyinin ifası vazifesi ile
mükeelef ( sorumlu ) memurların yetişmesi için de ayrı mektepler küşat açılacaktır ) edecektir.
Madde 5-Bu kanun neşri tarihinden itibaren terbiye ve tedrisatı umumiye ile
müştegil olup şimdiye kadar Müdafaai Milliyeye merbut ( Milli savunmaya bağlı ) olan askeri rüşti ve
idadilerle Sıhhiye Vekaletine merburt olan darüleytamlar Yetim ve öksüz olanlar için kurulan yurtlar ),bütçeleri ve
heyeti talimiyeleri ile beraber Maarif Vekaletine raptolunmuştur.
Mezkür( sözü edilen ) rüşti ve idadilerde bulunan heyeti talimiyelerin ciheti ( yönü) irtibatları atiyen ait olduğu ve
Vekaletler arasında tahvil ve tanzim ( düzenleme ) edilecek ve
o zamana kadar orduya mensup olan muallimler ( öğretmenler ) orduya nispetlerini muhafaza edecektir( koruyacaktır )
(637 sayılı 22.4.1941 Tarihli kanunla eklenen fıkra).
Mektebi Harbiyeye menşe ( köken ) teşkil eden askeri liseler
bütçe kadroları ile Müdafaai Milliye Vekaletine ( Milli savunma bakanlığına ) devrolmuştur.
Madde 6-İşbu kanun tarihi neşrinden( yayınından ) muteberdir.( geçerlidir )
Madde 7-İşbu kanunun icrayı ahkamına İcra Vekilleri Heyeti memundur (sorumludur )İlamların ve matbu muamelat ( işlemler ) cetvel ve defterinin
1929 Haziran iptidasına kadar eski usulde yazılması caizdir ( uygundur )
Verilecek tapu kayıtları ve senetleri ve nufus ve evlenme cüzdanları ve
kayıtları ve askeri hüviyetve terhis cüzdanları
1929 Haziranı iptidasından itibaren Türk harfleriyle yazılacaktır.
Madde 4- Halk tarafından vaki müracatlarda eski arap harfleriyle yazılı olanlarının
kabülü 1929 Haziranının birinci gününe kadar caizdir.
1928 senesi kanunun evveli iptidasından itibaren
Türkçe hususi,resmi levha,tabela,ilan,reklam vesinema yazıları ile
kezalik Türkçe hususi,resmi bilcümle mevkut,gayrı mevkut gazete,risale ve
mecmuaların Türk harfleriyle basılması ve yazılması mecburidir.
Madde 5- 1929 Kanunusanisi iptidasından itibaren
Türkçe basılacak kitapların Türk harfleriyle basılması mecburidir.
Madde 6- Resmi ve hususi bütün zabıtlarda 1930 Haziranı iptidasına kadar
eski Arap harflerinin stenografi makamında istimali ( kullanımı )caizdir.( uygundur )
Devletin bütün idare ve müeseselerinde kullanılan kitap,kanun,talimatname,defter ,
cetvel,kayıt ve sicil gibi matbuların 1930 Haziranı iptidasına kadar kullanılması caizdir.
Madde 7-Para ve hisse senetleri ve bonolar ve
esham ( ilk kez Osmanlı Padişahı III. Mustafa zamanında çıkarılan iç borçlanma senetlerine
verilen addır. Sonraları her tür tahvile ve hisse senedine de bu ad verilmiştir.) ve tahvilat ve pul ve sair kıymetli evrak ile hukuki mahiyeti haiz bilcümle
eski vesikalar değiştirilmedikleri müddetçe muteberdirler.( geçerlidir )
Madde 8-Bilumum bankalar,imtiyazlı ve imtiyazsız şirketler,cemiyetler ve
müesseselerin bütün Türkçe muamelatına ( işlemlerine ) Türk harfleri tatbiki
1929 Kanunusanisinin birinci gününü geçmez.
Şu kadar ki halk tarafından mezkûr müeseselere 1929 Haziranı iptidasına kadar
eski Arap harfleriyle müracaat vaki olduğu taktirde kabul olunur.
Bu müesseselerin ellerinde mevcut eski Arap harfleriyle basılmış defter,
cetvel katolog, nizamname ve talimatname gibi matbuaların
1930 Haziranı iptidasına kadar kullanılma-sı caizdir.
Madde 9-Bütün mekteplerin Türkçe yapılan tedrisatında Türk harfleri kullanılır
Eski harflerle matbu kitaplarla tedrisat icrası memnudur.( yasaktır )
Madde 10-Bu kanun neşri tarihinden muteberdir.( geçerlidir )
Madde 11-Bu kanunun ahkamını icraya İcra Vekilleri Heyeti memurdur.
Aysun:
Bu kanun;1982 Anayasası’nın
’İnkılap kanunlarının korunması’ başlığı altındaki 174.maddeyle,
güvencesi altında saydığı kanunlar arasında yer almıştır.
Zeynep
" Sonuç olarak şöyle diyebiliriz:
Eğitim ve öğretim birleştirilmiştir. Böylece farklı okullarda yetişen genç kuşaklar arasındaki kültürel çatışma ortadan kaldırılmıştır.
- Ülkedeki her çeşit eğitim ve öğretim kurumları devlet denetimine alınarak Millî Eğitim Bakanlığına bağlanmıştır. Millî Eğitim Bakanlığı, tüm eğitim ve öğretim işlerinden sorumlu tek kurum olmuş ve öğretim tek elde birleştirilmiştir.
- Medreseler kapatılmış çağdaş, laik ve millî eğitim sistemine geçilmiştir.
( Kaynak: T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Açık Oğretim Okulları (Açık Oğretim Lisesi- Meslekî Açık Oğretim Lisesi) İçin Hazırlanan Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük 2 Ders Notları, Alim ÖZTÜRK, s 21, 2007 )
Halide:
" Arkadaşlar çok ilgimi çeken:Mustafa Kemal Atatürk’ün bir anısını okumak istiyorum sizlere."Hendese nedir ?"
Murat;
" Bilemedim."
" Aysun:
" Hendek mi ?"
" Yok bilemediniz ."
Muhsin Öğretmen sessizce öğrencilerini izliyordu.
" Zorluk,güçlük mü ?"
" Hayır."
" O zaman açıklarsan biz de öğrenmiş oluruz merak ettik vallahi ."
" Hendese nin Türkçe anlamı :GEOMETRİ .
" Yaa."
" Evet devam ediyorum.Tarih 13 kasım 1937
Atatürk Başbakan Celal Bayar ve diğer bazı çalışma arkadaşları ile Sıvas ’a geldi.
Sıvas Kongresini yaptıkları salonu ve kaldığı odayı gezerek o günleri yeniden yaşadı.Daha sonra her zaman yaptığı gibi bir sınıfa konuk oldu.
Sınıfta o anda hendese ( geometri ) dersi yapılmaktaydı.Atatürk öğretmene bir öğrenciyi sınava kaldırmasını söyledi. Tahtaya çağırdığı öğrenciye öğretmen ona zaviyelerle ( açılarla ) ilgili bir soru sordu.Ama yanıt verirken terimlerin arapça olmasından ; tam söyleyememesinden dolayı doğru bilmesine rağmen yanlış da yapıyordu.
Öğrencinin yaşadığı sıkıntıyı gören Mustafa Kemal Birden ayağa kalkarak Öğretmene...
"Bu Arapça terimleri siz de ben de ,herkes zor anlıyor peki bu ç.ocuklar nasıl anlayacak,anlatacak ?"dedi.
Beraberinde bulunan kütüphanecisi Nuri Bey ’e seslendi.
"Geç Nuri tahtaya yaz!"
Atarürk söyledi.o yazdı. Biraz sonra geometri dersinin bazı terimlerinin Arapça ,Türkçe karşılıkları sıralanmıştı.
Zaviye=AÇI
Müselles=ÜÇGEN
Dılı=KENAR
Muvazi=PARALEL
Hendese=GEOMETRİ
Zaviyeihadde=DAR AÇI
Mustadil=DİKDÖRTGEN
Atatürk terimlerin Türkçe karşılıklarını okuyarak,
" Nasıl ,daha anlaşılır,daha kolay değil mi ?"diye sordu.
Ders bittiğinde ise başbakan Celal Bayar’a dönerek,
"Terimlerin Türkçe adlarıyla düzenlenmiş ders kitapları bir kaç ay içinde hazırlanıp ,basılıp okullara gönderilmelidir" dedi.
Bugün geometri dersinde kullandığımız Türkçe terimler Atatürk tarafından ilk kez o gün kullanıldı.Başbakan Celal Bayar ders çıkışı Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan’a bir telgraf çekerek Atatürk’ün isteğini iletti. Bir kaç ay sonra "hendese" değil "geometri" adını taşıyan Türkçe terimli geometri kitapları okullara dağıtıldı.
Kaynak. Anlatan İ .Ömer Örnekol
( o gün,o sınıfta bulunan öğrencilerden )
Tarihsel bir anı
Bilim ve Teknik Dergisi
Tubitak Yayınları KASIM 1981
SAYI 180 S.16
( Çok kıymetli yazar Süleyman Bulut eseri Büyük Atatürk’ten küçük öyküler kitabından )
Muhsin Öğretmen:
" Çocuklarım biliyor musunuz ?
Atatürk 1936-1937 yılı kış aylarında bir geometri kitabı yazmıştı.Bugün geometri de kullandığımız bir çok terim onun tarafından üretilmiş ve ilk kez bu kitapta kullanılmıştı.
"Çok çok güzel gerçekten."
" Evet."
" Çok teşekkürler bu güzel bilgiler için."
" Haftaya devam etmek üzere arkadaşlar."
" Anlaştık."
"Anlaştık."
Kazım
" Toplantımız sona ererken ;Atatürk’ün en güzel sözü de benden."
===========================================================================
Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müsbet ilimdir. Bunun içindir ki milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, doğuştan zekasını, bilime bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, milli birlik duygusunu, her zaman ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek milli ülkümüzdür.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
============================================================================
NEŞE KIZILYAR
SEVGİLERİMLE
YORUMLAR
Bu serideki yazılarınızı ilgi ve beğeni ile okuyorum.
Yazılarınız sebebiyle sizi kutlar, saygılarımı sunarım.
GÜLDESTE
her şeyini memlekete adıyan ulu önder bundan asla vazgeçmemiştir
nur içinde yatsın
sizde büyük bir zahmete katlanarak bizlere bilgileri aktarıyorsunuz emeğinize sağlık saygımla
GÜLDESTE
Yüreğine, emeğine, kalemine sağlık kardeşim, harika bir iş yapıyorsun, çok çok teşekkür ediyorum sana.Sevgilerimle kal