- 1176 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
an gelir seversin o iki kelimeyi gözlerinden düşünce diline
Derin derin çekerken, soluğu içinden haykırıyordu:
"Bu adam öldürecek beni Hasan. Bir gün şu köprünün başına çıkıp, aha da bak buraya nakşediyorum. Şu feleksiz Marmara’nın göbeği kesilmemiş derinliklerine atacağım kendimi…
İnanmıyor musun?
Hem vallahi de hem billahi de … iki gözüm…"
"Sus kız.Ağzından yel alsın… Deli deli konuşup da zaten bozuk asabımı sıkma…
Sana şimdi bir şey söylesem hemen yelkenleri suya indirir, hikayenin hülyalı kısmına giriş yaparsın"
Deniz meraklı gözlerle, Hasan’a doğru yaklaşıp sordu.
"Neymiş kuzum o?
Valla bak şimdi bende merak ettim"
Bitimine bir nefeslik canı kalan sigaradan, son bir nefes daha çekip yere attıktan sonra, ayağının altında ezdi Hasan sigara izmaritini...
Cebinde ki sigara paketini çıkarıp bir tane daha yakacakken. Deniz mani olmak istedi.
"Yeter ama ! Sende işin ucunu kaçırıyorsun.Bu kaçıncı oldu ? Yarım saatte bir paket sigarayı bitirdin. İçme artık şunu... Hem zararlı biliyorsun... Kibritin alev alıp sigarayı yakmasından sonra, oturduğu masadan ayağa kalkıp, demir parmaklıklara doğru yürüdü Hasan...
Demlenmiş sigarasından, bir kaç nefes aldıktan sonra, arkasında, ağzından çıkacak sözleri duymak için sabırsızlanan Deniz’in nefesini duyabiliyordu...
"Bilmediğin bir şeyden bahsetmiyorum.Senin çok iyi bildiğin bir şeyi sadece sana hatırlatmak babında dedim.."
"Hadi söyle.Yoksa şıppadak düşüp bayılacağım.Hadi söyle, söyle.Çatlatma beni !"
"Kız bir dur.Bırak kolumu.Etrafımda dönmeyi de kes artık.Başım dönmeye başladı.."
"Tamam, tamam.Hadi söyle.Merak ettim ya hu.Ne var bunda ?
"İlk karşılaştığınız günü anımsadın mı?"
++
İlk karşılaştığımız gün….
Eylül bitimine son kalan zaman diliminde tanıdım onu…
Başında siyah bir şapka, yeşile çalan kalın bir palto ve kucağında bir dolu kitap vardı...
Yolun karşısına geçmek istiyordu. Ama her adım atmaya kalktığında, elinde ki kitaplardan bir kaçını, istem dışı düşürüyordu.
"Yardım edebilir miyim bayım? " Ben de karşıya geçiyorum" Şapkanın ucu o kadar büyük ve genişti ki gözlerini görmedim.Sadece dudakları hafifçe kıpırdadı.
" Zahmet olmasın ?"
"Olmaz. Alayım bir kaçını"
Dedemlerin evine gittiğimiz zamanlarda, amcamın kestiği odunları kucağıma istiflediği geldi aklıma...
Tıpkı onun gibi bir kucak dolusu emanet kitap vardı; düşürmemek için uğraştığım...
Yolun karşısına geçince; yardımıma karşılık, birer bardak çay içmeyi teklif etti...
"Olmaz" diyemedim nedense. Oluruna bıraktım belki de ? Belki de böylesi olmalıydı.Belki de sonradan pişmanlık duyacağım şeye gözümü bile kırpmadan "evet "demiştim…
Arka sokaklardan birinde, bir çay ocağından içeri girdiğimizde ne yalan söyleyeyim önce ürktüm.
Birincisi garip ve yabancı bir adamın peşinden, hiç tanımadığım ara sokaklardan birine girmiştim.İkincisi ise içeride ki insanların hepsi erkekti.Ve bakışları " kadın kısmının ne işi var burada " der gibiydi...
İstanbul’dan çok uzak; dağlık bir yer gibi geldi bana.
Bir zaman, üzerimde ki meraklı gözlerden sıkılsam da buna aldırış etmemeye çalıştım...
Üçüncü bardaklarımızın boşaldığını fark ettiğim de sohbetin en koyu yerindeydik.
Deyim yerindeyse; kırk yıldır tanışan ahbaplar gibi içli- dışlı olmuştuk...
Telefonlarımızı birbirimize verip kalktık. Sonra o, işinin olduğu kütüphanenin yolunu,
ben ise teyzemin kızı Mukaddes’in evinin yolunu tutmuştum...
Hava, gerçekten buz gibiydi... Bu sene kış erken hissettirdi kendini. Sıcak sıcak içtiğim çayın buğusu hala burnumu ve dudaklarımı ısıtmaktan vazgeçmeden bir an önce gitmek için adımlarımı biraz büyük atıp, hızlandırmaya karar verdim…
Elimi montumun içine sokup, kulağıma taktığım kulaklığımdan yükselen şarkılar eşliğinde; her biri için, ayrı klip çeviren şarkıcılar gibiydim...
Doğrusu bu daha önce hiç aklıma gelmemişti. Size de olur mu bilmem? Ama deyim yerindeyse ben şu an tam da o havadayım.
Aklıma güzel gözlerini gördüğüm o ilk an geldi.Şapkasını başından çıkarıp masanın üzerine bıraktığında ve saçlarını eliyle düzeltirken bana bakan o ilk andan bahsediyorum.
Belki, şu yaşıma kadar bir çok arkadaşım hatta beğendiğim insanlar oldu.Amma hiç kimseden bu kadar etkilendiğimi , bırakın onu bacaklarımın eklem yerlerinden çıkıp darma dağın bir hisle beni coştururken titrediğim hiç olmadı. Bir zaman konuşamamanın nedeni de bu olsa gerek diye düşünüyorum.
Okuduğu kitaplardan bahsetti. Yazarlarından... Bana da bir kaç kitap önerebileceğini söyledi...Öyle güzel anlatıyordu ki; bir masalın içinde yaşayan bir prenses gibi hissettim kendimi... Ah bu akşam bir geçse...
Yarın sabah, onunla randevulaştığımız gibi ilk işim, onun yanına kütüphaneye gitmek olacak...
...
YORUMLAR
Bitti mi şimdi. Sanıyorum devam edecek.
İlk görüşte aşka kesinlikle inanırım. Hatta bütün aşklar ilk görüşte olur fakat sonradan hissedilir diye düşünüyorum:) Galiba bu hikayede pişmanlıkla noktalanan bir aşkı okuyacağız. Şimdi devam etmeyeceğim de de şok olayım.
Aslında senden başka bir hikaye daha bekliyorum, biliyorsun. Bir de komutana katılıyorum canım. Daha sık yaz. Eskisi gibi, güldüren hüzünlendiren hikayelerini yaz.
Sevgilerimle canım.
Ülviye Yaldızlıı
bu hikaye bu kadar :)
Ne bileyim, yazarken doğaçlama oluştu işte bir şeyler...
Geldiği gibi
Umarım canım.Bende istiyorum yazmayı..
sevgiimle hep
Aynur Engindeniz
Şaka bir yana, çok boşladınyazmayı bu besbelli. Oysa senin hedefin büyüktü. Ben de sana inanıyorum hala canım. Çok güzel eserler yazacağına inancım sonsuz.
Sevgimlesin.
Ülviye Yaldızlıı
Hürmet ilen
Ülviye Yaldızlıı
Bu hikaye böyle kalacak
Sevgiyle öpüyorum ellerinden
ve dahi gözlerinden
bu defter seni özlüyor kavi kalem...o kadar boş verme...özlemişim yazılarını saygılar saygılar
Ülviye Yaldızlıı
Elimden geldiğince yazmaya çalışacağım
Hürrmet ilen
Ülviye Yaldızlıı
Hürmet ilen