- 1326 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİR ŞAİRİN İÇ KANAMASI:
"Siz geniş zamanlar umuyordunuz/
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek..
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk geçeceği aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde açan çiçekler vardı/ Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz / Yahut vakit olmadı…"
Behçet NECATİGİL -
*
/ Hisleri sabıkalı ve yüreği burkulmuş bir orospudur hayat,
ülkemin hazin bilançosunda... /
*
Trajik bir romanın içinde ayrılık acısıydım,
Bıçak kıvamında kendine gömülen sevdalarda.
Deli bir rüzgardım,
Ankaralı bir kızın sarı saçlarında unutmuşum kendimi.
Gecenin sabaha mağlup olduğu vakitteyim,
Akrep kendine enjekte etmiş zehrini..
Yel kovan dönüp duruyor kendini bulamamaktan...
...Hüznün, acının, açlığın, acımasızlığın hüküm sürdüğü bu kente bir isim bulamadım.
Birine verdiğiniz sevgi, size ansızın gözyaşı olarak geri döner.
....
Adına tutunurum gecenin cehenneminde..
’Sokaklar bir yara gibi, yürüdükçe kanardı’..
Herkes birbirinin rendesine sürterken hayatını;
gözlerinde uçurum taşırdı sancılı pavyon kadınları’, şehvet ve telaş’ içinde...
Evet ’sokaklar bir yara gibi, yürüdükçe kanardı’..
Saçlarından tutularak sürüklenen, alkolün dibine vurmuş bir kadının çığlıklarında boğuluyor düşüncem.
’Lan orospu çocuğu yaşamak istiyorum’ diyor, hayatını, anlamını gasp eden sözde delikanlıya...
Gecenin sabaha mağlup olduğu vakitteyim...
Hüzün doğurganı orospular fikrime akmayan ırmaklarda.
Şairler, arabesk duyarlıklarıyla ıssız yalanlar söylerdi en kemirilmiş yanlarıyla, tenimi ısıtmayan haziranlarda.
Kalabalığın kayıtsızlığı karşısında, herkes kazanırken biraz kaybeder kendini, hayatın en dokunaklı yerinde...
Kimi geç kalır kendine erken sevdalardan geriye..
Yaşamak hüzne, aşka karışmaktır, hayata bulaşmaktır. Biraz da yeni yaralara koşmaktır...
Oysa ki herkes korkar kendi karanlığından..
Ve geçer, vazgeçilmez sandığı kendinden!
Kimse yüzleşemez dijital hayatıyla... Kimse sormaz acısının hesabını.
Artık ’kimse gecikmiş telaşlarla koşmaz sevişmelere’../
Herkes sürüklerken geceden sabaha vurmuş cesedini; kimileri kırık aynalarda paramparça yüzünü toparlama telaşında!
Yeni bir günle birlikte doluşacaksınız dolmuşlara... Hızlı bir koşuşturmayla, karmaşayla, telaşla!..
Bir kadın çantasını düşürecek, diğer bir kadın bebeğini...
-Diyarbakırlı yenik bir göçebe, çocuklarıyla ve sıtmalı umutlarıyla dalıp gitmiş yoksulluğun duldasında.
Emeği gasp edilen işçiler kurtlanmış düşleriyle gökyüzüne b/akmaktalar...
Günler geçip gidiyor, hiç bir yara kabuğuna sığmıyor...
Duvar diplerinde dilenciler inlediği her duayla vicdanın kimsesizliğine hıçkırıyor!..
Bir kadın yanık bir türkü iliştirmiş dudaklarının kuytusuna sarhoş makamında söylüyor..
Sevgi tacirleri hayatın korunaksız bir yerinde; yeni bir aşkı daha yağmalıyor.
Sosyal orospular eski bir ihanete savrulmanın hüznüyle efkarlanıp; hayata küfrediyor..
Umudu eksik, işsiz bir baba yoksulluğun kayalıklarına çarpıyor...
Bu yüzden, işte bu yüzden, insanın yalnızlığı hiç bir şiire sığmıyor!..
Yalnızlık üstüme devriliyor...Yalnızlık ki hiç bir kalabalığa yakışmıyor!..
Ben ise, çıldırtan günlerin intiharlarına saklanarak, bu kez kendimi sürüyorum gözlerinin namlusuna.
Sensizliği geceye kusmuş olmanın rahatlığıyla...
Zamanında doğmadın, ölüme açıldı bütün pencerelerin.
İçinin sokaklarında kayboldum... İçinin sokaklarında çığlık çığlığa.
Gecenin sabaha mağlup olduğu vakitteyim, akrep kendine enjekte etmiş zehrini...
Yel kovan dönüp duruyor kendini bulamamaktan...
Birazdan aşklara pazarlar kurulur...Yeni intihar taslakları, yeni cinayetler kurgulanır.
Ve bir kadın sevilir terk edilmek için. Duvarları sperm kokan bir otel odasında.
Yeni bir düş için, eski bir düş gömülür! Git gide yalnızlaşır dünya...
Geceye rehin bırakılmış çaresiz susmalar da, herkes sürüklerken geceden sabaha vurmuş cesedini; kimileri yenilgiye ayarlar saatini...
Ve kusar, geceye hazmedilememiş yenilgisini.
Aslından, aşkından, adından, aklından ve insanlığından (çıkar) yeni sabahlara...
Geceye yalnızlığını, yastığına gözyaşlarını, ’cüzdanlarına ihanetlerini’ saklayarak çıkar yeni sabahlara...
Ama gözlerin oradaydı... Islanmış olsa da gözlerin...
Kimi politikacıların vahşi kahkahalarında, yitip giden hayatlarda, vuruşup yenildiğim her kavgada, kendimi sınadığım yollarda...
Ellerim oradaydı, sana uzanmaktan kelepçeli ellerim...
Herkes sürüklerken geceden sabaha vurmuş cesedini; sustum! Ama sesin oradaydı, trajik bir aşkın cinayetinde...
.........
Birazdan yeni bir güne uyanıp, yanlış yollara girip, hayatı yanlış sollayacaksınız...
Kötü senaryoların aktörleri, derlenmiş, toplanmış sanacak kendilerini.
Ben ise şimdi uyuyacağım rüyalarıma dar uykularda!
Ama ben şairim, kendini bırakıp, dağılmış sizleri toplayan..
Siz zamanla yarışırken ve öderken faizli günlerin borcunu;
ben kangren sevinçlerde gecelere hep borçlu kalacağım!..
Yaslı sözlerin sultasında sıtmalı gülümseyeceğim...
Çünkü şairim, hangi gece, hangi şiir olsa kendimi gömeceğim!..
Issız bir şairim, gasp edilir düşüncem,
ömrüm haczedilir, ellerim kilitlenir hiç sorgusuz...
Bu yüzden ellerim ayaz, ellerim kan.
ellerim, öyle büyüdükçe kederi büyüyen yoksul çocuklar gibi...
Çünkü şairim, daha ’anamın rahminde bile yalnız...
’ Ve ansızın hayatına taammüden kastedilen!
- Bıçağın değdiği yerdi yüzüm... İrkildim.. / Hayatı yaralarımdan bildim...-
Bir geceyi daha piç ettik, bir sabahı karşılarken, intihar süsü yaşamlarda..
Herkes böyle eksildikçe artanı benim değil./
Uzayıp giderim - gitmeler...
Ben orda bir deniz olsam martılar benim değil...
Gürül gürül akan bir nehirsem bile aktığım benim değil...
(Birdal ERDOĞMUŞ)