- 610 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ümmü Yayar Yannığı
ÜMMÜ YAYAR YANNIĞI
Bizim ev.Yukarı Mahalle’de.Köyün doğusunda.Belören yolunun üstünde.Mulla Osman’ın Oğlu Memet Emmi’nin yaptırdığı köprüyü geçtikten sonra yokuş başlar Belören’e doğru.Köprünün sağında.Otuz metre ilerde bizim ev.
Kırk yıl önce bizim avlu dolum dolum doluydu.Bir avlunun içinde tam beş aile barınırdı.Kuyunun başı adam almazdı.
Hani diyor ya Muharem Usta:
“Evlerinin uğru guyu
Guyudan alırlar suyu
O gözelin bek datlı huyu
Yanıyorum yanıyorum hele...”
Kuyu deyince avlunun ortasında, 8 metre derinlikte bir eşme kuyu.Bu kuyuyu Mehmet’le ben eşmiştik.H.Ömer Abim çinki taşla ördürmüştü.Suyu azdı.Ama buz gibiydi.Bir de tulumba taktık başına...Gel keyfim gel.Kızlar, gelinler bazen su döğüşü oynardı kuyunun başında.Avlu geniş.Helkeyi tulumbadan dolduranın önünde kimseler duramazdı.Ağzının işi mi, hele bi dursun...Bir helke su boca edilirdi üstüne.Sudan çıkmış sıçana dönmek vardı işin içinde.
Babam pek köyde durmazdı.Evimizin umuru anamın üstündeydi. O, hem anamız, hem de babamızdı bizim.Babam köye gelişlerinde birkaç gün kalırdı.Sonra ver elini gurbet.Şu gurbeti icat eden onmasın.Babam giderdi bir altı ay...Zavallı anam neler çekerdi.Kaleme gelmez.Dille tarifi mümkün değil.
Babam köyde.Sabah anacığım erkenden kalkmış avlu süpürüyor.Babam kızdı anama:
“Dört tane gelin var.Avluyu sen mi süpürüyon gız?”
Anam mânâlı mânâlı güldü:
“Gelinlerin her birinin görevi var.Herkes kendi işini yapıyor.Avlu süpürmek de bana kaldı.”
Babam inanmadı anama dedi ki:
“Geçenlerde Devecipınar’a yolum düştü.Bir ahbaba konuk oldum.Onlar da geniş aile.Arkadaşımın anası Ümmü Hala avluda yayık yayıyordu.
‘Ümmü Hala sen mi yayıyorsun yayığı.Bırak gelinler yaysın.’dedim.
Ümmü Hala yayığı yaymaya devam etti.İşi arasında şu karşılığı verdi:
‘Elli dene gelin olsa Ümmü yayar yannığı...’
Avrat...Seninki de o hesap.Elli dene gelin olsa avluyu sen süpürüyorsun ha...”