- 1721 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
OR.SP.NUN FERİŞTAHI (Sekizinci Bölüm)
OR.SP.NUN FERİŞTAHI (Sekizinci Bölüm)
Eşref Bey, Yarbaylığa terfi ederek, Antalya J. Komutan Yardımcılığına tayin olmuştu. Onun gidişine ,Aydın Hoca çok üzgündü.
Eylül başında, Van Mahkemesi, duruşmaya gelmediği halde, ’’ Kocamı ve yuvamı seviyorum, ayrılmak istemiyorum’’ yazan notu, şaşkınlıkla okuyordu. Hakimin ,’’ Kutsal evlilik kurumunun korunması ‘’ hakkında, Aydın Bey’e ,attığı nutukla, dört ay daha duruşma, erteliyordu.
Betül Hanım, Mahkeme tarihinden , bir hafta sonra , anne ve babasıyla çıkıp gelmiş, Aydın Bey’i ,onlarla tanıştırmak için , okulda , bir çay partisi düzenlemişti. Kamil Üsteğmen , artık Yüzbaşılığa terfi etmişti. Öğretmen nişanlısıyla evlenmiş ve çok mutluydu. Darısı ,Betül Hocanın başınaydı.
Hep beraber , ev işi kurabiyeleri yemek üzere, çay masasını etrafına toplandılar. Yüzbaşı Kamil’in dikkatinden kaçmamıştı ,Aydın Beyin durgunluğu. ‘’ Neyin var Dostum? Kız, anasını babasını getirmiş , sen hala somurtup duruyorsun? ‘’
‘’Kamil, sana sonra anlatacağım, affedersin Kardeşim, affedersin’’
İlk karşılaşma, çok kötü geçmişti . Gerek Betül ve ailesi, gerekse Aydın Bey için. Ortada anlayamadıkları ,büyük bir yalan vardı. Bu kötü durumu , nasıl söylemeliydi, Betül Hanımın ailesine , bilemiyordu. Halen , evli bir adamdı çünkü. İki çocuklu ,terk edilmiş ,evli bir adam.
Kamil Yüzbaşıya, hiç bir şey saklamadan anlattı, yaşadığı dramı. Kamil neredeyse , küçük dilini yutacaktı.
‘’Dostum , biliyorsun Betül Hanım , sizi çok seviyor. Bu yüzden , o sert babasını ,titiz annesini , getirdi buralara. Tanışmanızı sağlamak, onlara sizi onaylatmak için. Hiç olmazsa ona bu meseleyi ,önceden anlatmanız gerekmiyor muydu? ‘’
‘’Kamil’ ciğim, Eylül başında , mahkemede boşanırız zannediyordum. Bu yüzden, kararı bekledim. Lanet olsun , bir mektup göndermiş mahkeme heyetine. Hakim ,bunu okuyunca, iki çocuğu düşünerek ve ayrılığımız , henüz iki yılı doldurmadığından, duruşmayı erteledi. Üstelik, Isparta’da verdiği uyduruk adrese de, para gönderttiler bana. Nasıl anlatacağımı , söyler misin ?’’
Betül Hanım’ın ailesi , bir hafta kalıp, İstanbul’a dönecekti. Onlar gitmeden, durumu ,olduğu gibi anlatmalıydı, Aydın Bey. Önce Betül Hanım’ı , odasına davet ederek, olanları bütün açıklığı ile anlattı. ‘’ İşte artık ,her şeyi biliyorsun. Seninle evlenmek , mutlu olmak istiyorum. Çok az bir zaman ,beklemek gerekecek sadece.’’
‘’Benim de , bir ailem var, kararı sadece babam verir’’ diyerek, kapıdan çıkıp gitti. Yüzü değişmiş, kaşları çatılmıştı.
Yıllar, onları yıprata yıprata olgunlaştırıyordu. Kasımpaşalı Palet Recep , onların pezevengi olarak , korur ,döver ve severdi. Kumar hastalığı, feci sarmıştı Recep’i. Kasımpaşa’da, kahvehane arkalarında dönen barbuttan, hem mano alır, hem kendisi de, oynardı. Kadınlar, onun bu kumar hastalığından , gına getirmişlerdi.
Bazen onları , pey olarak sürüp, kaybettiği, elin külhanlarına, bir gecelik, beş gecelik, gönderdiği olurdu. O insancıkların arkadaşları da, gelen bu ganimetten , çoğu zaman kısmetlerini alırlardı. Bazen de, içkili kafalarla iyi bir döverlerdi kadınları. Gerçekte kadınları , onun gözünde, kiralık velespitler kadar bile , değerli değillerdi. Lastiğini şişir, zincirini yağla, yolla çıksın , taşlı yola.
Kapı önünde , akşam vakti onu beklemekten sıkılan Dilber, bir sigara almak için, az ilerideki bakkala gitmişti. Aldığı paketi , açmak isterken, az ileride Palet Recep’i görüp , hemen gerisin geriye, bakkala girdi. Sonra , vitrin arkasından baktığında, üzerinden ,yıllar geçmiş olmasına rağmen, Recep’in yanındaki çocuğu tanıdı. Bu genç, ona jilet atarak dünyasını karartan pislikti.
Demek ki, bu olayın kahramanlarından biri ,Palet Recep ‘di. Arka yoldan koşarak, eve gelip , gördüğü şeyi anlattı Şuhup’ a. ‘’ Ben bunun intikamını almazsam , bana da , Gece Kuşu Dilber, demesinler. Sana ananınkini ,tersten göstereceğim , Palet Recep.’’
O gece, Şuhup , Recep’in ağzını , çok aradı. Pek açık vermiyordu Recep. Sadece, genç bir yeğeni olduğunu, onu bu aleme hazırladığını, kaçırmıştı ağzından. Bir asalak daha yetişiyordu , demek ki.
Bir kaç gün sonra, Recep eve erken gelip,’’ Gelin lan buraya orospular. Buna para derler, parrra. Hep dır dır ederdiniz, kumarda kaybetti, paralarımız gitti diye. Görün lan, para nasıl kazanılırmış kaltaklar. Palet Recep, kazandı mı, işte böyle kazanır. Alır adamın ,cüzdanını da ,donunu da. ‘’
Recep, kuşakla sıktığı mintanının , düğmelerini açınca , yatağın üzerine çok miktarda para yığıldı. Kadınlar , çığlıklar atarak , boynuna sarıldılar, Recep’in. Dilber’in sevinci ise, başka türlüydü.
Şuhup,’’Gel yiğidim, gel aslanım , bu gece, her şey çok özel olacak. Haydi kız Dilber, bu gece içelim, yiyelim, mutlu edelim erkeğimizi.’’
Hemen , mahalle bakkalına koştu Şuhup. Rakı, beyaz peynir, kavun, salata malzemesi ve kömür aldı. Sonra kasaptan, pirzola , koç yumurtası ve köftelik kıyma alıp, Dilber’le birlikte, muhteşem bir sofra kurdular.
Recep de , esrarı bol koyarak , sigarasını sarmış, kadınlara birer fırt çektirmişti. Akşam , çok neşeli başladı. Kadınlar , içiyormuş gibi ,yapıp, rakıları , saksı içine döküyor, suyu bol içip , sarhoş olmamak için , salatanın yağına ,ekmek banıyorlardı.
Recep, durmadan kadeh kaldırmayı ,erkeklik kabul ettiği için ,her fon dip de ,saniye saniye, sızıp kalmaya yaklaşıyordu. Dilber ‘se , sigarasının külünü Recep’in , kadehine silkeleyerek, onu çok kötü, sarhoş etmeye çabalıyordu.
Birden , çişini yapmak için, masadan kalkan Recep, küfürler ederek , yüz üstü yere yuvarlandı. Kusuyor, debeleniyor, yerden kalkamıyordu. İki kadın, onu Şuhup’ un yatağına götürüp, çamaşır ipleriyle, iki elini , dizlerinin altından bağladılar. Kötü domaltmışlardı , Palet Recep’i . Karyolanın demirlerine boynundan, ayaklarından iyice sıkarak doladılar ipleri. Ağzına , bir yastık kılıfını tıka basa soktular.
Sonra üzerinde , ne elbise , çamaşır varsa hepsini parçalayarak, makasla keserek , çıkarttılar. Onları, sık sık dövdüğü oklava ,Dilber’in elindeydi. Zeytinyağı döktüğü elleri ile, oklavayı ovuşturuyordu. ‘’ Ulan puşt, beni arkadan yaparken, hiç soruyor muydun ,acıyor mu diye? Bak bakalım tadı nasılmış , tümbek herif. ‘’
Dilber, oklavanın yağlı tarafını, yavaş yavaş , iki büklüm yatan, Recep’in kıçına sokmuştu bile. Şuhup da, sigarasının ateşini , hayalarına bastırıyor,
‘’Haydi , pirzolalar, koç yumurtaları, Kayseri sucuğu , var mı, isteyen? Kömür ateşinde pişmiş , ızgaralar burada. Burun kılları, göğüs kılları, kor ateşte dumanlı, koşun hanımlar koşun , intikamın katmerli romanı , burada yazılıyor. Hesap görmek , serbesttir’’
Recep önce, ne olduğunu anlamamıştı. Biraz ayılır gibi, olunca kadınları tehdit ederek, kurtulmaya çalıştı. O sökmeyince de , yalvarmaya başladı. Ağzı kapatılmış olduğu için , ne dediği pek anlaşılmıyordu.
Şuhup , çok gaddarca yakarak , işkenceyi sürdürüyor, cımbız ile Recep’in bıyıklarını, kaşlarını yoluyordu. Sonra , yatağa çıkarak, külotunu sıyırıp, Recep’in suratına , bir güzel işedi. Yanan gözlerinden, ateşler çıkıyordu Palet Recep’in. Bir kurtulabilse şu iplerden , iki kadını da , oracıkta lokma lokma doğrayabilirdi,
Belinden bıçağını alıp,’’ Seni , bir de, sünnet edelim ‘’demişti Dilber. ‘’Çok iyi olur. Biraz uzun bırakmış sünnetçi’’ diyerek, Şuhup, kıçında oklavanın acısıyla tepinen Recep’in penisine , bir kaç çeltik atmıştı. Çok kan akınca, işi tadında bırakıp , biraz da ,meme uçlarını, dikine olarak kesti.
Bu evi ,hatıralarda bırakıp, şahsi eşyalarını topladılar. Tam intikam almak bitti derken , Recep’in küfür ettiğini duyarak durdular. Dilber’in kulağına okkalı bir tokat atarak , onu yarı sağır yaptığı , geldi akıllarına. Şuhup,’’ Sen ,dur kız .Kulak patlatmak, nasıl olurmuş, ona ben göstereyim.’’ Gidip, bir kutu kibrit getirdi, mutfaktan. İki kibriti, birleştirerek yaktı ve hemen söndürerek , Recep’in kulağına soktu. Recep , deliye dönmüştü, ama kıpırdayamıyordu. Ah şu ipler, bir kopsa , bir elime geçirsem, işkence neymiş size , daniskasını göstermez miyim?
Kulak zarı patlamıştı. İnanılmaz bir acı duyuyordu . ‘’Bu Dilber içindi , anası köpekle s.kiş.iş kıllı puşt. Bu da, benim için. ’’ Şimdi , iki kulağı da patlaktı Recep’in. ‘’ Artık senin ismin ,Palet değil, götü, kulağı delik, Patlak Recep olsun , be Dostum. Bizi, sakın unutma, gün gelir hesap döner ya , hani’’
AH HANIMLAR, HESAP DÖNER, SAP DÖNER, İNTİKAM LAR DA ,DÖNER.
E.Yaşar Ovalı 05. 11. 2012
Sekizinci Bölümüm Sonu (Devam Edecektir)
YORUMLAR
Dedim ben Recebin işi zor diye... çizildi karizma... yok muydu bir fotoğraf makinaları? Abhazalar, karılarıyla yakaladıkları adamları öyle oklavayla filan değil, ağaç dalından (kalınca) yonttukları kazıkla cezalandırırlar bu şekilde, (öyle kibarca sokarak değil, balyozla çakarak) Karılarına ise bir şey yapmazlar genelde öldürmekten gayri...:) Saygılar
kukurikuu
Bu korkunç işkenceye de, az diyorsanız ,korkulur valla.
Recepleri kızdırmaya gelmez, başları belada.
Selamlar, saygılar.
Kemnur
deyerli hemşerim diyorum artık......hiç o halde bırakılınırmı...adam gene kurtulur işte ozaman intikam ateşi fena olacak gibi...yazınızı takipteyim......selam lar güller içinden
kukurikuu
İntikam ateşi ,çok kötü yakacak Recep.
Saygılarımla
kukurikuu
Hadi sana bir tüyo vereyim.
Palet Recep'in , intikamı çok acı olacak.
Sevgilerimle.