İçimizde uyuyan melek..
İçimizde uyuyan melek..
Bir konser esnasında tanıştığım kırk yaşlarında bir bey yanıma gelerek, müziği çok sevdiğini, içinde tarifsiz bir enstruman çalma isteği olduğunu, ancak, bunu bir türlü gerçekleştirme fırsatı olmadığını ifadeyle, benden klarnet çalma konusunda yardım talep etti.
Ben de kendisine bunun için neden bu yaşına kadar beklediğini sorduğumda : Altı aylıkken annesinin vefat ettiğini, babasının kendisini başka bir aileye verdiğini, bu gerçeği de yeni öğrendiğini, yaptığı araştırmalardan esas babasının tanınmış bir klarnet ustası olduğunu, zaten küçük yaşlardan beri klarnet çalma isteğiyle büyüdüğünü ama, bunu kimselere anlatmaya cesaret edemediğini söyledi.
Yıllardır savunduğum ve doğruluğundan hiç şüphelenmediğim « İnsanlar yetenekli doğar, ancak bu yetenekleri ortaya çıkarmak için tesadüfleri beklemek zamanı katletmektir.» Savım bu örnek ile daha da güçlenmişti.
Babasının genlerinden oğluna geçen müzik sevdası, bu güzel insanın içinde yıllarca gizli kalmış ortaya çıkarılmayı bekleyen bir yetenekti. Evlatlık olarak verildiği aileye içindeki bu isteği dile getiremeyen gencimiz, gerçeği öğrendikten sonra, içindeki bu arzunun nedenini kavramış, geç te olsa harekete geçmişti.
Gelişmiş ülkelerin bir çoğunda çocuklara ilkokul çağlarında değişik testler uygulanarak onların yeteneklerinin ortaya çıkarılması için çalışmalar yapılmaktadır.
Yetenek var ise nasıl olsa meydana çıkar düşüncesi başarının katilidir. Yeteneği araştırıp bulmak gerekir. Esasen yetenek tek başına hiç bir işe yaramaz. Bunu, merak, araştırma, ilgi ve sabır ile beslediğimizde esas sonuçları alırız.
Yetenek, içimizde uyuyan bir melektir. Hepimiz mutlaka bir veya daha fazla yeteneklere sahip olarak doğarız. Önemli olan zaman geçirmeden bu yeteneklerimizin mümkün olduğu kadar erken yaşlarda ortaya çıkarılması ve yaşantımıza yeteneklerimiz doğrultusunda yön vermemiz gerektiğidir. En önemlisi ise yeteneklerimizin bizi götüreceği yere cesaretle atılma isteğimizdir.
Yeteneğin erken ortaya çıkmasında ülkelerin eğitim, sosyal, spor güzel sanatlar dallarında gösterdiği başarılar ve bu başarıların basında, görsel medyalarda paylaşımı büyük önem arzetmektedir.
Kendisinde müziğe karşı yeteneği olduğunu bilmeyen bir çocuğun, televizyon proramında bir konser izlemesi, ya da tiyatroya meraklı bir çocuğun anne babası tarafından tiyatroya götürülmesi, resme kaabiliyeti olduğu düşünülen çocuğun sergilere götürülmesi gizli kalmış yeteneklerin bir an önce ortaya çıkmasında son derece önemlidir. Yeteneksiz çocuk yoktur. Çocuğunun yeteneğini bulamamış ebeveynler vardır.
Genelde yetenek denildiğinde, güzel sanatların dalları akla gelmektedir. Oysa, yetenek, yaşamın her yönünde ortaya çıkmaktadır. İdareci, öğretmen, asker, fizikçi, kimyacı, politikacı, sağlıkçı, daha bir çok meslekte yetenekli olmak, o mesleklerin en iyi biçimde yerine getirilmesini sağlar. Yetenek, yaşantımızı meydana getiren, biçimlendiren temel taşlardır. Yeteneklerimiz geleceğimize yön verir. Onları doğru şekilde kullandığımızda bizleri mutluluğa sevkeder.
Herkes sanatçı olabilir; çalışma, gayret, ilgi yeterlidir başarmak için. Ancak, konusunda yetenekli olarak bu işe başlamak bizlerin daha üst düzeylere gelmemizi sağlar.
Duvarcı, sıvacı, demirci, tamirci işlerini iyi yaparlar. Fakat yetenekli bir demirci ustasının elinde tavlanmış demir bir başka olur. Aynı işyerinde çalışan yöneticilerden, yönetim konusunda yetenekli olanı daha başarılıdır. Örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Yaptığımız iş ile yeteneğimizin örtüşmesi kadar mutluluk verecek ne olabilir ki.
Ama, ne yazık ki, bir çoğumuz, kabiliyetlerimizi yaptığımız iş ile bağdaştırma şansına sahip olamadık. Bazılarımız, ilerleyen yaşlarımızda dahi hangi konuda yetenekli olduğumuzu bilemedik. Kimimiz, geç te olsa, tam yeteneğimizi keşfetmişken, artık yaşım yetmiş, işim bitmiş mantığıyla köşemize çekilip oturmayı tercih ettik. Bende yetenek yoktur, yetenekli olsaydım bu duruma düşer miydim altatmacasıyla kendimizi avuttuk zaman zaman.
Oysa, içimizde bir organımız gibi kullanılmayı bekleyen yeteneklerimiz, bir an önce ortaya çıkmak için yaşantımız boyunca bizlere mesaj gönderip durmuştur.
Çocukluğunuza bir dönün, o yaşlarda mutlaka bir şeylere heves etmiş, bir kişiyi kendinize örnek almış, bir işi daha iyi yapmaya gayret göstermişsinizdir. Doğal olarak ülkemizin gelişme dönemlerinde bizler gibi Elli’li yıllarda doğanlar için yetenek avcılığı zor bir işti.
Ama, günümüzde çocukların yeteneklerini anlamak ve onları yetenekleri yönünde eğitime sevketmek zor bir iş değildir artık. Gelişmiş ülkelerin uyguladığı da budur.
Ancak, yetenekli olmak, iyi ve örnek bir insan olmak değildir. Yeteneklerimizi insanlık, dostluk, sevgi yolunda kullandığımızda bir işe yarar. Aksi takdirde, yetenekli bir soyguncu, yetenekli bir yalancı, yetenekli bir katil olmak ta vardır işin içinde.
Rochefaucauld’un, “Bir insanın değeri, büyük yeteneklerine göre değil; onları nasıl kullandığına bakarak ölçülmelidir.” Ve Bacon’un, “İnsanın kabiliyetleri, kendiliğinden çıkan bitkilere benzer; okumakla budanmaları gerekir.” Özlü sözleri de bu görüşleri doğrulayıcı niteliktedir.
Şimdi sizlere dostane bir tavsiyem, başınızı iki elinizin arasına alıp, gözlerinizi kapatıp, derin bir şekilde düşünce aleminize dalın. Dünyaya tekrar gelmiş olsaydınız ne yapmak, ne olmak istediğinizi kendi kendinize sorgulayın. Verceğiniz yanıt, sizin yeteneğinizdir.
Vakit geçirmeden, yeteneğinize yönelin ve bu doğrultuda ürünler vermeye çalışın.
Unutmayınız ki, mutluluk, yeteneklerimizi, yani içimizde uyuyan meleğimizi uyandırmanın bir başka tanımıdır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.