- 617 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
Fırtınaya Aldırmamak
Fırtınaya aldırmamak cesaret ister. Şakası yoktur rüzgarın. Koşarak eve girilmişse bile güvende olunmaz. İlkin elektrikler gider. Ardından telefon sessizleşir. Kişi ne olduğunu anlayamadan camdan içeri dallar girer; bu da yetmez çatının üzerine ağaç devrilir. Fırtınaya aldırmamak cesaret ister.
Selene cesur kadındı. Şarabın mantarını çıkarırken rüzgarı duymadı. Kadehini aldı, salona geçti. Elektriğin hala kesilmemiş olmasına şaşırmadı. Soğuktan ürperince şömineyi yakmayı düşündü; sonra vazgeçti. Kanepeye uzandı. Başucu sehpahasındaki medya kumandasından şarabına eşlik edecek müziği seçti: Locatelli... Locatelli iyiydi, fırtınalı bir akşamda bile.
...
Gözlerini açtığında müzik hala devam ediyordu. El yordamıyla halının üzerine bıraktığını sandığı kadehe uzandı ama bulamadı. Biraz doğrulup kadehin nereye gitmiş olabileceğini görmeyi denedi. Halıya koyarken elinden kaymış olmalıydı: Kadeh devrilip masanın altına kadar yuvarlanmıştı. Kalkıp onu yerden aldı. Tekrar mutfağa gitti; ikincisini doldurdu.
Kanepeye geri döndü. Bu sefer uzanmadı. Ayaklarını kahve masasına dayadı. İki eliyle kadehi tuttu. Müziğe eşlik etmeyi denedi ama bir iki mırıltıdan fazlasını çıkaramadı. Bir süre, uzunca bir süre kadehe baktı.
...
Şişeyi bitirip yattığında hala yemek yememişti. Elbiselerini çıkarmadan, yüzü koyun yatağa uzandı. Açık bıraktığı gece lambası sabaha kadar onu aydınlatacaktı. Sabah çalan saatin zoruyla kendine geldiğinde zamanın nasıl geçtiğini hatırlamayacak, hala uyuyup rüya görecek vakti olduğunu düşünecekti.
...
Ben onun kadar şanslı değildim. Selene bir çırpıda fırtınalı geceden yeni doğan güne geçerken, ben gecenin her dakikasını sayacaktım. Başlarda onu uyurken seyretmeyi denemiştim: Vakti geçirmenin yolu bu değildi. Bu gece de öyle oldu: Selene sızdı, bana da yatağının başında dikilmek kaldı. İşin kötüsü bir sonraki gecede de, onu takip edende de uyanık kalacağım. Ölümün en kötü tarafı bir daha uyuyamamakmış; bilmiyordum.
Bir de ilgili , ilgisiz kişiler Selene’yi arayıp, benim için ebedi uykumdan bahsetmiyorlar mı... Şaka gibi. Sonsuza değin uzayan bir şaka...
YORUMLAR
ölüm de fırtınalı bir gecede periyodik tavırları yapan bir kadını gözlemler,aslında fırtına içlerindedir.
İlhan Kemal
Ölümün içindeki fırtına... Bana Jüpiter'in Büyük Kırmızı Lekesini anımsattı bu sözler. Biz 350 yıldır Dünya büyüklüğündeki bu dev fırtınayı gözlemliyoruz, o kimbilir kaç bin (Belki milyon) yıldır devam ediyor. Bir şeyler kımıldamalı ölümün içinde, ölülere bu denli huzursuzluk veren. Saygılarımla.
lacivertiğnedenlik
Yıllık izne çıkmadan önce gelecekte uzayda ya da geçmişte bir manastırda bir çölde yahut bir limanda macera peşindeki kahramanlarınızla bırakmıştım sizi. Döndüğümde bugünde ve ölmüş ölmek üzere olan yahut ölüm hakkında çokça düşünen duygulu kahramanlarla buldum. Bu bir tesadüf mü?
O öyküler de güzel bu öyküler de güzel. Kaleminizden çıkan herşey güzel.
"Salondaki Kanepe
Gece sözlerini şarapla içtim.
Sesin mi güzeldi,
Şarap mı yalancıydı bilemedim.
Sabah uyandığımda
Sarıldığım şişe,
Öptüğüm kadeh,
Sen ise...
Dün gece neredeydin? " İlhan Kemal...
Dostum bu şiirdeki öyküyü okumuş gibi oldum..İşte bu yüzden öykülerin şiirleri, şiirlerinde öyküler çağrıştırıyor bana hep...Bu yüzden sizi okumak çok hoş benim için....
yüreğinize sağlık kutlarım gönülden harikaydı yine okuduklarım....
En derin sevgi saygı ve selamlarımla....
Nedense yazıdan önce yorumlara baktım bugün. Keşke bakmasaymışım. Öykünün gizemini aşikar etmiş arkadaşlar. Fakat yine de keyifli bir okuma oldu benim için. Çabuk bitti gerçi. (Bana hep kısa gelecek hikayeleriniz sanırım)
Kitap okunan kanepe salona bakıyor.
Bir nevi ölüm döşeği vazifesini gören kanepe bahçeye bakıyor.
Selene'nin sızıp kaldığı kanepe şömineye bakıyor. Ayrı manzaralar gibi görünse de, aslında hepsinde aynı kanepe. Ama siz söylemeseydiniz ben bunu hiç farkedemezdim.
Ölü kahramanın final sözleri etkileyici. Bir deyim vardır bilirsiniz: "Ölümü uyku mu sanıyorsun?" Tehdit amaçlı kullanılır. Selene'nin yasını tuttuğu ruh bu gerçeğin idrakinde. Ölüm asla uyku değil.
Ruh kahraman fırtına da ölmüştür belki de.
Ben kanepeli bir hikaye yazsam dekor neresi olurdu diye düşündüm aynı zamanda.
Kutluyorum İlhan Bey.
Saygılarımla.
İlhan Kemal
Öykünün çabuk bitmesi doğal çünkü diğer kanepe öyküleri gibi sabaha karşı, benim de bittiğim bir saat diliminde yazılıyor, daha fazla uzatamıyorum. Hatta halim olsa o denli uykuluyken neden uykusuzluk çeken bir kahramandan bahsettiğimi sorgulayacağım ama ona bile gücüm olmuyor.
Bu arada kanepenin gerçek pozisyonubu öyküdeki gibi: Sırtı pencereye dönük. Aslında kanepeden çok 'ev'in öyküleri bunlar ama nedense bu mobilya başrole kurulmayı becermedi.
Sizin tam olarak kanepeli değilse de sedirli öyküleriniz var diye hatırlıyorum. Bacağındaki sineği yakalayıp parmağıyla ezen ve fal bakan bir teyze imajı kalmış aklımda. Bacaktaki sinek favori sahnelerinizden biriydi.
Kanepeli bir öykü yazsanız dekor neresi olurdu? Benim aklıma bir şeylre geliyor ama bunları yazmayacağınızı hissediyorum. Belki kanepeyi (ya da sediri) dışarı, avluya çıkarırsınız. Belki yerinden sökülmüş bir arabanın arka koltuğudur. Belki bir ofisin parçasıdır. Aslı Hanım öğle vakti kapısını kitleyip metal dolaptan çıkardığı pikeyi üzerine örtüyor ve şekerleme yapıyordur. Hayal gücünüz benimkinden geniş; güzel bir şeyler bulacağınıza eminim. Saygılarımla.
Aynur Engindeniz
Hayal gücüm sizinkinden geniş değil, sizinkinden dağınık hepsi bu. Dolayısıyla dağınıklık genişlik yanılgısı veriyor okura. Siz disiplinli kurgular yapıyorsunuz. Mantık hatasına asla yer olmaz yazdıklarınızda. Ama bendeki dağınıklık aslında hasta düşünceli kahramanımın kabahati olabilir pek ala...Sizin öykülerinizde keskin virajlar yok, ben arabayı yuvarlasam ağlayanı olmaz:) Yani özetle, gıpta edilecek özende ve kurguda öyküler kaleme alıyorsunuz. Benimkiler yanlızca anlık ve gözümün önünden geçenin kelimelere dökülmesi. Hiç düşünmeden gelişine yazılan öyküler.
Beyin alıştırmaları yaptırdığınız için teşekkürler hocam.
Saygılarımla.
Yazının sonuna geldiğimde bir ruhla karşılaşacağımı hiç tahmin edemezdim. İlhan kemal farkı.
Tebrikler.
İlhan Kemal
yazılarınızın bazısında kendi yazdıklarımı buluyorum.insanın dakikalarda yada saatlerdeki yaşadıkları benimde ilgimi çekiyor.ince ince tasvirler açmaz beni ama ince ince yaplan bütün hareketler işte onların üzerine roman yazılabilir.güzel bir yazıydı.bir ölünün ardından bir kadının ve ölü bir ruhun aynı andaki yaşamları....kaleminiz daim olsun...
gece kabus gibi insanın üzerine çöktüğünde yüreğin daralmaya, sıkışmaya başladığında ölümün soğuk nefesi sıcak gibi gelir bazen insana...
hep düşündüm yazılarınızda duygularınızı hangi perde de yazdığınızı anlamaya çalışarak...lezzetin içinde hüzün perçilenmiş olsada güzeldi saygılarımla..
Keşke fırtınaya aldırmadan yaşanabilse....Bir solukta okudum ve düşündüren bir sonla karşilaştım...Ölümün en kötü tarafı bir daha uyuyamamak...İşte bu cümle..
Okurken düşünmeye başladım...Zaten ölümü düşünür ve hep sorguların içinde kaybolur giderim...
Kısaca çook güzel bir öykü okudum .Tam puan ve favorilerime ekledim...
Sevgiyle kal İlhan Kemal...
İlhan Kemal
Yaşarken ölümü, yemek yerken karafatmaları düşünmeyin. Benzer etkileri oluyor. Sevgilerimle.