- 1118 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
OR.SP.NUN FERİŞTAHI (Üçüncü Bölüm)
OR.SU.NUN FERİŞTAHI (Üçüncü Bölüm)
O geceyi, şehrin en güzel otelinde geçirdiler. Kerime, sadece, Doktor’ la mutlu olmayı düşünüyor, geçmişi de , çocuklarını da ,unutmaya kararlı görünüyordu. Yıl ,1942 Baharıydı . ‘’ 24 Yaşında ve iki çocuklu bir dulum. 18 Yaşındaki bir genç kızdan ,ne farkım var? Üstelik onlara yatakta da ,fark atarım, konuşsana Nejat? Haksız mıyım ?’’
‘’Hayatım, bu adam senin göğüslerine, altı yıldır hiç dokunmamış sanki. Hele orandan, iki bebek çıktığına , hiç inanasım gelmedi. Çok güzelsin, çok.’’
‘’Sahi mi Hayatım, demek ben kendimi seninle geçecek mutlu ömrümüze hazırlamışım. Buna yıldırım aşkı derler Nejat. Seni çok seviyorum.’’
Diyarbakır Devlet Hastanesine, yeni tayin olan, bu Doktorun,’’ Yeni evlenerek , birlikte geldik’’ diye tanıttığı, yeni gelin, diğer Doktorların da, sempatisini kazanmış, hastaneye yakın bir yerde kiraladıkları, tek odalı küçük ev , onların yeryüzü cenneti olmuştu.
Hastane Başhekimi, çok soru soran bir yapıya, çok tedirgin bir görüşe sahipti. Bir ay sonra, Dr. Nejat’ı , eşi ile birlikte ,evine yemeğe çağırdı.
‘’Demek İstanbullusunuz, Kerime Hanım? Kadıköy’ lü olmanıza, çok sevindim. Yoğurtçu Parkına gelir, kayık kiralardık, arkadaşlarla. ‘’
Hayatında, İstanbul’u görmemiş olan Kerime, bu yalanın içinde kaybolmaya başlamıştı. İstanbul’da ,bir köy, köyde bir park, parkta kayıklar…
Konuyu değiştirmeye çabaladı ama , Başhekim, ellili yaşlarda ve külyutmaz bir insandı. Onun, kaçamak cevaplarından ,şüpheye düşmüş, olaylara yürüttüğü fikirlerden, kadının, psikopat bir yapısı olduğunu ,sezmişti. Yemekten sonra, hanımların masayı toplayıp, kahve hazırlamalarından istifade ederek, ’’Demek siz de, Salacak’ lısınız , genç meslektaşım?’’
Dr. Nejat, başıyla onaylayarak, ‘’Evet Efendim ‘’ diyebildi. ‘’Kerime Hanım’ ı , biraz uzakta da olsa , iyi bulmuşsunuz. Size, çok yakışan bir Hanım. Demek evleneli, henüz iki ay oldu ? Görücüleriniz ,iyi çalışmışlar doğrusu. Bu zamanda, böyle mütenasip bir zevce , zor bulunur. Şanslısınız Azizim.’’
Dr. Nejat, sıkılmaya başlamıştı. Başıyla onaylayarak , tuzak sorulara , kaçamak cevaplar verirken, Kerime, elinde ,kahve tepsisi ve muhteşem gülümsemesiyle, Baştabip Erdoğan Bey’e, ilk fincanı vermek için, hafifçe eğildi. Yakasından bir düğmenin daha açıldığı, gözünden kaçmamıştı , Erdoğan Bey’in.
‘’Oh, şöyle bir yeni gelin kahvesi de, çekmişti canım, çoktandır. Ne özelliği var ,derseniz, telvesi boldur. Yeni gelinler, kahve biter diye, telaşlanmazlar da ondan’’ Oysa , gelen kahvenin, telvesi az , suyu boldu. Sadece ,ustaca köpürtülmüştü.
‘’ Güzel Kızımız, acaba hangi okulda , tahsil ettiler? Haydaaaa, henüz ilk okulu , zor bitirmiş Kerime’ye sorulacak soru muydu bu? Durumu , Dr. Nejat toplamaya çalıştı .‘’ Efendim . Kerime, İstanbul’da, bir İlk Okulun Öğretmenidir. Onun, tayin isteğini , benim görev yerimi gördükten sonra bildireceğiz ,Maarif Vekaletine.’’
Baştabip , çok konuşmasının arasında , kendi doğrularını arayan bir insandı. Nejat Beyin cevabı, onu hiç tatmin etmemişti.
‘’Demek sizi , Nejat Bey , okula gelip giderken görüp, beğendi de , öyle istetti . Şimdi ,daha iyi anladım. Siz, Haydarpaşa Numune ‘de idiniz ama Kerime Hanım’ın okulu da , o civarda mıydı? ‘’
‘’Pek sayılmaz. Onun okulu, Doğancılar’ da idi , hani mezarlığın karşı tarafında. ‘’
‘’Biraz önce ,Kadıköy’de olduğunu söylemiştiniz de , epey uzakta çıktı okul. ‘’
‘’Kerime Hanım’ın, teyzesi Üsküdar’da oturur. Bu yüzden ,uzaklığı pek konu etmemiş. ‘’
‘’Hanım Kızım, hangi okul mezunu? ‘’ Kerime ,bu soruya cevap veremezdi. Dr. Nejat, söze atılarak, ‘’ Tabi ki ,Üsküdar Kız Muallim Mektebi mezunu’’
‘’Ne tesadüf, eşimin kardeşi ,Şule Hanım, tanır mısınız, Edebiyat Öğretmeni ?’’ Kerime , bütün kurnazlığı ile lafa girdi. ‘’Tabi ki, tanırım. Benim de, Hocam dı. ‘’ Başhekim’ in eşine bakarak ,‘’Orta boylu, beyaz tenli, hoş bir hanımdı kendileri ‘’
Erdoğan Bey, karısının yüzüne, sadece onun anlayacağı, bir nazar attı. Bu kadın , yalan söylüyor, anladın değil mi , gibisinden. Dr. Nejat kızarmıştı. Çünkü, yarım saat önce, konuşma arasında ’ Üç erkek kardeşin tek bacısıyım ‘ diye ,laf etmişti, evin hanımı.
‘’Sen, neden yüzük takmıyorsun bakayım, Nejat? Aman kızım, bizim Hastanede bekar hemşireler, doktorlar da var, ona göre’’
Ayrılırlarken, ikisinin de , yüzünden düşen bin parçaydı. Küçük evlerine girdikleri anda, ilk kavga patladı.
‘’Sen, hemen beni nikahına alacaksın . Anladın mı Nejat?
‘’Tabi ki Hayatım. Önce, sen bir boşanabilsen de, ondan sonra, hemen alırım. Geçen gün Hastaneye ,iki polis , bir olayı araştırmak için gelmişler . Ben ,öyle korktum ki ; evli bir kadını alıkoymaktan, kandırmaktan, sanki beni alıp götüreceklermiş gibi.’’
Aydın Hoca, trenin sarsarak kalkışı sırasında uyandı. Çocuklar, mışıl mışıl uyumaktaydılar. Eliyle, önce Hüseyin’in , sonrada, Ali’nin, başlarına dokunarak ateşlerine baktı. İki çocuk da , yanıyorlardı sanki. Gözleri Kerime’yi aradı o anda. Kız, bunalıp koridora çıktı galiba , diye düşünüp, kompartıman kapısını açarak, dışarıya baktı. Koridor bomboştu. Tuvaletteydi demek ki.
Yarım saat sonra Ali, ’’Çişim geldi , tuvalete gideceğim ,beni hemen tuvalete götür ‘’diye mızıldanarak uyandı. Kerime’yi çağırmalıydı. Yoksa uyuyan küçük oğlanı , kompartımanda tek başına bırakamazdı. ‘’Kerime ,Kerime ‘’diye tuvaletin önünde ,iki kez seslenip, geri döndü . Aldığı cevap, kalın bir erkek öksürüğüydü.
‘’Ali be, sen hadi yalnız git be Aslanım. Bak kardeşin , çok hasta .Onu bırakamıyorum. ‘’
‘’Bana ne , ben de hastayım. Ya tuvalete düşersem’’
Allah’ım, çocuk çok haklıydı. Sallantıdan , tutunamayıp düşebilirdi. Neredeydi bu kadın? Ufak oğlan ,uykusunda kusmaya başlamıştı. Bir mendil aradı, gözü asılı duran ceketine ilişti. Elini ,yan cebine attığında, İnönü ’ün resmini taşıyan kağıt 2.5 lirayı buldu. Neyse ki , Ali , onun aradığı mendili elinde tutmaktaydı. Oğlanın kusmuğunu temizlerken, aklı karısına emanet ettiği, yeni almış olduğu maaş ve harcırahtaydı. Bu yeni basılmış , gıcır gıcır banknot, onun maaşının bir parçasıydı.
Çocuğun yastığını kaldırıp, Kerime’nin çantasını aradı. Çanta yoktu, bir valiz de , eksikti. Acaba yan kompartımandaki , o terslediği kadından, özür dilemiş de ,şimdi de, sohbet mi ediyordu? Sormak için , kompartımandan dışarı çıktığında kadını , kocası ile birlikte , koridorda camdan bakarlarken gördü.
Kadın, Aydın Beyi görünce , başını başka tarafa çevirmişti. Yanlarına yaklaşıp, karısını görüp görmediklerini sordu. Karı koca, birbirlerine bakıp sustular. ‘’Çocuk çok hasta , bana yardım edin lütfen. Öbürü de , ateşlendi’’ diyebildi.
Kadın, Hüseyin’in kusmuklu giysilerini çıkartırken, adam, ’’ Gel Kardeş, bir şey diyeceğim sana , ama hayırdır hiç üzülme ‘’ dedi. Aydın Bey , aklı Hüseyin’de, geri geri bakarak, adamın peşinden , onların boş kompartımanına girdi.
‘’Bak kardeşim, Diyarbakır İstasyonunda durduk ya. Ben ekmek almayı unutmuş olduğumuzu hatırlayıp , fırın var mı ,diye faytonculara sorarken, elindeki iki valizi ,arabaya yerleştiren , şu genç doktoru gördüm. Arabacıya , az ileride dur, diyordu. Selamımı bile, görmemişti ve çok telaşlıydı. Sıradan çıkarttığı faytonu, otuz metre ileride durdurmuş, bu sıcakta, arabanın körüğünü kapattırıyordu. İşte o sırada ,senin Hatun , koşarak geldi ve atları kamçılattı. Bu demektir ki , o genç adamla birlikte, kaçtılar dostum.
Beni anlıyor musun? Ben Erciş Jandarma Komutanı , Binbaşı Eşref. Seni Van’da , misafirhaneye yerleştirmek, çocuklara , doktor getirmek istiyorum. Müsaadenizle, benim hanım, bu sabılara , yol boyunca baksın. Ablan say, lütfen. Sen de ,gel biraz bu tarafta otur, rahatlamaya çalış Hocam.’’
Hoca , konuşamıyordu. Paraları da , gitmişti bu arada. Ne yapacaktı şimdi ,iki çocukla Van ‘da? Ağlamak istiyordu ama, gözlerinde Kerime için, akacak yaş yoktu. Bir anda ‘’ O, aslında, aslına rücu etti. Çocuklar benim kanımdan. Onları düşünmeliyim. Sadece onları’’ diyerek, silkindi.
Binbaşı oturaklı ve sakin bir insandı. Çok şeyler gördüğü , yaşadığı belli oluyordu halinden. Tabakasından çıkarttığı ve dudakları ile yalayarak sardığı , tütünü, muhtar çakmağı ile yakıp, bir nefes çektikten sonra ,Hocaya uzatmıştı. Hoca , ben tütün kullanmam diyecekti, vaz geçip, dumanı içine çekince, onun öksürmesi , Binbaşıyı güldürmüştü.
‘’Artık dostun bu olmalı belki de. Ama bir gün .sen de onu terk etmelisin , her şey düzeldiğinde Hocam’’
E.Yaşar Ovalı 27.10.2012
Üçüncü Bölümün sonu.( Devam Edecektir)
YORUMLAR
kukurikuu
İnsanlar, hele de kadın cinsi, içinde bulunduğu imkanların ,hep hakkı olduğunu, onun çok daha iyiye, layık olduğunu düşünüp durur.
Kerime için ,çok kötü günler başlayacak, Kerimenin yolu anasından beter olacak.
Çünkü orospuluk, kancıklık ,onun maalesef, kanında var.
Saygılarımla.