FİRUZE'ME MEKTUPLAR (1)
Canım Firuze’m,
Biliyor musun , bugün hüzünler yine her yanımı sardı? Öylesine düşüncelere daldım ki Okyanus rıhtımlarında... Kendimi güç attım sessiz bir köşeye. Hüzünlere kapıldım yokluğunda Firuze’m! Kimsecikler yok tepemde kanat çırpan üç beş martıdan başka. Onlarda beni süzüp dururlar ’Bu garip neyler yapayalnız buralarda’ diye. Hıçkırıklarımı martılar duymasın diye oturduğum banka başımı dayadım.
Bir de, rüzgarın derinlerden beni yaralayan mahsun ıslığı kulaklarımdan duygularıma yansıması var.. Okyanus’u hiç sorma! O da benim gibi dertli mi ne? Dalgaların umursamaz çığırtkanlığı onu yormuşa benzer. Üzerinde kuşları bile taşıyamaz mecalsizliğe düşmüş görünümünde. Yalnızlığa terk edilmiş Şubat ayazlarında. Üşüdüğü nasılda belli oluyor yorgun bedeninde... Sularının maviye küs bulanıklığına uzanmış balıkların ölgün bakışları kalmış sadece... Gelip giden gemilerinde terk-i diyar etmiş ! Terk edilmişlik bu olsa gerek Okyanus’um ...
Başbaşayım onunla şimdi. Oturduğum bankta ellerim cebimde ufku ve onu süzerken nasıl da canlanırsın gözlerimde, hayalimde Firuze’m.. Nasıl sızlanırım, nasıl boğulurum yokluğuna? Öylesine garipsedim ki kendimi bugün. Yanımda olmanı ne de çok istedim şimdi! Çok yalnızım Firuze’m çok!.. Sana yanan şu yüreğim, sıcaklığına muhtaç, şevkatli kollarına hasret! İnan sevdiğim, hiç bir şeyde gözüm yok, ne malda ne de mülkde... Sen ol yanımda yeter! Dünya bile umurumda olmaz yanımdayken sen!..
Geçenlerde gelen mektubunu sakladığım koynumdan çıkarıp satırları kelime kelime okuyorum sensizlik düğümlenerek nefesimde... Firuze’m, şimdi yanımda olsaydın, tutuşsaydık el ele.. Nefesimizin yettiğince koşsaydık ıslak değmiş kumsallarda. Rüzgarın kudurmuşluğuna meydan okusaydık bağrımızı gere gere... Çıplak ayaklarımızla Okyanus’a koşsaydık gülücüklerimizle. Kem gözlere öpücükler atsaydık umursamaz neşemizle. Ama yoksun ki Firuze’m...
Mektubunda demişsin ’ Sensizlik beni yedi, bitirdi sevgilim’ diye.. Ya beni Firuze’m? İnan takatim kalmadı ayrılıklarımıza. Ölecek gibi oluyorum bazen, gitmiyor adımlarım, ferim son durağına gelip dayanıyor! Direniyorum, topluyorum gücümü daha yaşayacağımız günlerin hatırına... Ahh Firuze’m! Bu ayrılıkların sonu gelecek mi? Seni kollarımla sımsıcacık sarabilecek yıldızlı gecelerimiz olacak mı? Ay ışığında yakamozların keyiflerine keyiflerimizi katacak bahar düşlü günlerimiz gelecek mi? İnşallah, Tanrı dualarımızın kabulünü tez zamanda bize ulaştırır Firuze’m...
Bak, gün yavaş yavaş bitiyor ben gibi... Gün kızıllığa gömülüyor ve ben yine karanlıklarda kalacağım. Yarasalar başıma üşüşecekler, parçalayacaklar duygularımı, sessiz odalara hapsedecekler beni. Dövüneceğim imkansızlıklara. Belkide isyan edeceğim kaderin adaletsizliğine!
Canım yanıyor, yüreğim sen diye atarken alev alevim ayazların ortasında Firuze’m... Öylesine yorgunum, öylesine açım ki sana; koynumda sakladığım gül endamının sevecenliğinde doyuruyorum yüreğimin açlığını. Mektuplarına serpiştirdiğin kokularınla kendimi umutsuzluklar çukurundan çıkarıyorum... İçim az da olsa ferahlıyor geleceğin günlerine... İçimi ısıtan şu resmin ve mektuplarında olmasaydı Firuze’m, İnan ben çoktan ölürdüm içime düşürdüğün aşkının özlemlerinde Firuze’m!..
Şimdi kalkıp nere gideyim Firuze’m? Sokaklar bana yabancı, sokak lambaları inadına loş, kalabalıklar kasten benden kaçar! Kimseler yok! Nemi eksik olmayan gözlerimde nem... Sağa-sola bakıyorum ürkek tavırlarımla. Kaldırımlar dağ oluyor adımlarıma, yürüyemiyorum.Ölüm sessizliği çöktü içime Firuze’m. Zorlardayım, ne olursun gel!
Zar zor gelebildim evime Firuze’m. Masamın başına geçip açtım sana yazdığım şiirlerin defterini. Mısralarıma damla damla seni işleyeceğim, seni yaşatacağım. Bana hediyen pembe kalemi aldım elime, yazmaya başlıyorum seni Firuze’m... Radyoyu da açtım memleket ve sen kokan türküleri dinleye dinleye, efkarların göbeğinde bakalım nasıl bir şiir çıkacak yüreğimden Firuze’m...
Firuze’m, bu mektubumu yarın tezden postaya vereceğim. Ne olur cevabın bir saat bile gecikmeden yaz hemen! Sadece mektuplarındır diyar-ı gurbetde beni hayata bağlayan... Onuda sakın geciktirme olur mu? Her satırın benim hayat menbaamdır!
Seni, önce Tanrı’ya, sonrada memleketime, Yeditepe’ye emanet ediyor, alnından öpüyorum ülkemin ak gelini, FİRUZE’M ...
Zafer Direniş
...
YORUMLAR
her satırında hasret kokan bu yazı şiirlerin gibi yine hüzünlerimi kabarttı..
ne garip bir ruh halim var değil mi?her şeye hüzünleniyorum bende...aslında benimkiler güzel huylu hüzünler,acıtmıyor ve sadece mutlu ediyor...
güzel olmuş direniş,güzelden de öte...
insan yüreği ne kadar engin,nasıl bir ulaşılmaz sonsuz ki...hep üretiyor...
demir değil ama katlanabiliyor
bütün olumsuzlıklara rağmen bu yinede iyi haber...
insan olmak..
kutlarım arkadaş...
saygılar,selamlar olsun
genel itbariyle özenle ve üzerinde titizlikle çalışılmış bir yazı denmesi okudum... bazı yerlerde ufak noktalama işaretlerini gereksiz bulsamda... umarım bu tarzda yyazılarınızın devamı gelir. açıkçası ben okumak için sabırsızlanıyorum, daha şimdiden...
sevgilerle dost...başarılar :))
Yeditepe bu gece bulutların kucaklaşmalarıyla ağlıyor.Yine yüreğime çöktü gecenin hüzünleri.Karanlığın soğuk ve dilsiz duvarlarına senin resimlerini çiziyor,tüm çizimlerimi ve içime çöken acılardan damıtabildiğim sevgi demetlerimi bu mektubumla yüreğine yolluyorum.Günlerin gecelerin hasretini yüklediğim,özlemlerimi sana uçuruyorum.Elimde kalem,yüreğimde hasret,yokluğuna akıyorum gözyaşlarımla.Biliyor musun? yokluğunda göz pınarlarım kurudu!geceleri dolunayı kıskandım onun parlaklığında saçlarını okşayamadığım için.Nereye baksam sen,nereye dokunsam senin tenin ,sesin var inan.Ömrümdeki en tatlı hayatı yaşatansın bana sevgilim..
Sevgili direniş,işte böyle demek geldi içimden,yürek yangınlarına yazılan mektuplar nede içten yazılıyor.Kutlarım sevecen yüreğini.
sevgilerimin en derini ile.