Kadınların regli halinde ibadetleri konusu ve Kur'an.
Değerli arkadaşlarım, Diyanet sitesinde gezinirken okuduğum bir konuyu sizlerle konuşmak, tartışmak ve Kur’an ile karşılaştırıp sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum. Çünkü Rabbim ayetleri okuduktan sonra, bizlerin aklını kullanmasını ve düşünmesini emrediyor, birilerinin söylediklerine kayıtsız şartsız inanmayı değil. Allah doğru yoldan ayırmasın inşallah cümlemizi.
Önce sizlere Kur’an dan bazı ayet örnekleri hatırlatıp, Rabbin Kur’an da bizleri ilgilendiren, yani sorumlu olduğumuz her konudan bahsedip bahsetmediğini açıklıyor mu ona bakalım, çünkü araştıracağımız konu için lazım olacak. Eğer Kur’an a bakış açımızı yanlış yönden yaparsak, onu anlamamızda mümkün olmayacaktır.
İsra 89: Yemin olsun, biz bu Kuran’da, insanlar için her benzetmeden nice örnekler sıraladık. Ama insanların çoğu inkâr ve nankörlükten başka bir şeyde diretmediler.
Nisa 174; Ey insanlar! Size Rabbinizden apaçık, çok parlak ve güçlü bir kanıt gelmiştir. Biz size, her şeyi açık seçik gösteren bir ışık gönderdik. 175. Allah’a inanıp O’na sarılanları O, kendisinden bir rahmetin ve lütfun içine sokacak ve onları kendisine ulaşan dosdoğru bir yola kılavuzlayacaktır.
Kehf 54; Yemin olsun, biz, bu Kuran’da, insanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk. İnsan ise varlığın, tartışmaya en çok tutkun olanıdır.
Araf 52: Yemin olsun ki, biz onlara, ilme uygun biçimde, ayrıntılı kıldığımız bir Kitap getirdik. İnanan bir topluluk için bir kılavuz, bir rahmettir o.
Nahl suresi 89. ayet; Gün olur, her ümmet için kendi aleyhlerine kendi içlerinden bir tanık çıkarırız. Seni de şu insanlar hakkında tanık olarak getireceğiz. Sana bu Kitap’ı indirdik ki her şey için ayrıntılı bir açıklayıcı, bir kılavuz, bir rahmet, Müslümanlara da bir müjde olsun.
Enam 38. Yeryüzünde debelenen hiçbir canlı, iki kanadıyla uçan hiçbir kuş istisna olmamak üzere hepsi sizin gibi ümmetlerdir. Biz bu Kitap’ta, herhangi bir şeyi ne eksik bıraktık ne fazla yaptık. Onlar, sonunda Rableri önünde hasredilirler.
Yukarıdaki ayetlere benzer birçok ayetler var. Şimdi soruyorum sizlere acaba bu ayetlerden sizler, bizlerin iman adına yapmamız gereken, sorumlu olduğumuz her şeyin KUR’AN DA olmadığını mı anladınız? Elbette hayır, eğer öyle anladım diyorsa bir insan, sanırım bu insanın Kur’an ın etkisinde değil, beşerin etkisinde ve de kendinden geçmiş bir halde olduğunu gösterir Allah korusun.
Allah bu kitabın indiriliş sebebi olarak, her şey için ayrıntılı bir açıklayıcı, bir kılavuz diyorsa bizler için, demek ki bu kitapta her şey var demektir. Rabbim Kur’an da herhangi bir şeyi ne eksik bıraktık ne fazla yaptık, diyorsa bu kitapta, bizlerin sorumlu olduğu her şey var demektir. Ayrıntılı kıldığımız bir Kitap getirdik, insanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk, apaçık, çok parlak ve güçlü bir kanıt gelmiştir, her benzetmeden nice örnekler sıraladık, diyorsa Yaradan, bunun tersini söylemek, Kur’an da her şey yoktur demek, apaçık Rahmanla inatlaşmaktır bunu unutmayalım. Daha da kötüsü rabbin ayetinde söylediği gibi, ayetlere karşı hem kör hem sağır olmaktır.
Peki, yukarıdaki ayetleri neden yazdım, şimdide konuya gelelim. Konumuz kadınlarımızın regli halinde(ay halinde) oruç tutup, ibadet edip edemeyeceği konusu.
Yukarıdaki ayetleri okuyan bir insan, hemen şöyle düşünür? Eğer bu durumdayken oruç tutulmasını, ibadet edilmesini yasaklamışsa, Kuran da Rabbim açıkça yazar. Bizde aynen bunu yapalım, acaba Allah bu konuda bir yasak koymuş mu? Önce sizlere, kadınların bu halinin nasıl bir durum olduğunu açıkladığı ve bu durumda Rabbin neyin yapılmasını istemediğini görelim.
Bakara 222: Sana âdet halini de sorarlar. De ki: "O, insana rahatsızlık veren bir haldir. Hayızlı(regli)oldukları sırada kadınlardan uzak durun ve onlar temizleninceye kadar kendilerine yaklaşmayın. İyice temizlendiklerinde, Allah’ın emrettiği yerden onlara gidin." Şu bir gerçek ki Allah, çok tövbe edenleri sever, iyice temizlenenleri de sever.
Kur’an da kadınların, adet halinden bahsettiği tek ayet bu ayettir. Burada da dikkat ederseniz, bu durumun kadına rahatsızlık veren bir hal olduğu, bu durumda kadınla cinsel birleşme yapmayın, bu durum bitip temizlendiğinde birleşebilirsiniz diye açıklama yapıyor ve böylece kadınları korumaya alıyor.
Dikkat ederseniz, kadın bu halindeyken asla ibadet edemez, ya da oruç tutamaz demiyor. Her şeyden nice örnekleri, değişik ifadelerle verdim ki anlayasınız diyen Rabbim, böyle bir yasağı olsa söylemez miydi sizce? Elbette söylerdi. Bakın Allah oruç konusunda bir başka ayetinde, ne güzel açıklama yapıyor.
Bakara 185: Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur’an, onda indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız onu oruçlu geçirsin. Hasta olan veya yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk istemez. Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı için Allah’ı yüceltmenizi ister. Ve sizin şükretmeniz umulmaktadır.
Yukarıdaki ayette bakın, Yüce Rabbim ne güzel açıklama yapıyor ve hasta olan, yolcu olanın tutmadığı günleri daha sonra tutabileceğini belirtiyor bizlere. Eğer ay halindeki bir kadının orucu tutmasını yasaklasaydı, bunları söyleyen Rabbim, bu konuda da açıklama yapmaz mıydı dersiniz bizlere?
Elbette yapardı. Dikkat ederseniz kadının ay halini bir rahatsızlık olarak görüyor. Ona bahşettiği ve yaradılışından gelen biyolojik gereklilik olduğu, doğurganlığının bir göstergesi olan bir hali olduğu çok açık. Bu durum kadınların kendi arzularıyla oluşan bir hali olmayıp, Allah ın yaratırken verdiği bir durumdur, tıpkı elimizde olmadan oluşan rahatsızlıklar gibi.
Böyle durumlarda, eğer fazla rahatsız isek oruç tutmuyor ya da ibadet etmiyoruz, daha sonra yerine getiriyoruz. Yalnız bu haldeyken erkeklerin kadına cinsel yönden yaklaşmamasını emrediyor Allah. Sebebi kadını korumak ve onun bu halini daha rahat geçirebilmesi içindir.
Şimdi düşünelim, bu haldeyken kadına yaklaşmayın diye çok ince bir ayrıntıyı dahi veren Rabbim, kadının bu haldeyken oruç tutmamasını, ibadet etmemesini isteseydi, açıkça yazmaz mıydı? Yorum ve karar sizlerin, bir karar verirken Kur’an ı bir bütün olarak düşünmeliyiz, bunu da unutmayalım.
Şimdide bu konuda, Diyanetin sitesinden aldığım bir bölümü sizlerle paylaşıp, bu sözlerin üzerinde konuşalım.
Kadınlar için ilâve şart ise, onların hayız veya nifas durumunda olmamalarıdır. Peygamberimizin hanımlarından gelen bütün rivayetler, onların aybaşı hallerinde namaz kılmadıkları ve oruç tutmadıkları yönündedir.
Daha önce namaz bahsinde ve bu bölümün başında da belirtildiği gibi hayız veya nifas halinde bulunan kadının oruç tutması haram olduğu gibi, tutacağı oruç da geçerli olmaz. Kadınlar bu durumları sebebiyle tutamadıkları oruçları, daha sonra istedikleri bir zamanda kaza edebilirler.
Cünüplük, hayız ve nifastan farklıdır. Çünkü cünüplüğün gerçekleşmesi ihtiyarî olduğu gibi, gusletmek suretiyle cünüplükten temizlenmek de mümkündür. Bu bakımdan cünüplük oruca başlamaya engel görülmemiştir. Bununla birlikte mümkün olan en kısa zamanda cünüplükten temizlenmek gerekir.
Şimdi yukarıdaki yazıya bakalım ve Kur’an dan aldığımız bilgilerle karşılaştıralım. Dikkat ederseniz kadınların bu hallerindeyken oruç tutamaması ve ibadet edememesini hangi bilgilerden aldığı kaynaklara dayandırıyor.
(Peygamberimizin hanımlarından gelen bütün rivayetler, onların aybaşı hallerinde namaz kılmadıkları ve oruç tutmadıkları yönündedir.)
Evet, dostlar gördüğünüz gibi Kur’an da asla böyle bir emir, hüküm bulunamadığı için, yasakların, haramlaştırılanın kaynağını ibretle görünüz. Peygamberimizin eşlerinden gelen RİVAYETLERE dayanılarak, kadınlarımız bu haldeyken oruç tutamıyor ve ibadet edemiyor. Ne dersiniz yazının başında sizlere hatırlattığım bütün ayetlere uyuyor mu? Yine evet uyuyor diyorsanız şunu unutmayın ki, yazdığım ve ona benzer onlarca ayete iman etmiyorsunuz demektir.
Dikkatinizi çekerim, peygamberimizin hiçbir hadisi dahi yoktur bu konuda, bu haldeyken oruç tutamayacağı konusunda. Hiçbir zaman kadınlar bu haldeyken ibadet edemez dememiştir, buda ne kadar ilginç değil mi?
Diyanetin yazısına dikkat ettiyseniz, cünüplük ile Hayızlı hali karşılaştırıyor ve bakın ne kadar ilginç bir sonuç çıkarıyor.
( Cünüplük, hayız ve nifastan farklıdır. Çünkü cünüplüğün gerçekleşmesi ihtiyarî olduğu gibi, gusletmek suretiyle cünüplükten temizlenmek de mümkündür. Bu bakımdan cünüplük oruca başlamaya engel görülmemiştir. Bununla birlikte mümkün olan en kısa zamanda cünüplükten temizlenmek gerekir.)
Lütfen dikkat edin, cünüplük hali insanın kendi eliyle ya da düşüncesiyle oluşan bir durumdur, bu durum oruca başlama ya engel görülmediği halde, kadının kendi elinde olmayan bu hali, Rabbin verdiği kadının cinsiyetiyle ilgili bir durumundan oluşan ay hali durumunu, oruca engel görebiliyorlar. Sormak isterim bu yazıyı yazanlara, bu sözleri kim söyledi Yüce Rabbim mi? Kimden alınıyor bu yetki ve HÜKÜM, yalnız hüküm veren Allah olduğu halde.
Tam bu esnada size birkaç ayet daha hatırlatmak istiyorum, konunun daha iyi anlaşılabilmesi için.
Araf Suresi 3. (Ey insanlar), Rabbinizden size indirilene uyun ve O’ndan başka velilere uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!
Araf 185: Göklerin ve yerin melekûtuna, Allah’ın yarattığı herhangi bir şeye bakmadılar mı; ecellerinin gerçekten yaklaşmış olabileceğini düşünmediler mi? Peki, bu Kuran’dan sonra hangi söze iman ediyorlar.
Ankebut 51: Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.
Enam 57: De ki: "Ben Rabbimden gelen bir beyyine üzerindeyim. Ama siz onu yalanladınız. Acele istediğiniz şey benim yanımda değil. Hüküm yalnız ve yalnız Allah’ındır. Hakkı o anlatır. Ayırt edip çözüm getirenlerin en hayırlısı O’dur.
Yukarıdaki ayetlere bakalım, Rahman ne diyor
(Rabbinizden size indirilene uyun ve O’ndan başka velilere uymayın.)
Hatırlayın lütfen, Kur’an da Allah, asla böyle bir yasak, haram koymadığı halde, bizler rivayetlerden intikal eden sözlere iman ederek, yasak koymuyor muyuz? Yaradan hala başka deliller arayan insanlara seslenerek ne diyordu?
(Peki, bu Kuran’dan sonra hangi söze iman ediyorlar.)( Karşılarında okunup duran bir kitabı, sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu?)
Kur’an dan başka hiçbir söze, yasaklara, ilavelere bakılmasını istemediği halde, bizlerin yaptığı bu yanlışlar niye? Bakın hükmü verecek yalnız kim diyor Rabbim.
(Hüküm yalnız ve yalnız Allah’ındır. Hakkı o anlatır. Ayırt edip çözüm getirenlerin en hayırlısı O’dur.)
Peki, bizler tek hüküm veren Allah olmasına rağmen, nasıl olurda beşerin verdiği hükümleri Allah emri diye uygularız, hiç düşünmeden? Aklımızı emanete mi verdik yoksa? Yoksa birileri beyinlerimizi uyuşturmuşta, farkında mı değiliz?
Değerli arkadaşlarım, bizlerin en büyük yanlışı Kur’an ı anladığımız dilden okumadan, Kur’an süzgecinden geçirmeden, beşerin sözlerine itibar göstermemizdir. Hâlbuki Kur’an ı anlayarak okuduğumuzda, bu ayeti gören bir insan çok dikkatli olacak ve Kur’an da Rabbin bahsetmediği, yasaklamadığı hiç bir şeye itibar göstermeyecektir. Lütfen ayet üzerinde iyice düşününüz.
Araf 33; De ki: Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi, Allah’a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.
Rabbin bu kadar açık ve net bir şekilde
(hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi, Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.)
Tüm bunlara rağmen, bizler Kur’an ı bırakıp gözümüzü nereye dikmişiz, hiç düşünen var mı? Allah ben Kur’an da, hakkında delil indirmediğim bir konuyu ve Allah hakkında bilmediklerinizi, yani Kur’an da açıklamadıklarım konularda konuşmanızı, HARAM KILIYORUM dediği halde, bakın bizler nelere iman ediyor ve işin ilginci, bunlar Allah katındandır deme cesaretini gösteriyoruz. Allah bizleri affetsin.
Doğrusu gerçekleri göremeyenlere, gözlerinde perde olan, gönülleri mühürlenmişlere yapacak bir şey yok. Bakın bu konuda Rahman, peygamberimize iman edenlere, ne söylemesini istiyor ayetinde.
Enam 104:Gerçek şu ki, size Rabbinizden gönül gözleri gelmiştir. Kim görürse kendisi yararına, kim körlük ederse kendisi zararına... Ben sizin üzerinize bekçi değilim.
Sizce gönül gözü ne olabilir? Elbette Kur’an. Peki, bahsettiğimiz konu yani kadının Hayızlı haldeyken oruç tutamaz, ibadet edemez sözleri bizlere gelen GÖNÜL GÖZÜNDE, REHBERİNDE, BİZLERİN GÜNEŞİNDE var mı? Tek kelime bile yok. Biraz aklı olan, bizlerin Kur’an dan sorumlu olacağını, şu ayetinden çok net anlar ve bunun dışında hüküm ve yasak koymak isteyenlere, asla tabi olmaz.
Zühruf 44: Doğrusu o Kur’an, senin için de, kavmin için de bir öğüttür ve siz ondan sorguya çekileceksiniz.
Yaradan bu kadar açık ve net ayetlerini bizlere göndermesine rağmen, Kur’an ın hiçbir yerinde, kadın regli halinde oruç tutamaz ibadet edemez demediği halde, günümüzde bu yasağın konuşuna sebep acaba yukarıda Diyanetin sitesinden alıntı yaptığım ve peygamber eşlerinin bu konudaki rivayetlerine mi dayanıyor dersiniz? Hayır, dostlar elbette değil. Şimdi sıkı durun, Yahudilerin içimize soktuğu, kendi inançlarının güzel İslam ı ne hale getirdiğinin, güzel bir örneğini göreceksiniz. Bakın günümüzdeki tahrif olan Tevrat ta ne yazıyor, aynen alıyorum.
BÖLÜM 12
Lev.12: 1 RAB Musa’ya şöyle dedi:
Lev.12: 2 "İsrail halkına de ki, ’Bir kadın hamile kalıp erkek çocuk doğurursa, âdet gördüğü günlerde olduğu gibi yedi gün kirli sayılacaktır.
Lev.12: 4 Kadın kanamasından paklanmak için otuz üç gün bekleyecek. Pak sayılması için geçmesi gereken bu günler doluncaya dek kutsal bir şeye dokunmayacak, tapınağa girmeyecek.
Lev.12: 5 Ancak, kız çocuk doğurursa, âdet gördüğü günler gibi iki hafta kirli sayılacaktır. Kanamasından paklanmak için altmış altı gün bekleyecektir…………..
Yukarıdaki bölümleri, bugün Yahudilerin ellerinde bulunan, Tevrat tan alıntı yaparak yazdım. Ne kadar açık ve net yazıyor, bu haldeki kadınlar kirli sayılacaktır diyor, daha çok vardı ben kısalttım.
Peki, hesaba çekileceğimiz, sorumlu olacağımız Kur’an da, neden tek bir kelime bile yok dersiniz? Yorum sizlerin. İçimize sokulan hurafelerin artık din olmadığının farkına varalım, daha ne kadar ömrümüzün kaldığını bilemiyoruz. Hesap günü keşke Kur’an ı anlayarak okusaydım da, hurafelere inanmasaydım diyerek, dövünmenin hiçbir faydası olmayacak. Elimizdeki apaçık Kur’an ı bir kenara bırakmış, Yahudilerin içimize kendi inançlarını soktuğu düşüncelere iman ediyoruz.
Yahudileşmiş bir itikatla, Rabbin huzuruna çıkmaktan, yine Rabbim e sığınırım.
Allah açık ve net sizleri bu kitaptan sorumlu tutuyorum, bu kitaptan hesaba çekeceğim demesi, sanırım bazı insanların dikkatinden kaçmış, ya da duymazdan geliyorlar, kulaklar mühürlü ve kalpler taş gibi olmuş. Rabbin ayetlerine hem kör, hem sağır olmuşuz.
Benim amacım, ben Müslüman’ım diyen kardeşlerimi Kur’an ı anlayarak okumaya ve kimsenin etkisinde kalmadan, Rabbin doğrularını aramaya, anlamaya ondan sonra iman etmelerine, yardımcı olmaya çalışmaktır. Bende bir beşerim, elbette hata yaparım, onun içindir ki sizlerde bu yazdıklarımı hemen kabul etmek yerine, Kur’an ı anlayarak okuyun. Size söylenenleri Kur an ile karşılaştırın, aklınızı çalıştırın ve ondan sonra iman edin.
Sizlere Kur’an dan her okuyuşumda, beni çok düşündüren bir ayeti hatırlatmak istiyorum, çünkü günümüz İslam anlayışını o kadar yansıtıyor ki. Hesabın sorulacağı o gün geldiğinde, Rabbin gönderdiği elçileri de şahit olarak çağırdığında, bakın peygamberimizin ne söyleyeceğini şimdiden bizlere Yüce Rabbim, açıkça söylüyor ve uyarıyor.
(Furkan 30: Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran’ ı devre dışı tuttular.)
Evet, şanı yüce peygamberim, ne yazık ki senin bizlere emanet ettiğin Kur’an ı, büyük bir çoğunluk devre dışı bıraktılar. Bizler senin emanetini gereği gibi topluma benimsetemedik, anlatamadık. Beşerin yazdığı ciltlerce dolusu kitaplar, baş tacı oldu. Senin emanetini anlayarak okuduğumuzda, sizler anlayamazsınız o kitabı dediler bizlere, orada her şey yazmaz dedikleri için, yüksek bir yere astık, büyük çoğunluğumuz ona saygıyı öyle gösteriyoruz anlamadan, dinlemeden.
Biliyorum sen bizleri Kuran ile uyarmış ve ona sarıldığımızda, düşünerek aklımızı kullanarak, Rabbin doğru yoluna ulaşacağımızı müjdelemiştin bizlere. Ama anlayarak okuyan çok az ümmetin olduğundan, büyük çoğunluğu bunun farkında bile değil, çok üzgünüm.
Yüceler Yücesi Rabbim, ne olursun bizleri affet. Çünkü senin gönderdiğin gönül gözüne, rehberine beşerin kitaplarına gösterdiğimiz saygıyı gösteremedik. Beşerin kitapları daha detaylı, daha açık ve anlaşılır diyerek, senin NURUNA anlaşılması zor, herkesin anlayamayacağı, özet bilgileri veren bir kitap ilan ettik. Bu saygısızlığı da yapmaya, hala devam ediyoruz.
Rabbim bizlere bir şans daha ver ve başta Türk toplumu ve İslam âleminin gönül gözlerini aç. Gözlerindeki perdeyi kaldır da, Kur’an gerçeklerini görelim. Kur’an ayetlerine karşı kör ve sağır olmaktan, ne olursun kurtar bizleri.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.