BANA MUSTAFA KEMAL ATATÜRK Ü ANLATIR MISINIZ 26. BÖLÜM
Zeynep elindeki notların son düzenlemesini yaptıktan sonra hemen hazırlandı .Arkadaşları ile sözleştikleri çay bahçasine doğru hızla yürüdü.
Yolda Murat’la karşılaştı ve birlikte konuşa konuşa buluşma noktasına geldiler.
Müjdat; semaveri,bardakları masaya hazır etmiş arkadaşlarını bekliyordu.
" Ooooo bay aceleci bakıyorum çayımızı bile hazır etmişsin harikasın sen."
" Sağol Zeynep, bugünkü konumuz çok yoğun vakit kaybetmeyelim diye düşündüm de..."
" Gerçekten öyle ..."
Halide ile Aysun veee Muhsin Öğretmen de gelince kadro tamamlanmıştı.
Murat
"Okuldaki diğer arkadaşlar bir sonraki toplantımıza gelmek istiyorlar , bu hafta dershane sınavları olduğundan katılamadılar."
"Derslerimiz oldukça fazla ."
" Evet ...ama toplantılarımızı ona göre yapacağız."
Muhsin Öğretmen
" Çocuklar derslerin dışında kitap okuyor musunuz ?"
Müjdat:
" Biraz az efendim."
Murat:
" Okumaya gayret ediyorum ama ...sanırım yeterli değil."
Zeynep:
" Şu anda "Küçük anılarda büyük sırlar" kitap serisini okuyorum.; beşinci kitaptayım."
Aysun:
" Çok güzel yazarı kim acaba ?"
" Nurten Aslan."
Halide
" Benim elimde de "Şu çılgın Türkler" var; değerli yazar Turgut Özakman’ın."
Muhsin Öğretmen:
" Ne kadar çok kitap okursanız görüş ufkunuz o kadar açık ve aydınlık olacaktır çocuklar.Bakın size bununla ilgili Mustafa Kemal Atatürk’ün bir anısını anlatayım."
Hepsinin gözü kulağı öğretmenlerindeydi...
"Mustafa Kemal Atatürk okumayı sever bu konuya büyük önem verirdi. Kütüphanesine yeni çıkan kitapları edinerek daha da zenginleştirirdi.Ülke sorunlarıyla ilgili konularda yanlızca uzmanları dinlemekle yetinmez kendisi de okur,araştırır onlarla tartışacak kadar bilgi sahibi olurdu.
Paşanın bu kitap ve okuma merakı birtakım dedikodulara da yol açıyordu.Yakın çevresinde ise...
"Memleketin bu kadar işi,sorunu varken böyle kitaplara gömülmesi doğru mu ?" diye konuşuluyordu.
O günlerde ziyaret için Dolmabahçe Sarayına gelen Moskova Büyükelçisi
Vasıf Çınar onu bir tarih kitabının başında görünce...
" Paşam,bu kadar tarih okuyup kafanızı yormayınız;siz 19 mayıs ta Samsun’a böyle kitap okuyarak mı çıktınız ?"dedi.
Mustafa Kemal okuduğu kitaptan yavaşça başını kaldırıp hafifçe gülümsedi.
" Vasıf Bey bizim çocukluğumuz fakirlikle,zorlukla geçti,elime üç beş kuruş geçince bunun mutlaka yarısını kitaba harcardım..O zaman da böyle okurdum Eğer aksını yapsaydım ben Atatürk olmazdım; Türkiye’yi bu duruma getiremezdim"diye yanıtladı.
Cemil Sönmez
Atatürk ve okuma sevgisi
Kültür Bakanlığı yayınları
Ankara 1993 s.96
"Çok etkilendim..."
" Bundan sonra söz veriyorum daha çok kitap okuyacağım."
" Bende."
" Bendeeee."
" Eveeet nerede kalmıştık ?"
" Geçen hafta şapka ve kılık kıyafet konusunu işlemiştik."
Murat
" Bugün tekke ve zaviyelerin,türbelerin kapatılmasını analatacağız."
Muhsin Öğretmen:
" Bundan önce tekke ve zaviyelerin kapatılmasına gerek görülen isyanlardan biri Şeyh Sait isyanı hakkında bilgilendirmek istiyorum sizleri".Elindeki kitabı uzatarak...
"Aysun kızım okuyabilir misin."
"Tabi efendim."
ŞEYH SAİD İSYANI (13 ŞUBAT 1925)
İSYAN ÖNCESİ ANADOLU’DAKİ DURUM
Şeyh Sait, Elazığ’ın Palu kazasından ve Nakşibendi tarikatının baş kişilerindendi. Palu’da büyük koyun sürülerine yetecek kadar meralar bulunamayınca Erzurum’un Hınıs kazasına yerleşti. Dini istismar ederek, çevrede oldukça tanınmış ve sözü geçen biri oldu. Suriye ile ticaret yaptığından, sık sık oraya giderdi. Zenginliği ve tarikat ileri geleni oluşu ve feodal bir düzen içindeki ağalık sıfatı ile Kürtler üzerinde oldukça etkili idi.
Cumhuriyetin ilanından bir süre önce dağılmış olan Kürt Teali İslam Cemiyeti ileri gelenlerinden, Seyit Abdülkadir , Ceyranlı , Hüsman , Halit, Hacı Musa ve eski Mebuslardan Yusuf Ziya ve ailelerinin katıldığı gizli bir komite kurarak , Kürdistan bağımsızlığı için çalışmalarını sürdürdü. Yusuf Ziya’nın aracılığı ile Hınıs’ta oturan Şeyh Sait ve ailesi de örgüte katıldı.
Bu gelişmeleri yakından izleyen İngiltere, elçiliğinin çeşitli kaynaklarından edindiği bilgileri, düzenli olarak elde ediyordu. Bölgede bir ayaklanma çıkartmak ve bu yolda Musul konusundaki isteklerini Türkiye’ye kabul ettirmek amacında olan İngilizler, Nasturi’Ieri kışkırtarak bir ayaklanma çıkmasını hazırladılar .
İngilizlerin kışkırtması ve yönetiminde çıkan Nasturi ayaklanmasına karşı, o günün çok güç şartları içinde yapılan bastırma girişimleri kesin sonuca ulaşamadı. Ayaklananların çoğu sınır dışına kaçtılar. İngilizlerin, Musul sorunu için açtıkları bu olay siyasi ve askeri çok çetin çalışmalar sonucunda taraflarca kabul edilen sınırın gerisine çekilmekle sona ermiş kabul edildi. Bu ayaklanmada, İngilizler asileri desteklemekle kalmayıp, uçakları ile de saldırılara katıldılar .
Kürt İstiklal Komitesi üyelerinden ve eski Mebuslardan Yusuf Ziya, Musa ve Cibranlı Halit beyler ve bazı arkadaşları 1924 yılında çıkan Nasturi ayaklanması dolayısıyla tutuklanmış ve mahkum olmuşlardı. Bu arada Şeyh Sait’in tanıklığına gerek duyularak Bitlis Harp Divanına çağrılmıştı. Bu durum Şeyh Sait’i kuşkulandırdığından; yaşlı ve hasta olduğunu ileri sürerek , ifadesini bulunduğu yerde alınmasını istedi. Harp Divanı bu isteği kabul etti. İfadesi Hınıs’ta alındı. Kuşku içinde olan Şeyh Sait, oğlunu İstanbul’a yolladı. Bir yandan Bitlis Harp Divanının, kendisi hakkında görüşlerini adamları aracılığıyla araştırırken; diğer yandan Diyarbakır, Çapakçur, Ergani ve Genç dolaylarında bir ay kadar dolaştıktan sonra, 13 Şubat 1925′te Piran köyüne gelerek kardeşinin evine yerleşti."
Zeynep:
" Ben devam edeyim isterseniz."
"Bu arada İstanbul’da, örgüt mensupları kendisine İngiliz ajanı süsü veren bir Türk polisi ile görüştüler. İngiltere’nin, çıkacak bir ayaklanma sonunda kurulacak Kürdistan’ı maddi ve manevi yönden desteklemesi isteklerini ve programını şöyle belirtmişlerdi
1- İngiltere, Kürt Emirliği ‘nin kurulmasını destekleyecek ve koruyacak.
2- 1926 yılında başlayacak ayaklanmanın ilk hedefi, Diyarbakır’ı ele geçirip, Musul sınırında İngilizlerle ilişki sağlamaktır.
3- Kurulacak Kürt Emaretine Akdeniz’e çıkış sağlanacak.
4- Emaretin başına Seyit Abdülkadir getirilecek.
5- Diyarbakır ele geçtikten sonra, İngiltere her çeşit para ve silah yardımı yapacaktı.
Program bu kadar değildi. Doğuda ayaklanma çıkınca, Batı Anadolu ‘da ve İstanbul’da da Hilafetçi ayaklanmalar çıkartılacak, Ankara iki ateş arasında kalacak ve V ahdettin İstanbul’a gelecekti.
Yapılan propagandalar ” Cumhuriyet Yasaları ile İslamiyet’in, dinin, namaz, oruç, kuran, nikah, ırz ve namusun kalkacağı bütün aşiret ağalarının ve hocaların Ankara ‘ ya sürülecekleri ve bunlardan, yasalara uymayanların denize atılacağı” şeklinde olup halkı devlete karşı ayaklanmaya kışkırtıyordu. Cibranlı Halit ve adamları da Hükümete haber verilmesini engelliyorlardı. Durumu Atatürk’e ilk kez duyuranlar Varto’da oturan Hornek aşireti oldu. 1924′te Erzurum depremi sebebiyle Erzurum’a gelen Atatürk’e bilgi verildi. O da Cibranlı Halit’in yakalanması için ilgilileri uyardı. Erzurum’a gelmiş olan Yusuf Ziya tutuklandı ve Bitlis Harp Divanına yollandı. Suçunu kabul etti ve Cibranlı Halit, Hasananlı Halit, Şeyh Sait ve Hacı Musa’nın adını açıkladı. Hacı Musa hemen tutuklandı. Fakat aşiretlerinin ayaklanmaması için Hacı Musa ve bazı tutuklular serbest bırakıldı.
Bu arada Şeyh’ in oğlu da İstanbul ve Suriye’de çeşitli kişilerle görüşmüştü. Eğer bir ayaklanma çıkarsa ‘Cemiyet-i Akvam’ a haber vereceklerini ve asker bulunmadığı için aşiretlerin yöreyi kolayca ele geçirebileceklerini söyledi. Bundan sonra dini bir ayaklanma fetvası hazırlandı. Cumhuriyetin ve Mustafa Kemal’in dinsizliği, din kurallarına aykırı davrandıkları ileri sürüldükten sonra, mal ve canlarının helal olduğu belirtiliyordu.
Müjdat;
" Sıra bende okuyorum..."
İSYAN
Yörede, ayaklanma hazırlıkları ve propaganda için dolaşarak kardeşinin Piran’daki evine yerleşmiş olan Şeyh Sait burada, jandarmanın beş suçluyu yakalayıp götürmek istemesi yüzünden çıkan silahlı çatışma üzerine, planlarından önce ayaklanmak zorunda kaldı.
Palu’da ayaklanmaya başlayan Şeyh Sait önce Tunceli’nin merkezi Darahini’yi ele geçirmek istedi ve bu gaye ile yolda iken kendisine, Paro Oğlu Ömer ağa komutasında Butyanlı, Fakih Hasan Oğlu Abdülhamit’in komutasında Mıstanlı, Ömer Oğlu Haydar komutasında Tavaslı, Molla Ahmet komutasında Silvanlı aşiretleri katıldılar. 16 Şubat 1925′te Darahini’ye saldırdılar. Şehir yağmalanırken, Ziraat Bankası’na da el konuldu. Durumu Ankara’ya bildiren öğretmen Mehmet Zeki, Şeyh Sait’le iş birliği yapan Tunceli Valisi, Çapakçur Kaymakamı ve Hakim Bağdatlı Rıza’nın telkinleri ile önce hapis sonrada şehit edildi.
Halide:
" Vee...
Asiler ;
1-Çapakçur, 2-Muş, 3- Diyarbakır olmak üzere üç kola ayrıldılar. Şeyh Sait Diyarbakır’ı alacaktı. 21 Şubat’ ta ilk kez ordu birlikleri ile karşılaşıldı ve bir alayı geri çekilmek zorunda bıraktılar. Yarbay Cemil Bey komutasında ki bir süvari alayını ise, pusuya düşürüp esir aldılar. Ellerinde yeşil bayrak ve kuranlarla ilerleyen asilere halk karşı koymuyor ve çoğu kez yardım ediyordu.
Halkın ve eşrafın direnmemesi ve askerin bir kısmının kaçması sonucu, komutan Osman Bey’in bütün çabalarına rağmen, 2 Şubat günü Elazığ asilerin eline geçti ve yağma edildi. Diğer yandan Şeyh Abdullah Muş cephesini tutarak, Varto’yu aldı ve Erzurum’a doğru ilerlemeye başladı. Ergani, Piran olayından hemen sonra asilerin eline geçmişti. Ergani ve Eğil yörelerindeki şeyh ve ağaları da ayaklandırmayı başaran Şeyh Sait, 7 Mart ‘ ta dört yönden Diyarbakır’a saldırdı. Kuzey cephesinde surlar dışında yapılan savunmayla asiler püskürtüldü. Güney cephesinde ise içeriden de yardım gören asiler şehre girdiler. Fakat, General Mürsel’in asiler üzerine süvari kuvvetleri yollaması sonucu, baskına uğrayan asiler 8 Mart’ ta ilk kez yenilerek kaçtılar "
Murat:
"Ayaklanma ile ilgili ilk bilgiler 16 Şubat 1925′te gazetelerde yer aldı. Ayaklanma, küçük bir eşkıya olayı olarak gösterildiğinden ve suçluların yakında yakalanacakları ileri sürüldüğünden, kamu oyunda etkisi olmadı. Bakanlar Kurulu Toplantısında İç İşleri Bakanı Recep Bey , Piran olayı hakkında bilgi verdi ve bölgedeki güvenlik kuvvetleri ve uçaklarla olayın bastırılacağını belirtti. Olayda İngiliz etkisi olduğu görüşü ileri sürüldü. İngiliz etkisinin bulunduğu ve ayaklanmanın bastırılmasında uçaklarında kullanılacağının açıklanması, olayın basit olmadığını gösteriyordu.
Olayın yakından takip eden Mustafa Kemal, İstanbul’da Heybeliada’da dinlenmekte olan İsmet Paşa’ ya, hemen Ankara’ya gelmesini bildirdi. İsmet Paşa 20 Şubat 1925′te Ankara’ya hareket etti.21 Şubat’ ta Ankara’ya varan İsmet Paşa, istasyonda Mustafa Kemal ve bazı bakanlarca karşılandı ve doğru Çankaya ‘ya gidildi.
Bu esnada hükümet içinde anlaşmazlıklar olmuş ve İç İşleri Bakanı istifa etmişti. Recep Bey ayaklanmayı daha endişeli bir hava içinde karşılayarak, baş vekilden fazla ciddiye aldığı için itilafa düşmüşlerdi. Bu arada Başbakan Fethi Bey istifa etmişti. İsmet İnônü bu olayı kitabında şôyle anlatıyor .
” Bu günlerde Halk Partisi meclis grubu bir toplantı yaptı. Hükümet Başkanı ayaklanma hakkında izahat verdi. Hadise üzerine geniş gôrüşmeler oldu. Ben geçen yılın 22 Kasım ‘ ın da başbakanlıktan ayrılmıştım. Fakat parti genel başkan vekilliği sıfatını muhafaza ediyordu. Bu sıfatla müzakerelere bende katıldım ve hadiseye nasıl baktığımı anlattım. Gruptaki hadiseler sertleştikçe hükümetin durumu güçleşiyordu. Bunun üzerine Fethi Bey istifa etti. Bundan sonra Atatürk hükümet teşkili vazifesini bana verdi. 3 Mart’ ta hükümet programını mecliste okuyarak güven oyu aldık.”
Muhsin Öğretmen;
"Hükümetin programında iki çok önemli konu gôze çarpıyordu. Bunlar seferberlik ilan etmek ve Takriri Sükun kanunu çıkarmak. Bu kanunu işletebilmek için iki İstiklal Mahkemesi kurulacaktı. Biri şarkta yani doğuda çalışacak, diğerinin merkezi Ankara’da olacaktı.
Takriri Sükun kanunu iki maddeden oluşuyordu :
1 -Hükümet lüzum gördüğü taktirde suçluları İstiklal mahkemesine verebilecek.
2-İstiklal Mahkemesi davaları kendi kanunları ile süratle yürütecek.
İsyan Bölgesi İstiklal Mahkemesi Aşağıdaki gibi oluşuyordu:
Reis : Mahzar Müfit Bey
Müdde-i Umumi : Ahmet Süreyya bey
Üye : Ali Saip
Üye : Lütfi Müfit
Yedek : Avni Doğan Bey
Ankara İstiklal Mahkemesi Aşağıdaki gibi oluşuyordu:
Reis : Ali Bey ( Çetin Kaya )
Müdde-i Umumi : Necip Ali Bey
Üye : Kılıç Ali
Üye : Ali Bey
Yedek : Raşit Galip Bey
Zeynep:
İSYANIN BASTIRILMASI
Bir gece Mustafa Kemal Çankaya’da, İsmet Paşa, Fevzi Çakmak ve ikinci başkan Kazım Paşalarla ayaklanmanın bastırılması için alınacak önlemleri görüşmek üzere toplandılar . Hazırlanan plana göre ayaklanma bölgesi büyük askeri kuvvetlerle sarılacak, harekat Erzurum, Erzincan, Sivas, Diyarbakır, Mardin üzerinden yollanacak birliklerce ve hava kuvvetleri desteği ile yapılacaktı.
Mardin ve Diyarbakır’a gönderilecek birlik, araç ve malzemenin güney demir yollarından gönderilmesi gerekiyordu. Bu demir yollarının bir kısmının geçtiği Suriye Fransa Mandasında olup, Lozan ‘ da kabul edilmiş olan Ankara Antlaşması gereğince Türkiye bu demir yollarından asker taşıma hakkına önceden Fransa ‘ya bildirmesi şartı ile sahipti. Bu sebeple Türkiye, Paris elçiliği aracılığı ile Fransa Hükümetine bir nota vererek Şeyh Sait ayaklanması dolayısıyla demir yolundan asker yollanacağını bildirdi. Fransa bu isteği uygun buldu. Fakat, İngiltere’nin Paris elçiliği durum hakkında bilgi isteyerek, asker naklini geciktirici bir girişimde bulundu. Bu davranışı bile İngiltere’nin bu ayaklanma arkasında olduğu görüşünü kuvvetlendiriyordu.
Ordu birlikleri Erzurum, Mardin, Diyarbakır ve Malatya bölgelerinde yığınağını yaparken, Şeyh Sait’te Diyarbakır üzerine yürümüş ve 7-8 Mart 1925′te yenilgiye uğramıştı. Ayaklanmanın güneye doğru yolu tıkanmış ve asileri çembere alma ihtimali doğmuştu. Şeyh Sait Dersim ve Muş yöresi ağalarını da ayaklanmaya çağırdı ise de; şeriat ve hilafet adına yapılan bu hareket, özellikle Diyarbakır yenilgisinden sonra ilgi görmedi. 9 Mart’ ta Diyarbakır’a gelen bazı İngiliz silah fabrikaları katalogları ve mektupların üzerinde ‘Kürdistan Kraliyeti Harbiye Bakanlığı ‘ yazısının bulunması, Diyarbakır’ın Şeyh Sait’in eline geçmesinin en önemli adım olduğunu gösteriyor ve İngiltere’nin olayı desteklediği kanısını kuvvetlendiriyordu.
Diyarbakır yenilgisi ayaklanmanın dönüm noktası oldu, Seferber edilmiş kuvvetlerle 10 Mart’ ta Diyarbakır çevresi asilerden temizlendi, 14 Mart’ ta Şeyh Sait’in oğullarından birinin Varto’da yapılan çatışmada öldüğü bildirildi, 16 Mart’ ta seferber edilen subaylara ve askere iki şer maaş avans ödenmesi kanunu ve 23 Mart’ ta da, sıkı yönetimin bir ay uzatılması kabul edildi,
Murat:
"Sonra...
Yığınaklarını tamamlayan ordu birlikleri 26 Mart’ tan itibaren Varto, Elazığ ve Diyarbakır üzerinden karşı harekata başladı. Asiler dört yönden kuşatıldılar, Düzenli bir şekilde çembere alınarak Irak, İran ve Suriye’ye kaçmaları önlendi. 31 Mart’ ta Diyarbakır ve Elazığ’dan gelen kuvvetler birleşerek Şeyh Sait’in karargahının bulunduğu Hani’ye girdiler. 2 Nisan da kuşatmanın son bölümü de tamamlanınca asiler ve ana kuvvetler arasında çatışma başladı. Nisan’ da Palu, Silvan ve Piran ele geçti. Bütün asiler Tunceli yönünde kaçmaya başladılar,
Geçtikçe artan başarılı harekat sonunda, ayaklanma Nisan ayı ortasında tamamı ile bastırıldı ve Şeyh Sait ele geçti. Bu durum, hükümetin 15 Nisan tarihli resmi bildirgesi ile açıklandı.
Ayaklanmanın bastırılmasından sonra ilk iş olarak merkezi Diyarbakır’da olmak üzere bir genel müfettişlik kuruldu.
Şeyh Sait yakalandıktan sonra yandaşları ile birlikte İsyan Bölgesi İstiklal Mahkemesi’ne verildi.
İstiklal Mahkemesi asilerin idamına karar verdi ve bu bir gün sonra gerçekleşti."
Aysun:
"Daha devam edeceğiz ama saat epey geç oldu değil mi arkadaşlar ?"
Müjdat
" Evet haftaya gene bizim oradaki parkta buluşalım ne dersiniz? Diğer arkadaşlarda gelecek çünkü."
" Olur."
" Bence de ."
" Kabul."
Muhsin Öğretmen
" Ben biraz gecikebilirim çocuklar ; gene de haberleşiriz."
"Halide:
" Mustafa Kemal Atatürk’ün en güzel sözü bu kez benden."
" Hadi bakalım dinliyoruz."
====================================================
Biz daima hakikat arayan onu bulunca ve bulduğuna kani olunca açıkça söylemekten kaçınmayan insanlar olmalıyız.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
====================================================
NEŞE KIZILYAR
SEVGİLERİMLE
YORUMLAR
sayende güzellikler yaşıyor gerçekleri öğreniyoruz....emeğin büyüktür can sevgiler saygılar
GÜLDESTE
Atamızın kitap okuma alışkanlığını ben sanırım Küçük anılarda Büyük Sırlar'da okumuştu. Kurtuluş savaşı için çok önemli görüşmeler dolayısıyla gece uykusu bile çok az olduğu bir sabah Atatürk bir yazarın kitabında dün gece okuduğu bir konudan söz ediyor. Herkes şaşırıyor böyle dar vakitte bile kitap okuyacak zaman bulmasına...
Burada sözünü ettiğiniz Nurten Arslan'ın serisi benim şimdiye kadar okuduğum Kurtuluş savaşı serileri (Hasan izzettin Dinamo-Kutsal isyan, Ş.S. Aydemir-Tek Adam, Lord Kindros-Atatürk, Turgul özakman-Şu Çılgın Türkler) içinde en akıcı olanıdır...
Bir umudum da şu ki, ilerde "Bana Mustafa kemal Atatürk'ü Anlatır Mısınız" isimli bir seriyi de kitaplığıma koyacağım.
GÜLDESTE
superbaba
Ben teşekkür ederim neşe Bacım...
büyük bir emek vardı ilgiyle okudum bugünlere ne şartlarda geldiğimiz ortada emeğine sağlık saygımla
GÜLDESTE
yan yana olabiLseydik derim
anLatacak o kadar çok sey vardi ki dost;
zaman neyse de yeri degiL burasi hem yerim
tarih gerçek kaLem ve's saire ve's selàm kimdir kime sunar post
biLinmez Làkin biLinen bir gerçek var ki zamani geLince der yazarak ederim..
saygiLar
GÜLDESTE
Cumhuriyet kurulduğundan beridir dinci ve bölücüler elele,omuz omuza cumhuriyeti yıkmak için gayret gösterdiler. Bu gayretler dün olduğu gibi bugünde elele, omuz omuza devam etmekte. Bunun en açık örneğine dün yapılan kongrede Türk düşmanı Barzani'ye "Bu millet seninle gurur duyuyor" tezahüratları yapılırken; acı içinde kimlerin kimlerle gurur duyuduğuna bir defa daha tanık olduk.
Yazınızı beğenerek okudum. Her değerin birbirine karıştığı bugünlerde bu gibi bilgilere daha da çok ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Sizi tebrik eder, saygılarımı sunarım.
GÜLDESTE
Verdiği tarihi bilgilerin yanında, Atatürk'ü örnek göstererek okumaya teşvik eden güzel bir bölümdü. Tebrik ederim Can Kardeşim. Gönül dolusu selam ve sevgilerimle.
GÜLDESTE
efendim şeyh sait isyanını okurken bugünlerde ki terör örgütü geldi aklıma aynı zihniyetin ürünü hala devam etmekte bir farkla o zamanlar istenildiğinde bastırılabilniyormuş ama bugüne gelince nedense bastırılamıyor onca teknolojiye rağmen o günlerle bu günleri kıyaslama yaparsak neyin ne olduğunu anlamak hiçte zor değil tabi anlamak isteyene hocam emeğinize sağlık çok güzel bilgilendiriciydi bu arada saidi nursi nerde ve ne ile meşguldu kaleminiz daim olsun saygılarımla selamlar