- 1133 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
İŞTE GELDİM GİDİYORUM 12
İŞTE GELDİM GİDİYORUM
Bölüm 12Artık sınıfını tespit etmişti. Samimi arkadaşlarını da tabii… Bir türlü tanışamıyordu. Gitse, “Merhaba” dese, “Sizinle tanışmak istiyorum” dese ne olurdu ki? Ya tepki verirse? Ya kıyameti koparırsa? Kolay değildi bir kıza öyle sebepsiz selam verip yaklaşmak. Çare düşünüyordu; ama yok! Çare bulamıyordu.
Öğrenci hareketlerini falan da unutmuş gibiydi sanki. Aklı fikri sadece bu kızdaydı. Sarhoş gibiydi artık. En yakın arkadaşına açmak istedi konuyu. Çağırdı. Bakalım o ne çare önerecekti?
-Ya bak sana ne diyeceğim… Hadi biraz gezelim.
-Zaten geziyoruz ya. Başka nereye gezelim. Deniz kıyısındayız; denizde mi gezelim?
-Offf ya! Espri çekecek halim yok! Gezelim işte… İster karada, ister denizde, ister havada… Gezelim ulan, gezelim!
Arkadaşı kahkahayla gülüyordu.
-Oğlum sen âşık mısın? Bak bu akşam dernekte toplantı var. Yemeğe gelemeyiz. Ders bitimi hemen gitmemiz lazım. Etüt için de bir çare bul; bizi yok yazmasınlar.
-Ya oğlum, ben sana ne diyorum, sen bana ne anlatıyorsun. Tamam! Gideceğiz akşama. Sen ne arkadaşsın ya? Derdimi bile sormuyorsun.
-Kişioğlu hadi söyle derdini, derman olayım…
-Sen bugün sadece gırgır derdinde misin?
-Gülüyorum haline…
-Oğlum tamam ya! Anladım! Âşıksın! Kim bu?
Delikanlı anlattı. Sınıfını, nerde gördüğünü, arkadaşlarını… Arkadaşının suratı asıldı.
-Sen hapı yutmuşsun. O kıza bu konularda kimse yaklaşamaz ki. Bula bula en zorlardan birini mi buldun?
-Sağol! İyi teselli ettin beni. Ulan oğlum sen bu kızla tanışıyor musun ki biliyorsun?
-Evet! Arkadaşım. Çok da iyi bir kız.
-Hadi o zaman! Hadi hadiiii! Yürü lannn!
-Nereye oğlum ya?
-Tanıştır beni!
-Sen iyice kafayı sıyırmışsın oğlum. Ulan dersler bitmedi mi? Onlar gündüzlü değil mi? Evlerine gitmediler mi?
Delikanlı bir sigara istedi arkadaşından. Hiç içmemişti.
-Hadi lann! Kedi sirke içer mi?
-Ya sana ne, sana ne!
-Vermiyorum lan! Hadi artık derneğe… Toplantıya gideceğiz.
-Tamam be! Az bekle para bulayım. Şimdi sende de para yok.
-Bak ne bildin!
Delikanlı kantine doğru gitti. Hemşerisi bir arkadaşına seslendi. O bir sınıf üstteydi, Cimriydi ve kolay para harcamazdı. Hatta yeni gelenlere hep birer birer sigara ikram ederdi ki; onlar alışsın ve ilerde kendisine sigara versinler diye.
Sorar gibi yüzüne baktı delikanlının. “Nereye gidiyoruz” der gibiydi. Öyle ya; belki para harcardı. Öyle her yere gidilir mi?
-Hadi biraz gezelim kıyıda?
O genç hemen elini cebine attı. Bir paket Birinci sigarası çıkardı. Delikanlı çok iyi biliyordu ki; diğer cebinde Samsun sigarası vardı onun. İçinden “La havle” çekti; “Köprüyü geçene kadar…” dedi.
-Hele bir sigara yak. Tadına bak. Sen hiç içmedin. Artık alış da erkek sınıfına gir.
-Bunu içmem. Diğer cebindekinden ver yakayım hemen.
-Tamam be!
Uzattı bir tane Samsun… Çakmağı da uzattı. Delikanlı ilk nefeste öksürük krizine girdi; ama devam da etti.
-Bak, seni bizim büyüğümüzsün. Üst sınıftasın. Bilirsin bende para eksik olmaz. Ama bugün yok. Biraz borç ver.
-Bunun için mi çağırdın beni? Ben de sahiden gezeceğiz sandım. “Hangi dağda kurt öldü?” diye de içimden geçirdim. Fikirlerimiz de ters. Vallahi şaşmıştım.
-Ya fikri ne yapacaksın? İnsanız hep!
-Ne kadar lazım?
-İki buçuk ver yeter ya…
-Neeee? Sen beni Hacı Ağa mı sandın lan?
-Hadi yaaa… Bak benim param gelince sana bir tost ısmarlarım.
-Söz mü?
-Vallahi söz!
Aldı parayı. Diğerinin omzuna dokundu; “Gidiyorum!” der gibi ve hızlı adımlarla derneğe beraber gideceği arkadaşına doğru gitmeye başladı. İki lira yeterdi. Hesapladı kendince. Yirmi beşer kuruştan iki kişinin yol parası elli kuruş. Dönerken zaten yaya gelirlerdi. İki simit de elli kuruş. Yarına bir lira kalırdı.
Arkadaşına yaklaşıp el ediyordu ki; gördükleriyle kalbi duracak gibi oldu. “Eyvah!” dedi, “Eyvah!”
(On ikinci bölümün sonu)
YORUMLAR
Anlatimin guzelligi geline nokta bana da eyvah dedirtti.
Gideyim bir an once bir sonraki bolume :)
Varolun yureginiz, kaleminizle...
Turgay COŞKUN
Teşekkürler değerli yoruma...
Saygıyla...
Gene güzel bir bölüm.
Diyalog yazma konusunda sizden eğitim almalıyım hocam. :)
Gerçekten bu konuda zaafım olduğunu düşünüyorum. Sizin bu konuya nasıl konsantre olduğunuzu öğrenmek isterim. Empati yeterli olmaz herhalde.
Saygılar...
Turgay COŞKUN
Diyalog konusundaki sözleriniz ayrı bir onurdu.
Aslında konsantre ya da empatiyle olabileceğini sanmıyorum. Şimdi şunu düşündüm birden: "Acaba ben de kurgu öyküler yazsam, diyaloglarım yapay gibi olur muydu?"
Bu düşünceye cevap bulmam için mutlaka bir diyaloglu kurgu yazmalıyım :)
Sanıyorum soruya da cevap oldu bu yazdıklarım... :)
Ben sizi ilerde isim yapacak bir öykü yazarı gibi görüyorum açıkçası. Önerim; yorum alsanız da almasanız da, okur bulsanız da bulmasanız da bol miktarda yazmanız. Çünkü kurgu gücünüz yüksek. Benim önerim ise; yine de kurgusuz yaşanmışlıkları, bizzat yaşadıklarınızı, dinlediklerinizi yazın...
Selamlar...
eyvah...
yine tam heyecanlı bir noktada kesilmiş
emek dolu bir böümdü
kutlarım hocam
saygılarımla
Turgay COŞKUN
Belli oldu neden "Eyvah!" dediği ama :))))
Selamlar...
Bir solukta okudum.. çok güzel bir öykü devamını sabırsızlıkla ve merakla bekliyorum.. Tebrik ederim.. Emeğiniz .kaleminiz daim olsun inşallah...Saygı ve selamlar..
Turgay COŞKUN
Güzel yorumunuz ve desteğiniz için çok teşekkür ediyorum.
Saygılar, selamlar...
:)) Eyy aşk insanı nasılda zehirliyor yazık gencimize ciğerleri artık dumanlandı vazgeçmeside zor olur , hmm bu kızı tanıyorum ben bir yerden :) işi zor olacak yazık acıdım ben gibiyse şu gizemli kız ooo ,parasızlık ahh ne hallere düşürüyor insanı ama olsun hayatı tanımak için yaşanmasıda gerekli...
ne gördüki acab öyle heyecanlandı kızı görmüş olmasın, bekleyeceğim artık bakalım sabırla:)
Turgay COŞKUN
Ben bölüm sonlarında merakta bırakmayı seviyorum; ama şimdi siz öyle bir söz söylediniz ki, ben merak ettim. "hmm bu kızı tanıyorum ben bir yerden :)" demişsiniz ya... Benzer bir olaydan, benzer bir kadın olmasın sakın. En iyisi ben öykü bölümlerinin sonlarına "Gerçek kişiler üzerine alınmasın" yazayım. :))))
Parasızlık tüm öğrencilerin ortak sorunu bence. Zengin ailesi olanın da, yoksul ailesi olanın da.
Ve son tahmininiz 13. bölümde doğru çıktı :)
Teşekkürler güzel yoruma...
Saygılar...
Turgay COŞKUN
Nice yazı ve şiirlere...
Selamlar...
Hani dediniz ya artık öğrenci hareketlerini unutmuş gibiydi, bu duygu öyle bir şey sanırım okul yorgunluğundan gönül yorgunluğuna geçiş.
Ne kadar saftı masumdu duygular, bir tost ısmarlamak için borç vermek. Az beklentiyle mutlu olabilmek..
Bir sonraki bölümde nasıl şaşıracağımızı merak ediyorum, her bölümde gidişatı değişiyor yazınız, farklı düşüncelere yelken açıyor.
Bu dönemde duygular çok çabuk değişir, arayış içinde sorgulama içinde olur gençler. Onun için bir sonraki bölümde yine farklı bir şeyi düşündüreceğinden eminim..
Saygılar ..
Zümra Zen
Turgay COŞKUN
Bir sonraki bölümde ya da sonraki bölümlerde fırtına gittikçe şiddetlenecek gibi...
Fonlar ise... Hepsi Farid Farjad'dan...
Teşekkür ediyorum güzel yoruma...
Selamlar...
Yine güzel bölümdü. Öğrencilerin ruh hallerini çok güzel tahlil etmişsiniz. Devamını bekliyorum merakla arkadaşım. Saygıyla...
Turgay COŞKUN
Nermin Kaçar
Yazının içinde ki diyaloglar çok güzel oturmuş yerine.
...................................Artık sınıfını tespit etmişti. Samimi arkadaşlarını da tabii… Bir türlü tanışamıyordu. Gitse, “Merhaba” dese, “Sizinle tanışmak istiyorum” dese ne olurdu ki? Ya tepki verirse? Ya kıyameti koparırsa? Kolay değildi bir kıza öyle sebepsiz selam verip yaklaşmak. Çare düşünüyordu; ama yok! Çare bulamıyordu.
Öğrenci hareketlerini falan da unutmuş gibiydi sanki. Aklı fikri sadece bu kızdaydı. Sarhoş gibiydi artık. En yakın arkadaşına açmak istedi konuyu. Çağırdı. Bakalım o ne çare önerecekti?............................
Kızla tanışılacak fakat o kadar da kolay değil o yıllarda, tanışmalar. O zamanın kızları da şimdi ki kızlar gibi değil. Kılık kıyafetleri de, hareketleri de, düşünceleri de farklıydı bu zamana göre. Aşka rastlamak zordu belki ama rastlandığında da adam gibi yaşanırdı. Belki de bu yüzden tanışmalar kolay olmuyordu. Ciddiye alınırdı o yıllarda, ahlak gibi dürüstlük gibi aşk gibi kavramlar.
O derece ciddiye alınırmış ki, lideri olduğu, yürekten inandığı öğrenci hareketleri bile atılmış ikinci plana. Çünkü hayalle başladı bu aşkın hikayesi, tanışma ile değil. Önce kızın duruşu hali ve gülüşü tespit edilip itina ile yerleşti hayal kutusuna. Sonra belki gözleri ve saçı. Ondan sonra sesi ve konuşmaları. Damla damla akıyor kız, delikanlının yüreğine. Birden bire bir tanışma olsaydı belki de bu kadar ayrıntıyı yakalayamayacaktı. Kıza ayırdığı hayal kutusu doldukça, tanışmak için müthiş bir heyecan da oluşuyor zaten. Espiri konusu oluyor bu durum arkadaşlarının arasında belki ama delikanlının umrunda bile değil. Kız da etrafta nam salmış, hayata karşı duruşuyla. Elbette ki böyle iki kişinin yaşayacağı duygu, aşkın hakkını fazlası ile verecektir.
Delikanlının, arkadaşı ile birlikte deniz kıyısında gezerken yaptığı konuşmalar ve espriler çok güzel ve tadında akmış sayfaya.. Hem doğal hem akıcı. Aşık birinin sevimli halleri de çok güzel aktarılmış ve çok yakışmış yazıya. Gülümsetiyor okurken insanın yüzünü.
O yıllarda insanlar maddiyata bu denli düşkün olmadığı için insani değerler de yerli yerindeymiş. Aynı görüşten olmasa da iki genç, bölüşebiliyor paralarını. İnsanlar henüz fazla kirlenmemiş ve paylaşma duygusu da henüz yitmemiş. Evet başka mücadeleler varmış fakat insanlar kişiliğini kaybetmemiş. Şairlerin şiirlerinden düşmeyen aşk dediğimiz şey, tam da o insanlar tarafından yaşanmış. Zorluklarla mücadele eden insanların işidir, aşk yaşamak. Facebook sayfalarında dolaşmaz aşk.Yüreğinin yerini unutmayan cesaretli insanların işidir. Acıyı en güzel taşıyanlara konar o yüzden aşk kelebeği.
Yazıları okurken, bir kitabın bölümlerini okur gibi hissediyorum. Henüz yazılmış yazılar gibi değil de bir kitabın içine yerleşmiş yazılar gibi. Zorlanmadan okuyor ve sıkılmıyorsam, kitap tadı oturmuş demektir bu bölümlere.
Turgay COŞKUN
"O derece ciddiye alınırmış ki, lideri olduğu, yürekten inandığı öğrenci hareketleri bile atılmış ikinci plana. Çünkü hayalle başladı bu aşkın hikayesi, tanışma ile değil. Önce kızın duruşu hali ve gülüşü tespit edilip itina ile yerleşti hayal kutusuna. Sonra belki gözleri ve saçı. Ondan sonra sesi ve konuşmaları. Damla damla akıyor kız, delikanlının yüreğine. Birden bire bir tanışma olsaydı belki de bu kadar ayrıntıyı yakalayamayacaktı."
Bölümleri yayınlamadan hemen önce yazıp yayınlıyorum... O nedenle yoğunken yazamıyorum maalesef...
Çok teşekkürler güzel yoruma...
karşılıklı konuşmalar o kadar sahici ki,sanki gerçekten onların konuşmalarını dinliyorum:)))
birinci ve samsun ayrıntıları da yine gerçekçilik çıtasını yükseltiyor yazının..ki onları az çok bilirim ben de..
aşk olunca her şey unutuluyor ya..o kadar doğru ki,ne dava kalır ne mesele:)) ama sanırım delikanlının yüzü yine gülmeyecek..kız asena mı yoksa?:)))
e kızımız da tatilde..kimdir bu gördüğü kişi??acaba yine o arabalı adam mı???
güzel bir bölüm olmuş suskunyazarım..
selamlar..
Turgay COŞKUN
Birinci, İkinci, Bafra gibi sigaralar öğrenci sigaraları; Samsun ise maddi durumu iyilerin sigarası tabii.
O yılları bire bir yaşayanlar bilirler; o kadar kan davası bürümüştü ki gözleri, aşkı düşünecek zamanı yoktu ki gençlerin. Zaten aşkın erkek tarafı da, kadın tarafı da bu bilinçteydi hepten.
Olayların gelişimi bakalım ne olacak?
Teşekkürler güzel yoruma..
Selamlar...
Öykünün her bölümünde ayrı bir ders var. Okurken çıkarabileceğimiz hayati konuları alabiliyoruz olayların gelişiminden.
Mesela sigaraya alıştırma tekniği. Bana hemen uyuşturucu bağımlısı yapma tekniğini hatırlattı. Çünkü ortak neden hep aynı; rant elde etmek, menfaat sağlamak.
Gençlerin konuşma şeklinden, o yıllardaki dostluklara hayran kaldım. Paylaşmanın hazzını almış demek ki o yılların insanları. Ben bile çocukluğumda "Alman usulü" lafından nefret ederken, şimdilerde fiilen "Alman usulü" uygulaması yok mu? Yazık! Nereden nereye?
Ve sondaki o "Eyvah!" sözü... Yine merakta bıraktın. Yine çok düşündürecek.
Tebrik ediyorum. Bu bölüm de çok güzeldi....
Sevgiler, selamlar...
Turgay COŞKUN
Kıyaslamalar çok güzel...
İrdeleyen yoruma çok çok teşekkürler...
Sevgilerimle... Selamlar...
Bizim kahraman yandı, yandı ki ne yandı...
Sigaraya başlamasaydı keşke diycem ama bizim zamanımızda sigara içmeyeni ayıplıyorlardı. Bende özentiyle başlamıştım. İlk verdiklerinde öksürük krizine girmiş ve başım dönmüştü. O gün çok gülmüşlerdi bana. Sen içemezsin demişlerdi. Evde kimse yokken sigarayı içerek öksürmemeyi ve başımın dönmemesini sağlardım. Çocukluk ve cahillik işte. Şimdi ki gençlik daha bilinçli...
Cahilde olsak ekmeğimizi, cebimizdeki paramızı ve sigaramızı paylaşmayı bilirdik yinede.
Şimdi bu eyvah eyvah nereden çıktı?:))))
Emeğinize, yüreğinize sağlık hocam. Saygılarımla...
Turgay COŞKUN
Şimdi gençler daha bilinçli diyoruz; ama nargile salonlarındaki 16 -30 yaş arası gençliği unutuyorsunuz :) O yıllarda nargileyi sadece çok yaşlılar içerdi. Şu an da nargile özentisi var.
Paylaşım konusuna katılıyorum. Bir arkadaş grubundaki her hangi birinin parası, eşyası çok rahat paylaşılırdı.
"Eyvah eyvah!" konusuna gelince :) Delikanlı şok olduğuna göre vardır bir nedeni. Bakalım ne? :)
Teşekkürler güzel yoruma...
Saygılar...