- 893 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HAYIR VE HASENAT SAHİBİ OLMAK
“ Hayrın yoksa kimseye, hayırlı değil hayatın, hasenat dünyasında, kime verdiğin savaşın “.
Hayır ve hasenat sahibi olmak erdemli davranış olmasından ziyade, dinimizin gereğini oluşturan en önemli unsurlardan da bir tanesidir. Hayır ve hasenatın büyüğü küçüğü yoktur. Yapılmış olan hayırların amacına ulaşması da çok önemlidir. Eğer ki yapılan hayırlı işlerin takibi yapılmıyor ve yerini bulmuyor ise, yapılmış olan hayır ve hasenatın hiçbir önemi olmadığı gibi, dinimizce de hiçbir sevabı yoktur.
Gönülsüz yapılan yardımların hükmü olmadığı gibi, boşa yapılmış, alelade gitsin de nereye giderse gitsin mantığının hakim olduğu hiçbir yardımın da hayrı olmayacaktır. Hayır işleri yapmak sadece mal ve mülk ile olanı değildir. Pekala dua ederek de buna vesile olunabilinir. En hayırlı yardım kendi emeğini, alın terini ve göz nurunun değdiği yardımdır.
Günümüzde birçok örneğine tanık olduğumuz, zenginden alıp fakire verme mantığı diye bir şey asla kabul edilemez. Hırsızlık, haram veya kul hakkı yeme ile elde edilmiş haksız kazançların, hayır hasenat ya da bağışla uzaktan yakından bir ilgisi olmadığının da önemini vurgulamak gerekmektedir. Yapmış olduğunuz hatalarınızın farkına vardığınızda, hayır işlerine yönelmeniz size bir sevap kazandırmadığı gibi kendinizi kandırmaktan öteye gidemezsiniz. Fakat bu yardımlarınızın helal kazançtan sağlayıp da, kendi boğazınıza haramı sokar iseniz, yine bunlar size hiçbir şey kazandırmayacaktır.
“ Hayır ve hasenat sahibi olmak berrak suya benzer, yerine ulaşmış ise bu senin yüreğindir “.
Nazım UZUN