Çaya Dair Kırk Yazı (9)
Camdan sarayların efsane gelini midir çay onu görünce efsanelerin dili tutulur, lâl rengine bürünür hayal. Zamana ipek ilmekle nakış nakış işlenen buğulu bir tebessüm müdür yoksa. Ya da bir gül nihalin yanağından süzülen ıtır mıdır rayihası??? Belki de Mecnun’un Leylası…
Geceleri gökyüzündeki yıldızlar misali, sabahın günaydını ve merhabası. Nazlı bulutlardan inen bereket sağanağı… Billur bakışlarından nice ilhamlar alınır. Işığında nevhayaller salınır. Gamzesinden gül damlası süzülür dudaklara. Erguvanlar edasını kıskanır. Taze başlangıçların tazelik kaynağı, nice şairin esin pınarı.
Suyun demlik ve semaverle söyleşisinin has ürünü. Dudağın yüz görümlüğü,dostluğun ipek düğümü çay. Itırıyla muhabbeti bereketlendirir. Işıl ışıl tavrıyla göz şifadır,gönle sefa. Renginde ve ahenginde bestelenir vefa. Suya işlenen naz çiçeği, yaranın efsane içeceği. Zamanı billurlaştıran buğulu nefes. İç okşayan sımsıcak ses…
Demliğin bulutlara, bardağın dudaklara anlattığı huzur kokulu masal. Siyahın sudaki yakut tenli aksi. Tadıyla kokusuyla harflerin başını döndüren ipek huylu gül yaratılışlı hazal. Naz makamı ile buselik makamı arasında köprü. Hüznü hazza tebdil eden, firuze saatlere bulutlardan inen sır ki onsuz sohbetler kısır, notalar ezgisiz. Besteler ve güfteler yavan.
Tatlı bir bekleyiştir çaydanlığı ocağa koyduğun zaman. Onunla ihya olur dudak onunla güzelleşir an…
Ankara,04.09.2012 İ.K
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.