Topuk Sesleri
Bükük bakardı, dudağında her an dünyayı değiştirecek iksirin formülü duruyormuşçasına hain gülümserdi. Yakardı, istemeden farkına varmadan deşerdi.
Konya’dan yola çıktı. İçerisinde halen sigara içilen bir 302 ile tıngır mıngır ilerlerken güneye; güneş yükseliyor muydu?
Aynı anda Mardin’de:
Salkım saçaktı, yanağına tüm roman kahramanları üşüşmüşçesine anlamlı gülümserdi. Sakardı, istemeden kalp kırardı.
Kara bir lokomotif, dolu kafasını taşıyabileceğinden emin olamadığım bir katar ile onu doğduğu kente götürecekti; ağır olan beklediği güneş mi yoksa gecenin kendisi miydi?
O sırada Aydın’da:
Çiçek kokardı, gözlerinde bin mum titrermişçesine mutlu gülümserdi. Tapardı, istemeden kendini kaptırmış her kara sevdalı gibi tutkuluydu.
Belediyenin Hatay’a düzenlediği bir geziyi bahane ederek peşine düştüğü şeyin ne olduğunu tartmadan yola koyuldu; yol ona yakınlaştıkça mı uzuyordu?
Ümit onun göbek adıydı, sebep aramadan ağız dolusu gülebilmekti onun için hayat; bekliyordu. Evinden, canından çok sevdiği balkonundan ayrılmadan sabırla bekliyordu. ‘’canım’’ der gibi bakan bir çift göz, sesindeki neşe ile dertlere ilaç olan bir türkücü, elini tuttuğunda tüm uzuvlarını titreten bir yaren düşlüyordu. Her çalınan zil ile tekrar var olan bu hayal ile yaşamayı sevmişti. Sokaktan geçen her delikanlı, hadi geçtik orta yaşlı adamların topuk sesleri ile irkilen vücudu ile bekledi ‘O’nu. Bakamadı o yöne hiçbir zaman, göremedi kimin geçtiğini sokaktan; bu yüzden midir ki hep aynı kişi geçti zamanın ortasından...
İlk zil sakar Elif’i getirdi ona. Hiç konuşmadan kucaklaştılar, kokladılar birbirlerini. Saatler sonra hain gülüşlü girdi içeri. Üçü sarmaş dolaş halay çektiler. Çiçek nerdeyse gece yarısı gelebildi. Uyumadılar; üç demlik çay kadar sohbet ettiler bir o kadar da sustular.
Salih’in ölümü sonrası içine kapanan, boşandığı kocasından gördüğü şiddetten kaçan, evliliğe karşı olan üç arkadaşını bağrına bastı o gece. Yavuz yeni albüm çıkarmış gençken hepsinin hasta olduğu adamı hayranlıkla dinlediler, eski havasını andıran şarkılar seçmiş ya da onlara öyle gelmişti. Zira hepsi mutluluktan sarhoş gibiydi.
Birkaç topuk sesi muhabbetlerini böldü. Sevda’nın dışarıya bakmamak için dönük boynu ve başka türlü bir şey isteyen her hali ile yüzleştiler.
İlk kez ağladılar.
Sevda’yı anladılar...
16.08.12
Nadir Keleş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.