- 1403 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HASTANE KÖŞELERİ
02.07.2011-C:TESİ = Hayatta en önemli zenginliğin sağlık olduğu söylenir. Bu hastalık zamanında daha iyi anlaşılır. Ne demişler; nimetin kıymeti, nimet elden gidince anlaşılır. Zor olsa gerek, hasta olunca hastane köşelerinde dolaşmak. Hayatın çetin yollarından biri de hastane köşeleridir. Bu dünya, imtihan dünyası olduğu için Allah bizi bazen hayatın çetin imtihanlarından geçirir, bunlardan biri de hastaneyle imtihandır. Allah sadece size hastaneyle imtihan etmez, sizinle birlikte sevdiklerinizi de imtihan eder.
Şu an Fatma halamla birlikte hastane kapısında bekliyoruz, yoğun bakım bölümüne girebilmek için. 2 gündür Fatma halamla birlikte hastanenin yolunu aşındırıyoruz. Çünkü Molla enişte, 2 gün önce acil mide ameliyatı geçirmişti ve yoğun bakımda yatıyor. % 10 ümit vermişler. Allah’tan ümit kesilmez.
Hastane güvenliğiyle hasta yakınları arasında tartışmalar da eksik olmuyor. İnsanlar neden sabırsız davranıyor, buna anlam veremiyorum. Şurada 15 dk. kalmış, tartışmaya girecekleri yerde 15 dk. daha sabretseler olmaz mı?
Güvenlik görevlisinin; ziyaret saati başlamıştır, sözüyle bütün hasta yakınları kapıya akın etti. Fatma halamın görümceleri de geldi ve yoğun bakım bölümüne girdik. Şimdi ise Fatma halamın, yoğun bakıma Molla eniştenin yanına alınmasını bekliyoruz.
Gerçekten hayatın zor bir sınavı bu, hastane kapılarında dolaşmak, hastane kapılarında beklemek, çok zor, çok zor. Ama elden ne gelir, Allah’tan geldi deyip teslimiyet göstermek gerek.
Hiçbir şey boş değil, çektiğimiz sıkıntılara gerektiği gibi sabredersek, bize hem Allah’ın rızasını kazandıracak hem de günahlarımıza kefaret olacak. Ve de Allah katındaki derecemizi yükseltecek. Dedim ya, zaman zaman Allah bizi çetin imtihanlarla imtihan edecek.
Allah, dünya denilen sınav yerinde yardımcımız olsun inşallah. Biliyorsunuz cenneti kazanmak buradaki amellerimize bağlı.
Yoğun bakımda yatanların kiminde kurşun yarası, kiminde bıçak yarası, kiminde de trafik kazası yarası varmış. Çeşit çeşit yaralanma olayları, imtihanlar…
08.07.2011-CUMA = Bizim hastane kapılarında zorlu imtihanımız devam ediyor ve hâlâ yoğun bakım kapısını aşındırmaya devam ediyoruz.
Babaannemde kaldığımız gün yani 6 temmuz Çarşamba günü hastaneden telefon geldi; Hastanızı servise çıkaracağız, diye. Bunu duyunca Fatma halamla ben hemen hastaneye gittik. Acaba bu hastane imtihanının sonu mu? Bu haber bizi çok sevindirdi.
Hastaneye geldik gelmesinede saat: 13.00’e kadar bekledik, haliyle bu durum biraz sabrımızı zorladı. Yoğun bakım kapısında, biz sabırla imtihan edilirken, birden yoğun bakımın kapısı açıldı ve bir hemşire göründü; yolu açın, hasta çıkacak, diyordu. Biz de diğer hasta yakınlarıyla birlikte kenara çekildik. Ama kapıda görünen hasta Molla enişte yani bizim hastaydı. Onu görünce yüreğimize su serpildi. Onu oldukça iyi görmüştüm. Molla eniştenin durumunun iyi olduğuna sevinmiştik. Saat: 13.00’de Molla enişteyi yoğun bakımdan normal odaya aldılar. O gün Fatma halam kızlarını aramış, onları babalarıyla görüştürmüştü. Ama Molla eniştenin bakışları çok farklıydı. Sanki bize değil de farklı bir âleme bakar gibiydi.
Dün Devranla Havva Sarayönü’nden gelmiş, babalarını görmüşlerdi, bu görüşün, son görüş olduğunu bilmeden, bilemeden. Bundan sonraki görüşme ahirete kalacaktı.
Bu sabah amcamdan telefon geldi, Fatma halamla birlikte hastanedeydi ve Fatma halam benim hastaneye gelmemi istiyordu. Çünkü Molla enişte 2 gün normal odada yattıktan sonra, bu sabah rahatsızlanmış, tekrar yoğun bakıma kaldırılmıştı. Bu demek oluyordu ki, hastane imtihanımız tüm hızıyla kaldığı yerden devam ediyordu. Hemen hastaneye gittim, Fatma halamla birlikte yoğun bakım bölümüne çıktık. Bizden sonra Fatma halamın görümcesi de geldi. Sıcağın altında, dakikalarca yoğun bakımın önünde bekledik. Saat: 13.00 olunca Fatma halamı Molla eniştenin yanına aldılar, Fatma halam Molla enişteyle görüştükten birkaç dakika sonra çıktı, bu görüşmenin son görüşme olduğunu bilmeden, bilemeden.
Molla enişte adım adım sonsuzluğa doğru gidiyordu, fakat biz bunun farkında değildik. Ama bakışlarından belliydi sonsuzluğa doğru yolcu olduğu, çünkü bakışları bambaşkaydı.
Eğer hastanız, yoğun bakımdaysa, hastanede bırakıp gidersiniz ve arkanızdan çok geçmeden hastanızın ölüm haberi gelir. Ve kafanıza birden dank eder, size hiç gelmeyeceğini düşündüğünüz ölümün ensenizde kol gezdiği ve her an, her şekilde karşınıza çıkacağı gerçeği karşınıza dikilir.
Yoğun bakımdan sonra doktorun yanına gittik ve durumun oldukça kritik olduğunu öğrendik, bu demek oluyor ki, her şeye hazırlıklı olun, her an her şey olabilir. Daha sonra kardeşim Ömer gelip bizi eve götürdü.
Fatma halama; gitme, yarın gidersin Sarayönü’ne , dedim, beni dinlemedi. Gitti. Çünkü koskaca Konya ona dar gelmişti.
Babamın da evde olduğu vakitte saat: 18.00 – 18.30 arasında Sarayönü’nden telefon geldi; arayan Devran’dı ve telefonda; babam ölmüş, babam ölmüş, diyordu ve ağlıyordu. Ben telefonu babama verdim. Molla enişte vefat etmişti.
Bir can daha sonsuzluğa kanat çırpmıştı, geride sevdiklerini ve sevenlerini bırakarak. Bize düşen ise son vazifemizi yapmaktı.
Babamla amcam hastaneye giderek, cenazeyi aldılar. Sarayönü’nden de Fatma halamla Havva geldi. Amcam Fatma halamla birlikte cenazeyi Sarayönü’ne götürdü.
09.07.2011 – CUMARTESİ = Ölüme yaklaşan bir insan, rüyasında sürekli ölen yakınlarını görürmüş. Evet Molla enişte de 2 gün boyunca, bundan yıllar önce vefat eden Kamil dedemi (babaannemin babası) rüyasında görüyormuş ve de onun kendisini çağırdığını söylüyormuş. Molla enişteyi, en son ölmeden 2 gün önce görmüştüm, ama son defa gördüğümü bilemedim, fakat bakışlarında bir farklılık olduğunu fark etmiştim. Babam da bakışlarında bir farklılık olduğunu söylüyordu. Eğer bunun son görüş olduğunu bilseydim helalleşirdim. Bu bize her an insanlarla helalleşmemiz gerektiğini hatırlatıyor.
Devran’ın; babam ölmüş, babam ölmüş, sözleri hâlâ kulaklarımda çınlıyor. Bu sabah cenaze için Sarayönü’ne doğru yola çıktık. Fakat yarım saatlik yol, bana 2-3 saat kadar uzun geldi, yollar bitmek bilmedi sanki. Aklım sürekli Fatma halam gildeydi. Sarayönü’ne ulaştık, kızların sesini duyunca dayanamadım, ağlamaya başladım, gözyaşlarımı saklamaya çalışarak. Cenaze morgdan geldi, kızlar babalarını son defa, cenaze yıkama aracında gördüler, ben de balkondan olanı biteni seyrettim. Şu fani dünyada bir yakınımızı daha, sonsuzluk âlemine yolcu ettik. Ama ne gariptir ki, cenazenin olduğu aynı mahallede ve aynı anda düğün vardı. Yani cenaze ile düğün bir arada oldu. Bazen hüznün içinde sevinç, bazen de sevincin içinde hüzün yaşanır.
SÜNDÜS KOÇ – KONYA
09.07.2011 – C.TESİ