- 687 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ejder Kapanı filmi
I.
Ejder kapanı, abartıldığı kadar gizemli ve karmaşık bir yapım özelliği taşımıyor. Kurgudaki eksiklikler yüzünden de sürükleyici olmaktan çok filme durgunluk havası var. Filmin durağan olması seyircide merak ve heyecan duygusu uyandırmıyor. Kurgudaki aksaklıklara kahraman Çello ve asistan kızın eğreti duruşlarında eklenince film tamamen çekilmez hal alıyor.
Filmin başından Çello’nun doğuda askerlik yaptığını, komando eğitimi aldığını, bıçakla teröristlerin boğazını kestiğini, çocuk yaştaki kadın teröristlere merhamet edip, gitmelerine izin verdiğini görüyoruz. Ve anlıyoruz ki Çello iyi silah ve bıçak kullanıyor. Öğrendiğimiz bir diğer şeyde filmin ilerleyen karelerine ipucular veriliyor olmasıdır.
Çello ile benzer özelliklere sahip bir de sözde seri katil adayımız Ensar var. Ensar’ı sadece filmin başında seyirciye el sallıyor. Kız kardeşine tecavüz edilip, öldürülmesi ve Ensar’ın da katilleri öldürmesi Ensar’a karşı seyircide bir merhamet duygusu uyandırılıyor. Ensar’ın yaptıklarını meşrulaştırıyor ki Çello’nun Ensar’ın gitmesine izin vermesini, haklı olduğunu, katillerin cezasını bulduğunu düşünmemiz pekiştiriliyor, ayrıca Çello’nun merhamet yönüne de tanık oluyoruz. Çello’nun merhamet ve katillere olan bakışı nedeniyle yapması gereken görevi yapmamasına başka bir katilin gitmesine göz yummasına neden oluyor. Ki yönetmen seyircinin dikkatinin film Boyunca Ensar üzerine odaklamasının bir oyunu olduğu sonradan rahatlıkla fark ediyoruz.
Film, cesetlerin bulunmasıyla katilin kabaca Ensar olduğu üzerine kuruluyor. Katili asker botu giyiyor olması ve asker bıçağı kullanıyor olması şüphelerin Ensar’a yönelmesini sağlıyor zaten. Ensar’ın kız kardeşine yapılanları unutamaması travma geçirmesine neden oluyor. Böyle masumların kanına giren pisliklerine peşine düşmesi olağan bir hal alıyor. Önüne geleni canice öldüren katil için başka katiller aranmıyor. Polis düz mantıkla bu sonuca varırken yönetmen seyirciye de bu mantığı da vererek, filmin ilerleyen sahnelerinde seyirciyi şaşırtma düşüncesiyle hareket etmiş.
Herkes katil Ensar diye basit bir hesap yaparken, sonra öğreniyoruz ki Ensar ölmüş. Seyirci şaşırıyor. Hâlbuki katili bulmuştum yanılgısı yaşatılarak yönetmen kendince zevk alıyor. Aaa katil Ensar değilmiş peki katil kim sorusunun peşine takılıyor seyirci. Asıl sorunda burada başlıyor kuşku duyulacak çok fazla karakter yok. Bakmışız filmin sonu gelmiş ve Çerkez Abbas’ın harita çalışması artık katilin kim olduğu üzerinde çok düşünülmemesi gerektiğini hemen anlıyoruz.
Aslında film dikkatli izlendiğinde katilin Ensar olmadığı hemen anlaşılacaktır. Her şeyden önce kar maskeli katil ekran tam verilmiyor. Katil ya arka profil ya da fiziksel özelliklerin anlaşılması zor bir uzaklıkta karşımıza çıkıyor. Çünkü yakın çekimde Ensar’ın fiziksel özellikleriyle katilin fiziksel görüntüsü farklı olduğu hemen ortaya çıkacaktır. Ensar, katile göre kısa ve geniş omuzludur. Dolaysıyla katili ekranda net göremiyoruz.
Bir ikincisi ise, Çello gece operasyonların hiç birinde yok. Çerkez Abbas operasyonlara yalnız çıkıyor. Nedense operasyonlar için Çerkez Abbas, Çello’yu çağırmıyor. Telefon etmiyor. Operasyonlar için çaylak asistanı ve başka polisleri yanına alıyor. Çünkü Çello ile katil aynı karede bulunmaması gerekiyor. Katilin Çerkez Abbas kovalaması gerekiyor. Çello kendi kendini kovalayamaz ya.
Yine Çerkez Abbas gibi tecrübeli, uyanık ve iş bilir polisin yerde yatan kar maskeli adamın öldürülen biriymiş gibi ayağıyla dürtmesidir. Etraf yerde yatanı tam olarak görünmesini engelleyecek kadar karanlık değildir. Ve Çerkez Abbas katili ayağıyla dürterken adamın kafasındaki kar maskesini göremiyor. Öndeki başka zanlıya yöneliyor. Sanki katil durmuş onu bekliyor.
Katilin görünür olduğu bir başka olayda müsteşarın oğlunun vurulmasından sonra, çocuğun ölüp ölmediği, öldüyse yere saklandığının Çello’dan saklanmasıdır. Hâlbuki yardımcı asistan bilirken, Çerkez Abbas, ortağına çocuğun yerini söylemiyor.
Bütün bunlar biraz dikkatli her seyircinin katilin Ensar olmadığını görmesini sağlayacak basit örneklerdir.
Çatıda delil arama, kuyudan ceset olduğunu izlenimine varılması, müsteşarın oğlunun terk edilmiş bir fabrikaya götürülmesi, sonrasında sanki şehir merkezindeymiş gibi bir kalabalığın toplanması zorlama sahnelerdir. Ve çok fazlasıyla eğreti durmaktadır.
Filmin elle tutulur belki de çıkış noktası adi suçlular için çıkan affın sonuçlarını göstermektedir. Aynı zaman siyasi bir mesaj içermektedir. Afla çıkan tecavüzcülerin, sübyancıların, çocuk katillerin hapishanede pişman olmadıklarını çıktıktan sonra kaldıkları yerden devam ettiklerini göstermeye çalışmış Ejder kapanı. Tabii çözüm yolları birçok filmde olduğu gibi burada da yok.
Katilin ejder tamamladıktan sonra neden kendini ele verdiğinin de bir cevabı yok. Kendini cezalandırıcı olarak gören Çello’nun neden pes ettiğine dair çokta net bir şey göremiyoruz.
Çello’nun konuşma tarzı filme hiç katmadığı gibi aksine kulakları tırmalamaktadır. Şivelerle ilgi toplama derdi, şiveleri bozma ve dalga haline getirilmemelidir.
Çerkez Abbas, pavyondaki kadının beklerken, sırf filme aksiyon, hareketlilik kazandırma gayesiyle adam dövme şovu artık 2. sınıf filmlerde bile kalmadığını hatırlatmakta fayda vardır.
II.
Türk sineması nedense sinemanın teknolojik yönüyle, karakter oyuncularıyla, kurgusuyla, temasıyla, aksiyon sahneleriyle değil de birkaç saniyelik seks sahnesiyle gündeme gelmeyi tercih etmektedir.
Seyirciyi filme değil de seks sahnesine davet edilircesine, reklam yapılması, magazin gündeminin parçası haline getirmesi Türk Sineması açısından vahim bir durumdur. Kenan Mirzaoğlu’nun klasiği haline gelen her filmde bir kadın beraber olup, filmi gündeme taşıma alışkanlığı, oyunculuk performansının kötülüğünü ve filmdeki diğer başarısızlığı örtmeye yönelik bir çabanın ürününden başka bir şey değildir.
Yürekli olan, filmine güvenen, oyuncularının performansına güvenen, kurgusunun sağlamlığından şüphe etmeyen yapımcı ve yönetmen kendini bir seks sahnesinin arkasına saklama gereği duymaz.
Filmde gereksiz bir yama gibi duran sevişme sahnesi tamamen seyirciyi filme çekmeye yöneliktir. Yoksa filmin akışında baktığımızda sevişmeyi gerektirecek ön sahneler yoktur. Aksine kabaca filme erotizmle canlılık verilmeye çalışılmıştır.
Böyle olunca film gündeme diğer yönleriyle gündeme gelmemiş, filmin başarısızlığı seks sahnesiyle kapatılmış tartışmalar yine seks sahnesine yönelik olmuştur. Keşke Ejder Kapanı Türk Sinemasındaki aksiyon türünün gelişimi, eksiklikleri ve bunların çözüm yolları üzerine gündeme gelme erdemliğine sahip olabilseydi. O zaman Türk Sinemasının gelişimine katkısı olacak. Türk Sinemasının Tarihinde artı puanla yer alacaktı. Şimdi ise eksi bir puanla tarihteki yerini maalesef almış oluyor.
Medyanın cinselliği pazarlama anlayışına uygun hale getirilen filmlerin acizlikten kurtulmalarının tek yolu Türk Sinemasına bir katkı sağlamalarıdır. Türk Sinemasına yenilik kapıları açmalarıyla ancak olur.
Bir pazarlama taktiği olarak, afişlere, fragmanlara erotizm serpiştirilerek seyirci toplamak sinema tarihinin maalesef kötü bir kaderi olsa gerek. Seyirciyi belki filmin sonunda anlık bir görüntü kandırmacısıyla ekrana kilitlemek etik olmasa da seyircinin de böyle basitliğe kapılık erotizm kurbanı olması ayrı bir handikap ve araştırma konusudur.
Osman Tatlı
[email protected]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.