- 1770 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR GÜZEL İNSAN HAFIZ BAHATTİN
Selahatin KOŞAR
Erciş’in yetiştirdiği ve ölümünün üzerinden yıllar geçmesine rağmen unutamadığı bir çok siması vardır. Değişik vesilelerle ev toplantılarında, komşu ziyaretlerinde, sünnetlerde, düğünlerde, taziyelerde, hatta kahvehanelerde adından ve yaptıklarından sık sık bahsedilen bu insanları, zaman zaman fırsat buldukça burada anmak ve sizlere hatırlatmak istiyorum. Bu yazı bunun ilki olsun diyerek Erciş’in unutamadığı renkli ve güzel insanlarından biri olan Hafız Bahattin Gürses’ten başlıyorum. İnşallah devamı gelir.
Hafız Bahattin Gürses, 1940 yılında Erciş’te dünyaya geldi. Henüz bebek iken geçirdiği bir hastalık sonucu gözlerini kaybetti. 6 yaşındayken, Erciş halkının adından saygıyla bahsettiği Büyük Hafız olarak tanınan Hasan SANCAK’tan ders aldı. Kısa sürede de Kur’an - ı Kerim’ı ezberledi. Küçük yaşlarda Kur’an- ı Kerim’i ezberlemesi, değişik ortamlarda okuması, halkın çok ilgisini çekmişti. Kısa zamanda da ilçe halkının sempatisini kazandı.
Ailesi yıllar önce Siirt’ten gelerek Erciş’e yerleşmişti. Babasının ismi Abdurrahman, annesinin ismi ise Zekiye idi. Abdurrahman, Siirt’in eşraflarındandı. Daha sonra Erciş’e gelerek deri ve bağırsak işiyle uğraştı. Erciş halkı BAĞIRSAKÇI ailesini severek bağırlarına basınca bu aile kalıcı olarak Erciş’e yerleşti. Abdurrahman ve Zekiye’nin daha sonra 3’ü erkek olmak üzere 5 çocukları oldu. Hafız Bahattin, Bağırsakçı ailesinin ikinci çocuğu olarak dünyaya gelmişti. Ölümünden çok önce de BAĞIRSAKÇI olan soyadını değiştirerek GÜRSES soyadını aldı.
Hafız Bahattin, sadece ramazanlarda mevlit okuyan, taziyelere giden, değişik vesilelerle Kur’an –ı Kerim okuyan bir insan değildi. Ölümünden önce, yani 1997 yılından önce, size abartılı gelecek ama, Erciş’te mevcut olan 5 bin civarındaki telefonu da ezbere biliyordu. Hatta Ercişli bazı vatandaşlar onu denemek için ”Hafız Bahattin, Ali Bey’in telefon numarası kaçtır?” diye sorduklarında anında numarayı söylerdi. Hatta bu nedenle bir adı da “118 Bahattin” idi. Ayrıca, bir özelliği de bir defa duyduğu sesi bir daha unutmamasıydı. Ben bile bir defasında yanına yaklaşıp “Bahattin abi, nasılsın?” dediğimde, onun ” Sağol Selahattin!” diye cevap verdiğini duyunca doğrusu çok şaşrmıştım. Çünkü o ana kadar kendisiyle belki yıllarca önce bir defa ancak konuşmuştum. Daha sonra buna benzer bir çok olaya defalarca şahit oldum. Özellikle Erciş’in dışında ikamet eden Ercişliler, ilçeye geldiklerinde bunu sık sık yaparlardı. Caddenin birinde veya bir dükkan önünde Hafız Bahattin’le karşılaştıklarında uzaktan” Hafız!” diye seslenirlerdi. Hafız Bahattin sesleneni tanır ve hemen ardından” Hoşgelmişsin Ahmet!” diye karşılık verirdi. Daha sonra birbirlerine sarılır ve tatlı tatlı muhabebbet ederlerdi. O dönemde Erciş’in sembollerinden birisi de Hafız Bahattin idi. Bu yüzden Erciş’te seveni çoktu.
Hoşgörüsü, sempatik tavırları yanında Kur’an - ı Kerim’i ezbere ve çok güzel okuması nedeniyle meslektaşları ona Kur’an Profesörü adını takmışlardı. Ramazan Ayı geldiğinde, cami ve evlerde hatim okurdu. Ölene kadar da Ramazan Ayı süresince Kara Yusuf Paşa Camii’nde arkadaşı Hafız Mehmet (Çelik), cami müezzini rahmetli Cevdet Hoca (Göral), camii İmamı rahmetli Mehmet (Çelebi) ve Zekeriya Hoca (Sancak) ile birlikte hatim okurdu
Hafız Bahattin’in başta da belirttiğim gibi bir çok özelliği vardı. Çok yakın çevresinin ve arkadaşlarının dışında pek kimsenin bilmediği bir özelliği de, Türk Sanat Müziğini çok güzel icra etmesiydi. 500 şarkıyı ezbere bilir, onları da makamlarıyla icra ederdi. Bir çok Ercişli, Dede Efendi gibi ünlü bestakârları onun sayesinde tanımıştı. Kadife gibi bir sesi vardı. Halen o dönemde kasetlere okuduğu şarkılar elden ele dolaşmaktadır.
Hafız Bahattin, o dönemde 67 vilayeti ilçeleriyle birlikte tek tek ve yalnız başına dolaşmıştı. Gezdiği illerle ilgili çok ilginç hatıraları vardı. Bazen çok üzülmüş, bazen de mutlu olmuştu. Başından geçen ilginç olayları anlattığında karşısındakiler üzülürken o gülerdi. Hayatın ve kendi gerçeklerini kavramış ve olayları da bu pencereden yorumluyordu. Ona göre gerçek, gerçekti. Bunu kabul ettiğin sürece mutlu olursunuz diye düşünürdü. Ve hayata hep olumlu baktı.
Hafız Bahattin Gürses, her zaman belli saatlerde çarşıya çıkar dostlarını ziyaret ederdi. Erciş’in bütün cadde ve sokaklarını biliyordu.Yardım almadan evden yalnız başına çıkar, istediği yere giderdi. Hatta hangi dükkânın nerede olduğunu dahi bilirdi. Hemen hemen ilçedeki bütün esnafları tanıyordu. Onu tanımayan da yoktu. O da görmese bile herkesi tanırdı. Her zaman olduğu gibi yine bir gün, evinden çarşı merkezine gitmek için yola çıkmıştı. Yolda yürürken o sırada beklemediği bir anda, bir aracın geri manevra yapması üzerine araç altında kalarak yaralandı. Sevenleri tarafından hemen Van Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Aynı gün bu hastanede kurtarılamayarak aramızdan ayrıldı. Ölüm tarihi, kayıtlara 15 Mayıs 1997 diye geçti.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.