Bir yalnız adam -2
Olanca gücüyle kazmaya başladı toprağı. Kiminmiş, neymiş düşünemiyordu. Usunda yer eden bir evdi. Ev.. Çevreden gelip geçenler ürkerek bakıyorlardı. Biri sormaya cesaret edebildi. Aldığı yanıt yüreğine korku verdi. Önüne gelene söyledi. Ev yapıyormuş, ölüm de
burada kalır hiç olmazsa diyor. Bu adam deli mi ne? Oysa ne çok delirtiriz adamları..
Allah’ın işine karışılmaz. Adamın kazdığı çukurun içine yağmur suları dolmaya başladı.
Günlük güneşlik geçen bir gün akşama yağmurlu giriyordu. Az az dökülen yağmur damlaları
yerini sağanak yağmura bıraktı. Adam elinde kürekle yalpalayarak koşmaya başladı. Ta ki
bir saçak altına sığınıncaya kadar.Kazdığı yer uzakta görünüyordu. Sağanak yağmur altında
bile görüyordu orayı. Bir mezar boyundan büyük ve derindi. Düş diye söylendi, bir düş bu..
Yağmur, kar altında üstü açık ev olur mu? İçinde uyusam kimbilir sabaha ölümü bulurlar..
Uzu sürmedi bahar yağmuru, dindi. Adam düşünceli, elindeki kazmaya baktı. Götürüp yerine bıraktı.
Hapishane çevresinde dolaştı bir süre. Kendine yatıp uyuyabileceği uygun bir yer aradı ve
buldu sonunda. Eskiden odunluk olarak kullanıldığı anlaşılan kulübe gibi bir yer. İki katlı
ahşap evlerden birinin yanında. Yeri hiç önemli değildi. Toz ve pislik içinde olması da.
Hiç gücü kalmamıştı. Bir yer bulup kıvrıldı. Şapkasını başının altına aldı, ceketiyle üstünü
örttü. Uyudu..
Sabah uyandığında kulübenin bir penceresi olduğunu görebildi Güneş vuruyordu yüzüne.
Duvarlardan örümcekler sarkıyordu. Bir köşede saman yığını, odun kırıntıları, tavuk pislik
leri , böcekler görülüyordu. Umursayacak durumda değildi. Karnının açlığını, yüzüne vuran
güneş iyice duyumsattı.Parası yoktu, işi yoktu. Yine söylendi:" Benden kötüsü var mı ?."
Kalktı, elini yüzünü yıkamalıydı. Ceketini ve şapkasını elleriyle çırparak giydi. Karnı açlıktan eziliyordu. Midesin açlığı ağzına pis kokular yayıyordu. İlkin su aradı. Tek katlı
bahçeli evlerin önünde bir tulumba olurdu. Ayağının ilk ulaştığı evin bahçe kapısını iterek
girdi. Umduğu gibi bir tulumba çıktı karşısına.Teneke içinde su vardı yanında. Bu tenekede
bulunan suyu tulumbaya dökerek kolunu çevirdi. Döktüğü su bitince sular gelmeye başladı
geniş tulumbanın ağzından.Ellerini yüzünü buz gibi suyla iyice yıkadı.Başının ateşi serinledi
Düşünceleri suyla durlandı. Ceketinin iç cebinden küçük tarağını ve aynasını çıkardı, saçını
taradı.Otuz yaşındaydı.Akçıl saçlarıyla kırkını geçkin adamları anımsatıyordu. Bir an içinde
bulunduğu duruma acıyla gülümsedi. Neden böyle diye sorular içinde bocaladı. Başının
üstüne kapkara bir ağırlık çöktü. Kolları ağırlaştı, sonra bacakları. Boğazına sanki bir
yumru tıkandı kaldı.
Tulumba suyunun kaçacağını düşünerek hızla aynasını tarağını cebine koydu. Suyun başına koştu. Yeniden ellerini yüzünü yıkadı. Tulumbanın ağzını avcuyla kapatarak kana kana su içti. Yürüdü, ayakları onu yattığı kulübenin yanına götürdü. İki katlı ev, önünde dut ağacı.
Sanki evi yutmuştu. Yeşil iri yaprakları, sabah esintisinde dipdiri sallanıyordu. Adam başını
kaldırıp ağacın büyüklüğüne baktı. Ağaç benden büyük, üstelik yemyeşil. Keşke bir ağaç
olsaydım, sulayanım olurdu; dibimi belleyen gübreleyen, meyvelerimi toplayan olurdu.
Kupkuruyum; ne meyvem var, ne köküm. Evin tahta merdivenlerinden yukarıya çıkacaktı, caydı. Evin önünde bir taşa oturup beklemeyi yeğledi.
aradan ne kadar zaman geçtiğini, beyninin sıcaktan zonklatan güneş ısısından anladı. Öğle
olmuştu. Elleri başında gözleri merdivenden ilk inecek olana dikildi.
-devam edecek-
YORUMLAR
Şimdi ben de o yalnız adamla birlikte düşünüyorum.
Açlığını kim bilir nasıl giderecek...
O nedenle gelecek bölümleri bekliyorum.
Akıcı ve ilgi çekici bir öykü serisi.
Roman olabilecek nitelikte.
Umarım öyle olur.
Kutluyorum Nazik Hanım.
Kadir Tozlu
glenay
Ben de roman olmak konusunu düşünüyorum.
İnşaallah, iki öyküm daha var bu özellikte,
belki hepsini birden sürdürürüm.
selâmlar..
superbaba
Sevgiyle kalın...
Kendisi eski ama tadı yepyeni olan harika bir öykü. Her iki bölümü birlikte okudum.
Aslınde hep gözümüzün ömünde olan acı hayatlardan birinin öyküsü. Hani o gözümüzün önünde olduğu halde bakmadığımız, baktığımız zaman tiksindiğimiz ama her an öyle bir hayatın adayı oabileceğimiz bir öykü.
Oldukça ustalıkla ve okunması keyif veren bir anlatımla sürdürüyorsunuz. Kendi adıma diğer blümlerini de sabırsızlıkla bekliyor olacağım.
SElam ve sevgilerimle.
glenay
teşekkür ederim,
Selâm ve sevgilerimle..
Yazının garip bir havası var...
Okurken bir sonraki cümleye atlamak için sabırsız bir telaşı sarıyor insanın ruhuna...
Bakalım "Bir Yalnız Adamı" hangi rüzgârın kanadı kalabalıklaştıracak...
Tebrikler...
glenay
ilginize çok teşekkürler,
sıkmamak adına kısa bölümler olarak yazıyorum.
sevgiler..