Ukde'lerim Ah'ları geçeli çok olmuş
Tüylerim ürperiyor, evsiz bir serçenin yağmurdan ıslanması gibi, üşüyorum… nice muştularda kalmış biçare sensizlik ve felsefe yapraklarına sarılıp içilen her bir duman gibi sadece sensizlikle üşüyorum, anlıyor musun?
Sana dair yazdığım tüm harfler öksüz ve sen yoksun, neden? Neden birbirimizi sevdiğimizi bildiğimiz halde neden bu ayrılık neden? Oysa tüm çağrışımlarım “gel ve kal” misyonundaydı şimdi bu soğukluk neden? Neden bir felsefe kitabının içinde arıyorum hep seni ki; sen, öyle değildin biliyordum. Parmağımı kestiğimde ki acı kadar gerçektin oysa; ama ben yine de arıyorum seni bir yerlere saklandığını düşündüğüm felsefe kitaplarında[i]… en sevdiğin Nietzsche’nin kitabının didik didik ettim, ey sevgili nereye saklındın, artık çık! Sobelemek için oyun oynama zamanı geçti. Mahallede ışıklar kararıyor ve ben seni 5 seneden beri arıyorum oysa; yoksun neden?
Sana dair bir kez olsun “keşkem” olmadı benim. Hiç yakalayamadım seni bir ara sokakta ve bir kez öpemedim ulu orta bir yerde. Şimdi şimdi anlıyorum ki; “ah”larım meğerse “keşke”lerimi geçmiş. Ve sen benim içimde kalmış ukdem’sin ama farkında değilsin! Ne ben bulabildim yittiğin kendi dünyanda seni , ne de sen istedin kaybolmayı seçtiğin yerden çıkmayı. Ah “ah”ım hayıflanma boş yere, bırak her zaman ki gibi yalnız uyan. Olmasın omuzunda bir “felsefi beyin” hani olmasın kalbinin atışını dinleyen ve o uyurken ona dair şiirler yazan ve içinde ki tüm “ah”ları anlatamayan bir sabahın olmasın!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.