Bir yalnız adam
Yalnızlık Tanrı’nın harcı. Yok, yook! İnsana göre değil yalnızlık! İnsan yalnız kalmasın!
Bahar havası,ne olacağı hiç belli olmaz. Az güneş açar, az yağmur yağar,az bulutlanır.
Yalnız insan hiç bulutlanmasın, hiç gürlemesin, varsa yağsın, yoksa yağsın.
Güneş pırıl pırıl ve öylesi sıcak cam gibi gökte. Her yere aynı doğan güneş; yoksula ve varsıla, kent apartmanlarına ve köy evlerine. Tutsakevine ve sayrılarevine.’Hastaneye’
Dar tutsakevinin pencerelerinden nasıl girerse güneş, girer. Bir yudum çay içimlik çay
bardağında öyle ışıldar ki, tutsak dışarıyı özler .Pencere demirlerinin soğutmadığı yalın
güneşi..
Ama.. Tutsak yalnızsa, iş değişir. Gideceği yeri yoksa kara kara düşünür.
İşte kapılar açıldı. Garip yüzlü gardiyan, zayıf elleriyle siyah demir kapıyı, büyük bir gıcırtıyla açtı..
Bavul mu? Ne gezer. Bir eski köylü şapkası, bir eski yamalı buruşuk ceket. Elindekiler yalnız bunlar. Allah kahretsin diye söylendi. "Benden kötüsü var mı? Nasıl da güçsüzüm.
Salıveriyorlar.Günüm dolmuş." Dışarı çıksak diye diğer tutsakların özlemle bekledikleri gün
" Olmaz olsun" ateş gibi yanan ağzında türkmükler biriktirip tutsakevi bahçesinin kısacık
taşlı yoluna tükürdü... Çıktım.. Hâdi yürü bakalım.. Nereye?.. Eve mi?.. Ne evi?. Ev yok ki!
Anne, baba.Iıh! Hepsi, öteki dünyada. Taşların arasında büyüyen otları hırsla ezdi. Gözleri
ayakkabılarına dikildi. Eski.. Hep eski.. Her şey!..
Gün yeniydi. Güneşe baktı. Lekesiz, pırıl, pırıl. Gökyüzünün lekeleri gak- guk uçuşan karga
cıklar. Gözlerine bir leylek ilişti. Aklı karalı nasıl da uyumlu.. Uyumsuzluk onda mıydı?
Bin kez sorduğu soru..Arkadaşlarını iyi seçememişti. Esrarı içirip, salıvermişlerdi, karanlık
dipsiz bir kuyunun içine.Havası esradı artık, ölümüm o yüzden olsun diyene dek. Sarı titrek
ellerine baktı. Gene de gücüm var dedi kendi kendine. Çalışabilirim.. Çubuk’ta tüm yollar
bir kahvehaneye çıkar. Hapishane yolundan kahvehaneye yollandı..
Kimse iyi gözle bakmaz esrar içene. Artık içmiyorum diye yeminler etse de kaç para, dinle
mezler bile. Çevresindeki herkesle tanışıktı. En az bir merhabası vardı. İki yıldır tutsak
yatıyordu. Kahvede gördüğü tüm dostları yüzüne bakmamıştı. Oysa bir geçmiş olsun,
hoşgeldin, gözünaydın diyebilirlerdi. Milletin sanki dili kurumuştu da dönmüyordu..
Yalnız başına bir masada bir süre oturdu. Ne içersin diye garson bile gelmedi. Kalktı,doğru
çay ocağına yürüdü. Ocaklıkta duran kişi çocukluk arkadaşıydı.Kimbilir o anlayış gösterirdi
Belki de onu garson olarak işe alabilirdi. Başka elinden ne iş gelirdiki zaten.Onun geldiğini
gören arkadaşı irkildi. Yüzünü çevirdi. Arkadaşının kolunu yakaladı var gücüyle sıktı:
- Ne o Hüsnü! Bir merhaba da mı yok? Bu kadar mı hayvanız biz? Onca yıllık arkadaşlığımızı
bir kalemde silip kıçını dönersin..Yüzünden ne gördük arkadaş olarak ha? Söyle ne gördük?
Arkadaşı tiksinerek kolunu çekti. Homurdanarak konuştu:
- İşine çek git oğlum! Benim seninle alışverişim yok!
- Bir bardak çay da mı vermeyeceksin?
- Git otur yerine, getiririm.
- Bana emretme aslanım.
- İyi, iyi hâdi git..
O gün bir kaç arkadaşına daha uğradı yalnız adam. Kimseyi yerinde bulamadı. Yanlış anlaşılmasın, gerçekte bütün arkadaşları yerindeydi. Ama bulamadı.Herkes güzel giyimleri
canlı elleiyle, ayaklarını taşıyan başları ve başlarını taşıyan ayaklarıyla ,doğrusu iyiydiler..
Helâl olsun! Yalan dolan bir düzen tutturmuşlar, çok kıyaktılar..
En son durak mezarlıktır. İnsan kendi mezarını kazmaz ama evini kendi yapar. Yorgunluk
çökmüştü üzerine. Bitkindi.Yorgunluğu umutsuzluktandı.Gelecek güvencesi olmamasından.
İş aramak köksüz bir daldı. Nasıl da umutlanmıştı, hapishane yolundan kahvehaneye yürürken. İş, bir düştü artık. Ev, gelecek bir düş.
Elinde taşıdığı kürek onu aşağıya ağdırıyordu. Bir eşya insanı düşürebilir mi?.. Omuzuna
kaldıramadığı küreği yerde sürüdü.
Hapishane evi olmuştu. İkinci evini de onun yanıbaşına yapmalıydı. Küreği ilk girdiği bir ahırda görmüş, sahibinden istemeye gerek duymadan almıştı. Olup olacağı bir kürek ne
diyeceklerdi..
Olanca gücünü harcıyarak kazmaya başladı toprağı. Kiminmiş, neymiş düşünemiyordu.
Usunda yer eden sadece bir evdi.. Ev..
-eski öykülerimden- devam edecek / Nazik Gülünay
YORUMLAR
Anlatım çok güzel. Hayatın içinden ötelediklerimizi ne güzel anlatmışsın Nazik. Çok beğendim.
Tebrik ederim, sevgimle
glenay
Devamını okumanı da isterim.
Sevgimle..
Emine UYSAL (EMİNE45)
'' Yalnız taş duvar olmaz'' derler.
Birlik olup güçlenelim; bilgiyle.
Sağolasınız Nazik hanım. Saygıyla.
Şaban Aktaş tarafından 8/3/2012 2:34:05 PM zamanında düzenlenmiştir.
glenay
Çok teşekkürler,
selâm ve saygılar..