- 1002 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Fazla Yüklerinizden Kurtulun.
İşimi ancak bitirebildim. Kahvemi aldım ve geçtim klavyenin başına. Yazıp yazmamak arasında, geldim, gittim epeyce. Ama yazmazsam, içime dert olur.
Ben gündüzün bir kısmında uyur, gece genelde uyanık gezerim. Bu nedenle dışarı pek çıkmam, işim haricinde. Bu gün yine, bir işim dolayısı ile dışarı çıkmam gerekti. İkindiyi kılıp, hazırlandım ve çıktım. Hava bunaltıcı. Mecburen az serinlemesini bekledim.
Neyse.
Metroya bindim. Aslında her zaman gördüğüm bir manzara ile karşılaştım. Bir türlü görmeye alışamadığım türden. Zaman o kadar çok değişti ki, insanlar da. Bakıyorum yaşlılar ayakta, gençler koltuklarda (!) Yer yoktu tabi, ben de ayaktaydım. Hiç de sorun olmadı bu zamana kadar, benim için ayakta durmak. Derken önümde bir koltuk boşaldı. Eh yaş itibari ile az bir şey kıdemli olduğumdan önceliği bana verdiler . Oturdum. Teşekkür ettim. Yanımda da 25 yaşlarında, genç bir hanım oturuyor. Pek çevresiyle alakalı değil, bu belli oluyor. Bir durak sonrasında, orta yaşlı bir hanım bindi metroya. Elleri epeyce doluydu. Biz zaten kapının yanında oturuyoruz. Gençler hiç oralı bile olmadı. Kimi takmış kulaklığı müzik dinliyor, kimi kitap okuyor (buda nasıl bir adetse sanki sırf gösteriş için kitap ellerinde) Tabi ben 35 yıldır herkese yer vermeye alışkın olduğumdan dolayı, kalkıp yer vereyim diye aklımdan geçirdim. Fakat madalyonun diğer yüzü de var. Kadın ben senden yaşlı mıyım ki, diyebilir. Bir an olsun kendimin onun yaşında olabileceğimi düşündüm. Yanlış anlamasından çekindim doğrusu. Fakat, hiç kimse yer vermeyince de üzüldüm. Ben böyle yer vereyim mi, vermeyeyim mi, diye düşünürken, diğer duraktan, daha genç fakat elleri kolları, epeyce dolu, ayakta durmakta zorlanan, bir hanım daha bindi metroya. Dayanamadım, hemen kalktım. Dedim,
- ikinizden biri otursun sizin yükleriniz var.. Kadıncağız ister istemez, bir nevi de utanarak oturdu. Yanımda oturan genç hanım hafif bozulur gibi oldu. Suratının rengi değişti birden, ama fazla bozuntuya vermedi. Başka şeylerle ilgileniyormuş gibi yapmaya başladı. Hatta bir ara bize arkasını döndü. Cama yapıştı, dışarıyı izledi. Benim burada dikkatimi çeken şey ise, benim yer vermemin o hanımı rahatsız ettiği oldu. Bilemiyorum belki bir an oda yer vermek istemiş, sonradan vaz geçmiş olabilir. Vicdanen öyle rahatsız oldu ki, bu her halinden belli oluyordu. Bir ara tebessüm ettim o hanıma. Ikına sıkıla, yola o şekilde devam etti.
Koltuk mu onu taşıdı o mu koltuğu taşıdı bilinmez.
Bize ne oldu da tüm insani vasıflarımızı kaybettik bilmiyorum. İyilik yapmak neden bu kadar zor geliyor bize. Mahallede bir çocuğu bakkala gönderemiyorum, gitmiyorlar ki. Toplu taşıma araçlarında, çocuklar oturuyor yaşlılar, hastalar hep ayakta.
Ben yolda yürürken, ağır yükü olan birine denk gelsem, eğer aynı yöne gidiyorsak
-taşıyabilir miyim.. diye sorarım. Bu tür davranışlar, aslında ufak gibi görünen ama büyük detaylardır. İnsanı insan yapan özelliklerdir. Yardımlaşmak, sevmek, iyilik yapmak vs.
O hanım o kadar huzursuzluğa katlanacağına, kalkıp yer vermiş olsaydı, vicdanının yükünü hafifletecekti. Yani o koltuk onu dinlendirmedi. Daha da yordu.’ Keşke’ dememek için, lütfen iyiliği öncelikleriniz arasında tutun. Hatta göreviniz bilin ki, öyle zaten. En ağır yükleri vicdanlarımıza yükleriz ve daha sonra da huzursuz, asabi, fevri, yalnız insanlar oluruz. Bu sadece bu gün gözlediğim bir kişi. Her gün milyonlarcası inip, biniyor toplu taşıma araçlarına. İyiliğin bir erdem olduğunu, her insanda bulunduğunu unutmayın.
Çocuklarınızda ki erdemi ortaya çıkarmaları için, onlara bir fırsat verin. Çocuklarınıza iyiliği emredin ve siz de iyi bir örnek teşkil edin ki, sizin izlerinize basarak ardınızdan dosdoğru yürüsünler.
Eğitim Ailede başlar.
18 Temmuz 2012 Çarşamba
Dil-ruba Emine Genç
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.